- Haberler
- 28 ŞUBAT OLMASAYDI!
28 ŞUBAT OLMASAYDI!
28 Şubat POST MODERN darbesinin 22 yıldönümünü idrak etmek üzereyken bu post modern darbenin Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu anımsatalım.28 Şubat 1997 yılında yaşanan post modern darbeden hala bahsedilmekte, yaşanan mağdu
28 Şubat
POST MODERN
darbesinin 22 yıldönümünü idrak etmek üzereyken bu post modern darbenin Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde çok önemli bir yeri olduğunu anımsatalım. 28 Şubat 1997 yılında yaşanan post modern darbeden hala bahsedilmekte, yaşanan mağduriyetler dillendirilmektedir. Oysa bu post modern darbeden mağdur gibi görünen kimilerinin önünü açtığına şahit olunca (Her şerde bir hayır vardır) deyimini ister istemez anımsıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde darbelerin ve post modern müdahalelerin çok önemli yerleri vardır. Bilindiği gibi Türkiye’de ilk askeri darbe 27 Mayıs 1960 yılında yaşandı. 10 yıllık Demokrat Parti dönemine son veren bu darbe aslında siyaset adamı olarak Demirel’in doğum günüdür. 27 Mayıs 1960 darbesi olmasaydı, belki de Türk siyasi tarihinde
(SÜLEYMAN
DEMİREL)
diye biri olmayacaktı. Bayar’ın ve Menderes’in Su İşleri Genel Müdürü olarak göreve devam edecekti.
12 Mart Muhtırası ise 12 Mart 1971 tarihinde Türk Silahlı Kuvvetlerinin Genelkurmay Başkanı Memduh Tağmaç, Kara Kuvvetleri komutanı Faruk Gürler, Deniz Kuvvetleri Komutanı Celal Eyiceoğlu ve Hava Kuvvetleri komutanı Muhsin Batur’un imzasıyla Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay’a bir muhtıra vererek hükümetin istifaya zorlandığı askeri müdahaledir.
Ordu, 12 Mart 1971′de bir muhtıra verdi ama Parlamento feshedilmedi, partiler kapatılmadı, Anayasa askıya alınmadı. Ancak, koşullar çok değişmişti. Askerler bir teknokrat hükümeti istiyorlardı. Eğer böyle bir tarafsız başbakan Meclis içinden çıkar da güvenoyu alırsa, sorun kalmazdı. Bunun için tarafsız bir milletvekili aranmaya başlandı. CHP Kocaeli milletvekili Nihat Erim ismi üzerinde anlaşıldı. 26 Mart günü CHP’den istifa etti. Böylece artık bağımsız başbakan olan Erim partiler üstü sözde bir reform hükümeti kurdu. Yani Demirel gitti, Erim geldi.
Muhtıranın etkisi son bulduktan sonra, Demirel yine başrole çıktı. Ta ki, 12 Eylül darbesine kadar. 12 Eylül darbesiyle Demirel gitti, bu defa Özal ve ANAP geldi. Yani 12 Eylül olmasıydı ne Turgut Özal önce Başbakan, sonra Cumhurbaşkanı olurdu, ne de ANAP diye bir parti kurulurdu. Yıldırım Akbulut ve Mesut Yılmaz da 12 Eylül darbesinin ürünü Başbakanlardır. Tansu Çiller de buna dahildir.
28 Şubat da olmasaydı, Türkiye’de AKP diye bir parti olması ihtimali olmayacaktı. Bu post modern darbeyle Necmettin Erbakan tasfiye edilmiş, Recep Tayyip Erdoğan’ın önü açılmıştır.
Görüldüğü gibi Türkiye Cumhuriyetinde yaşanan darbeler ve post modern müdahaleler, her ne kadar ülkeye zararlı olmuşlarsa da birileri için mevki ve makam sahibi olmanın fırsatları durumuna dönüşmüştür. Siz, şimdi bakmayın AKP’nin 28 Şubat post modern müdahalesine karşı gibi görünmesine. Bu müdahale sayesinde hayal etmeyecekleri mevki ve makamlara gelenler, içlerinden
“ne iyi olmuştu da, 28 Şubat müdahalesi oldu. Bu sayede, biz de rüyalarımızdaki makamlara ulaştık”
demektedirler…
15 Temmuz 2016’da FETÖ TARAFINDAN gerçekleştirilmek istenen hain darbe girişiminin de sonuç itibarıyla kimlere yarar sağladığı ortada değil mi!
İhtilalsiz, muhtırasız demokrasiyle yönetilen bir Türkiye Cumhuriyeti temennisiyle!
Bakmadan Geçme





