'AÇILANLAR KAPATILMAYACAK'

Yılan hikayesine dönen AB serüvenimizin bundan sonra nasıl seyredeceği bilinmiyorsa da, 'Daha çok bekleriz herhalde?' düşüncesinin ağır bastığı gözden kaçmıyor.Almanya'da Başbakan Merkel'in liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokratları

Yılan hikayesine dönen AB serüvenimizin bundan sonra nasıl seyredeceği bilinmiyorsa da, “Daha çok bekleriz herhalde?” düşüncesinin ağır bastığı gözden kaçmıyor. Almanya’da Başbakan Merkel’in liderliğindeki Hristiyan Birlik Partileri ile Sosyal Demokratların kuracakları koalisyon için yapılan ön görüşmede 28 sayfalık taslak üzerinde anlaştıkları ve taslakta ülkemiz AB üyelik sürecine de yer verilerek; “Türkiye, çok yönlü ilişkilere sahip olduğumuz müttefik ve komşu. Demokrasi, hukukun üstünlüğü ve insan hakları durumu kötüleştiği için AB müzakerelerinde açılan fasıllar kapatılmayacak, yeni bir fasıl da açılmayacak. Türkiye gereken yükümlülükleri yerine getirmediği sürece vize serbestisi almayacak ve Gümrük Birliği güncellenmeyecek..” denildiğinin, medya haberlerinde yer almış olması; “Daha çok bekleriz herhalde?” değerlendirmesine yol açmış bulunuyor.

Yarım asrı aşkın zamandır şemsiyesi altına girmeye çalıştığımız AB’nin Türkiye’ye ihtiyacı olduğu, bu çatı altında yer alan söz sahibi ülkelerce de bilinmektedir ama buna rağmen ülkemiz bu hedefine ulaşmada rötar yapmaya devam ediyor. AB’nin etkili ülkelerinden biri olan Almanya’nın kuracağı hükümetle ilgili hazırladığı taslakta Türkiye’nin AB üyelik sürecine de yer verirken, dile getirdiği beklentilerde haklılık payı olsa da, bunun tek taraflı bir görüş olduğunu söylemek yanlış olmaz.  Çünkü, Türkiye’nin AB üyeliği konusunda çifte standart uygulanmaktadır ve Kıbrıs Rum yönetiminin tabii üyeliğe alınmış olması, söz konusu çifte standartlığı teyit etmektedir.

Globalleşen dünyada ülkemizin çıkarları doğrultusunda hareket etmenin ve bu bağlamda herhangi bir çatı altına girmek istemenin doğal olduğu tartışılmazdır. Ancak, yaklaşık 65 yıldan beri AB şemsiyesi altına girme hedefi güdüldüğü halde, halen istenen sonucun alınmaması durumunu çok sağlıklı şekilde sorgulamak gerekir. Bu gecikmenin gerçek nedenleri giderilmediği taktirde herhalde bir yarım asır daha AB kapısında beklemekten kurtulmayacağız, ya da pes edip vazgeçeceğiz.  AB ülkelerinin Türkiye’ye muhtaç olduğu; AB Konseyi Dönem Başkanlığını devralan Bulgaristan Dışişleri Bakanının yaptığı konuşmasında; “Türkiye Avrupa için önemli bir partnerdir..” sözleriyle de tescil edilmiştir. Tabii ki asıl önemli olan, AB sürecinin yılan hikayesine dönmesidir.

Şayet işaret edilen muasır medeniyet düzeyini yakalamada rötar yapmamış olsaydık, AB kapısında bu kadar beklememiz söz konusu olmayacaktı. Zira, onların kapısını çalan bizler değil, onlar olacaktı…

AA

Bakmadan Geçme