ADALET VE DEMOKRASİ HAFTASI!
Hukuk Adamı Prof.Dr.
Hukuk Adamı Prof. Dr. Muammer Aksoy ile Gazeteci Yazar Uğur Mumcu ve bütün demokrasi Şehitleri Anısına 24-31 Ocak tarihleri arası kutlanan bir hafta vardır. Bu haftanın adına da
“Adalet ve Demokrasi
Haftası”
deniliyor. Bilindiği gibi Gazeteci-Yazar Uğur Mumcu
24 Ocak 1993
günü arabasına konulmuş uzaktan kumandalı bir bombanın patlatılmasıyla öldürülmüştü. Faili meçhul bu suikast olayı da şimdilerde FETÖ ile irtibatlandırılıyor. Olur mu, olur. Ancak ispata muhtaç bir durum.
Gazeteci Yazar Uğur Mumcu’dan 3 yıl önce de 31 Ocak 1990 günü Hukukçu Prof. Dr. Muammer Aksoy öldürülmüştü. Öldürülmesi, hala faili meçhul cinayetler arasında! Aksoy 1989’da Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Bahri Savcı, Münci Kapani ve Bahriye Üçok gibi aydınlarla birlikte Atatürkçü Düşünce Derneği’ni kurmuş ve Kurucu Genel Başkan olarak çalışmıştı. 31 Ocak 1990 günü Ankara Bahçelievler’deki evinin önünde kurşunlanarak öldürülmüştü.
Ankara Tabip Odası ve NÜSED'in düzenlediği “Türkiye’de Aydınlanma Mücadelesi” konulu açık oturum 25 Ocak Perşembe günü Ankara Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Mine Önal’ın moderatörlüğünde gerçekleştirilecek.
İşte (Adalet ve Demokrasi Haftası)nın esprisi bu iki kültür adamının şahıslarında katledilen bütün demokrasi şehitlerinin anılmasıdır.
Adalet ve Demokrasi Haftasının kutlanması biraz da esprili bir havaya yol açıyor. Olmayan adaletin ve demokrasinin haftası olur mu!
“KARIN SENDEN HAYASIZMIŞ!”
Siirt’te, eskiden kimin hangi partiden olduğu kesin belliydi. Hatta, kişi olarak değil her aile kendi aile büyüğünün tuttuğu partiyi desteklerdi. Bunun için seçim zamanlarında, şimdi olduğu gibi, her partiye girip çıkan ve her partiden görünen kimseler de yoktu. Bir kardeş bir partide, diğeri öbüründe bu hiç olmazdı. Tabii, parti içi gruplaşmalar ve hizipleşmeler HER ZAMAN VARDI. ama, sonunda bütün taraflar, kerhen de olsa yine kendi partilerinin adaylarını desteklerlerdi.
Bir seçim zamanında, adaylarından birinin yazıhanesinde toplanan taraftarları seçimle ilgili stratejilerini belirlerken, söz dönmüş dolaşmış yemek konusuna gelmiş. Partililerden biri:
-Valla bugün bizim evde cokat (bumbar=sucuk) yapmışlar. Ben gidip karnımı güzelce bir doyuracağım!
diyerek, diğerlerine nispet yapmış.
Aralarında teklif olmadığı için Aday olan Avukat:
-Bizim hanım cokatları (bumbar=sucuk) çok seviyor. Zavallı yabancı (Siirtli değil anlamında) yapmasını bilmiyor. Bize bir kap gönderin de, yesin, demiş!
Bunun üzerine, “yemeğimiz cokat” diyen partili:
-Dur, hele eve bir telefon edeyim, duruma bakayım!
diyerek Avukatın yazıhanesinden, kendi evine telefon açmış. Karısına söylemiş:
-Bizim Avukat beyin hanımı cokatlara aşarıyormuş. Bir kaba koy da çocukla evlerine gönder!
demiş.
Karşıdan ne cevap verildiğini duymamışlar amma, telefonda konuşan partili, kahkahalarla gülerek Avukata söylemiş:
-Bizim hanım diyor ki, “Avukat beye sor, hanımı kalın sucuklardan mı hoşlanır! İnce sucuklardan mı!”
Bu soru üzerine, Avukat dahil, yazıhanede bulunanların hepsi kahkahalarla gülmüşler. Avukat, yine gülerek:
-Ulan! senin karın, senden de hayasızmış! demiş…
Bakmadan Geçme





