5 BİN TERÖRİST VARDI, 55 BİN OLDU!
Suriye sınırımızın güvende olduğu yıllarda Kandil'de PKK'lı 5 bin teröristin varlığından bahsediliyordu.Ne zaman ki Suriye'de işler karıştı, büyük şeytan ABD'nin güdümünde olaylar yaşanmağa başlandı, Türkiye'yi tehdit eden terörist sayısında da sürekli yü
Suriye sınırımızın güvende olduğu yıllarda Kandil'de PKK'lı 5 bin teröristin varlığından bahsediliyordu. Ne zaman ki Suriye'de işler karıştı, büyük şeytan ABD'nin güdümünde olaylar yaşanmağa başlandı, Türkiye'yi tehdit eden terörist sayısında da sürekli yükselmeler var. ABD'nin desteğinde PKK'nın ikiz kardeşleri PYD, YPG gibi terör örgütleri ortaya çıktı. Bu terör örgütlerinin 50 bin dolaylarında militanları olduğu tahmin ediliyor.
ABD'nin (kara kuvvetlerim) dediği ve ağır silahlarla donattığı bu terör örgütlerinin nihai hedeflerinin Türkiye olduğu bellidir. 40 yıla yakın bir süreden beri 5 bin teröristi bir türlü tasfiye edemezken, şimdi 5 bini Kandil'de 50 bini Suriye'de toplam 55 bin teröristle nasıl mücadele edilecek!
Şunu da anımsatmakta yarar var. IŞİD bile terör örgütü PKK'nın Suriye kolu YPG'yle işbirliği halindedir. YPG ile terör örgütü DEAŞ arasında Rakka'da yapılan anlaşmanın benzerinin Menbic'de de yapıldığı öne sürülmektedir.
Terör örgütü YPG'nin ana gövdesini oluşturduğu SDG (Suriye Demokratik Güçleri) ile DEAŞ arasında Rakka'da yapılan anlaşma kapsamında, daha önce açıklanandan farklı olarak, çok sayıda militanın şehir dışına çıkışına izin verildiği birçok yabancı savaşçının onlar arasında yer aldığı ve konvoylara cephane de yüklendiği ortaya çıkmış bulunuyor.
Bu arada, İmralı'da cezasını çekmekte olan PKK terör örgütünün başı Abdullah Öcalan'ın terörist sayısının 70 bine çıkarılması konusunda talimat verdiği de özellikle vurgulanmakta.
ABD'nin, silah yardımını sürdürdüğü bu terör örgütleri, Türkiye için büyük bir bel hükmündedirler. Üstelik daha önce
KIRMIZI
ÇİZGİMİZ
olarak iln ettiğimiz Fırat'ın doğusunda mevzilenmiş bulunuyorlar. Derin strateji uzmanı(!) eski Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun hayalciliğinin kurbanı olan yanlış politikalar yüzünden, ülkemizin düşürüldüğü bu vahim tabloya bir bakar mısınız.
Yurt içinde, terör örgütleriyle ciddi bir mücadele sürdürülmekte ama ya Suriye'deki 50 bin teröristle nasıl mücadele edilecek. ABD'nin desteğiyle düzenli bir ordu durumuna getirilmekte olan YPG'nin nihai hedefinin Türkiye olduğu belliyken, artık Esat takıntısından vazgeçerek, Suriye'de asıl ittifak etmemiz gereken güçlerin, Esad'a bağlı Suriye güçleri olduğunu ne zaman anlayacağız.
Suriye Savaşı, sınırlarımıza sıçramadan Esad güçlerinin yanında yer almalı, Rusya ve İran'ın da desteğiyle savaşı bu ülkede sonuçlandırmalıyız.
Evet, 5 bin PKK'lıyla yıllarca uğraştık, bir türlü köklerini kurutamadık, şimdi 55 bin teröristle nasıl baş edeceğimizin hesabını yapalım bakalım!
'BU TÜRBEDEKİ DE, SENİNKİNİN YAVRUSUYDU!'
Geçmiş yıllarda, uzun süre ortaklık yapan iki Siirtli ortak, önce çok kazanmışlar, ancak, bilahare bütün mal varlıklarını kaybetmişler. Ellerinde kala-kala bir kısrakla, yavrusu kalmış. İşlerinin ters gittiğini anlayan ve birlikteliğin bir anlamı kalmadığını kavrayan ortaklar, ayrılmağa karar vermişler. Ellerindeki son mal varlıkları olan kısrak ve yavrusu için kura çekmişler, birisine kısrağın kendisi, diğerine de yavrusu düşmüş.
Yolları ayrılan iki ortaktan, kısrağı alan, az bir yol aldıktan sonra, zaten hayli yaşlı olan kısrağı ölmüş. Zavallı, çok sevdiği kısrağı için bir çukur kazarak hayvanı içine gömmüş ve derdinden oturup başucunda ağlamağa başlamış. O esnada, oradan bir kervan geçiyormuş. Kervandakiler , adamcağızın bir mezarın başında oturup ağladığını görünce sormuşlar:
-Hayrola, neden ağlıyorsun?
Kısrağının öldüğünü ve kendi çresizliğine ağladığını söylemeğe utanan birinci ortak:
-
Şeyhim öldü, onu gömdüm. Başucunda ağlıyorum!
demiş
.
'ŞEYH'
kelimesini duyan kervandakiler, adamı teselli etmişler. Çok büyük bir şeyh olarak empoze edilen
KISRAK İÇİN TÜRBE yapmışlar.
Türbeye de para ve eşya atmışlar. Bu durumu gören birinci otak, kendi kendisine karar vermiş ve oranın
TÜRBEDARI OLMUŞ!
Gelen giden bütün kervanlar, oradan geçerlerken, Türbeye bir şeyler bırakıyor, o da bu sayede geçimini yapıyormuş.
Aradan bir süre geçmiş, türbedar bakmış ki, türbenin yanından geçen kervanlar azalmış. Sebebini araştırmış, meğer aynı yol üzerinde çok daha ünlü bir türbe olduğu için, kervanlardan artık o yöreden geçiyorlarmış. Merak edip, işini bozan bu türbeye gitmeğe ve durumu öğrenmeğe karar vermiş. Gelmiş ve görmüş ki, bu türbede, türbedar olan eski ortağı değil mi. Birbirlerini görünce sarılıp, kucaklaşmışlar. Tenha bir yere çekip dertleşmişler. Birinci ortak gelişinin sebebini anlatınca, ikinci ortak demiş ki:
-Vallahi, benim türbemde yatan da, senin kısrağın yavrusu!
'
Enayiler olmazsa, iş kalmaz açıkgözlere' diyerek ortaklar tekrar bir araya gelmişler. Ama, bu seferki işleri ticaret değil. Türbedarlık olmuş. Bunun için bizim Siirtçede söylenegelen bir deyim vardır.
-Kıl kıbbe let hassıbe ız yara= her kubbeyi ziyaret zannetme!