BİZ DÜNYADAKİ BU GİDİŞE AYAK UYDURMAK ZORUNDAMIYIZ?

Dünyamız son yıllarda her alanda bir dejenerasyon ve bir bozulma sürecine girdi.Artık, hiç bir şey eskisi gibi değil.

Dünyamız son yıllarda her alanda bir dejenerasyon ve bir bozulma sürecine girdi. Artık, hiç bir şey eskisi gibi değil. Üstelik bu değişim, genellikle insanoğlunun aleyhine gerçekleşiyor. Onun varlığını bile tehlikeye atar duruma gelmek üzere. Geleceği tahmin eden bilimciler olan fütüristler bununla ilgili bir çok yorum yapıyorlar.

En büyük değişimde gıda ürünlerinde. Artık gıda ürünlerinin doğalını ve sahtesini birbirinden ayırmak neredeyse mümkün değil. Daha doğru bir deyimle, birçok gıda da doğalını ve katkısız olanını bulmak  neredeyse mümkün olmuyor. Gerçeğini aratmayan sahte gıdalar bize gerçek gıdaymış gibi satılınca, hem aldanıyoruz hem de zehirleniyoruz. Bunların başında da bal geliyor. Bal'da gerçekten bin bir türlü hile yapılıyor. Bir hemşerimizden duymuştum. İran'da mısırdan üretilen glikoz şurubuna yapay bal aroması katılarak sahte bal üretimi yapılıyor. Bu ballar süzme bal olarak satıldıkları gibi, yine yapay peteklere otomatik makinelerle doldurularak petekli bal olarak piyasaya veriliyorlarmış.  Hemşerimiz bu tesislerden bir tanesini bizzat  gezip gördüğünü söylüyordu. Sanırım ilimizde adım başı rastlayabileceğimiz ucuz ballar, bu ballardan olsa gerek.

Ülkemizde de piyasaya sürülen ballarda bin bir hile var. Böyle olmasa  Radyo ve Televizyon Üst Kurulundan bir yetkili, birkaç yıl önce Diyarbakır'da düzenlenen ve benimde katıldığım bir toplantıda,  bal satışı yapan televizyon kanalları için 'Biz ceza kesmekten bıktık, onlar ödemekten bıkmadılar' diyebilir miydi? Burada o kadar müthiş bir hile ve bir rant var ki, bu televizyon kanalları hem binlerce lira ceza ödeyebiliyorlar hem de reçelden daha ucuza bal satabiliyorlar. Bal yerine ne sattıklarını varın siz düşünün. Sizin düşünce yeteneğine kalmış bir durum.

Baldaki karmaşadan son yıllarda ilimizde üretilen ballarda nasiplerini almaya başladılar. Osmanlı döneminde sürgüne gönderilmiş olan bir şehzade için Fransa'nın başkenti Paris'e kadar gönderildiğini bildiğimiz Pervari balının gerçeğini bulmak her geçen yıl biraz daha zorlaşıyor. Arıcılarımız daha çok bal alabilmek amacıyla arıların önüne şerbet ve yapay petek koyma yoluna gitmeye başladılar. Üzüm üzüme baka-baka kararır misali, bu eğilim her geçen gün biraz daha artmaktadır. Aslında arıcılarımız bunu yapmakla kendilerine iyilik yapmıyorlar, aksine ayaklarına kurşun sıkıyorlar. Balımızın kalitesi düştükçe, fiyatı da düşmüş olacaktır.

Oysa Pervari Balı gerçekten çok kaliteli bir bal. Bende ülkemizin aranılan ballarından olan Anzer Balı, Pervari Balı ve diğer bir iki bal çeşidinin Ege Üniversitesi laboratuarların da yapılmış analiz raporunun fotokopisi var. Gerçek Pervari Balının Anzer Balından çok aşağı kalır bir yanı yok. Ancak böyle giderse birkaç yıla kalmaz üretim artmış olacak ancak, balımız bu özelliklerini kaybetmiş olacaktır.

Bu nedenle soruyorum, biz dünyadaki bu gidişe ayak uydurmak zorunda mıyız?

Bakmadan Geçme