BULUNDUĞU MAKAMA ŞEREF VERENLER  VE MAKAMLARIYLA ŞEREF BULANLAR!!!

Biz, hiçbir yetkilinin Japonya'daki gibi harakiri yapmasını kabullenmeyiz amma, bazı hallerde istifa etmenin bir erdem olduğunu da hep savunmuşuzdur.Makamlar, baki değildir.

Biz, hiçbir yetkilinin Japonya'daki gibi harakiri yapmasını kabullenmeyiz amma, bazı hallerde istifa etmenin bir erdem olduğunu da hep savunmuşuzdur.

Makamlar, baki değildir. Makamın şerefiyle şereflenmek yerine, makamına şeref veren yönetici olmak önemlidir.

Türkiye'de, maalesef istifa denilen müessese hiç işlemiyor. Yetkililer ve etkililer, koltuklarına adeta zamkla yapışmış gibiler. Koltuklarından kalksalar, g..lerinin ortaya çıkmasından korkuyor gibiler!

İnsan vardır, layık olmadığı bir makama tesadüfen veya torpil sonucu gelmiştir. Makamı sebebiyle layık olmadığı hürmet ve kıymet görmektedir. İnsan vardır, oturduğu makama şahsiyetiyle şeref verir. İşte özlenen, istenen ve aranan gerçek devlet adamı budur.

İstifa etmek erdemini gösterecek kişiler de, makamla şeref bulanlar değil, bulundukları makamlara şeref verenlerdir. Maalesef, böyle yöneticilerin sayıları oldukça azdır. Çünkü böylelerini makamlara getirmek, siyasilerin ve daha üst düzeydekilerin hesaplarına gelmez. Kendilerine rakip görürler.

Türkiye'de, neden istifa müessesesi işlemiyor diyenlere cevap verelim. Çünkü belli makamlarda olanların kahir ekseriyeti makamları sayesinde kıymetlidirler. Altlarındaki koltuk çekildi mi, bir hiç olacaklardır. Makamlarda oturanlar, ehil kimseler olsalardı, istifa müessesesinin nasıl işlediği açık bir şekilde görülecekti.

Evet, boş yere kimselerin istifalarını beklemeyelim. Çünkü makamlarda ehil insanların sayısı o kadar az ki…

SENDEN GÜÇLÜ İLE ORTAK OLMA!

Bacanak olan iki Siirtli, ortak olmuşlar, koyun besiciliği yapıyor, alıp satıyorlarmış. Ortaklardan biri hoyrat, kavgacı mizaçlı, haksızlık yapmaktan çekinmeyen bir tipmiş. Diğeri gayet yumuşak huylu, kendi gölgesinden bile korkan bir yapıya sahipmiş.

Bir gün hoyrat olan ortak, yumuşak huylu ortağının yanına gitmiş:

-Artık ayrılalım!

demiş.

Halim selim ortak:

-Nasıl istiyorsan öyle olsun!

diye cevap vermiş.

Bunun üzerine koyunların bulunduğu ahıra gitmişler. Ahırda, ortak malı 200 koyun varmış. Hoyrat ortak, en iyi yüz koyunu bir yana ayırmış, en kötü olanları da bir yana bırakmış. Sonra ortağına dönmüş:

-Hangilerini istiyorsan al!

demiş.

Halim selim ortak bakmış ki ortada bir oyun var. Sıska, zayıf koyunların bulundukları tarafı seçmek işine gelmiyor, iyi koyunları da almağa cesaret edemiyormuş. Ortağına:

-Böyle olmaz, ben böleyim, sen istediğini al!

demeye de çekiniyormuş.

Kurtuluş olarak:

-Hele, kayınbiradere de gideyim, ona da bir danışayım

demiş.

Beriki:

-Kayınbiraderi karıştırmağa ne gerek var?

demişse de, taksimatın şeklinden rahatsız olan halim selim ortak, adeta kaçarcasına çıkmış ve müşterek kayınbiraderlerinin yanına gitmiş. Durumu anlatarak, yapılan haksızlığa karşı tavır koymasını istemiş ve:

-Koyunların en iyisini bir yana ayırıyor, en kötülerini bir yana bırakıyor. Sonra bana 'hadi, istediğini seç!' diyor!

demiş bunun üzerine kayınbiraderleri:

-Sen de koyunların iyilerini seç, kötülerini ona bırak!

diyecek olmuş.

Cevap vermiş:

-Hiç kabul eder mi!

Deyince gayet akıllı ve tavrını hep haklıdan yana koymakla ünlenmiş biri olan kayınbiraderi cevap vermiş:

-Sen git, benim dediğimi yap. Eğer kabul etmezse, o zaman müdahale etmek hakkım olur. Şimdi ona desem ki 'En iyi koyunları bir tarafa seçmişsin, en kötü koyunları bir tarafa. Böyle taksim olur mu?' O zaman bana: Madem öyle, en iyilerini alsaydı!' demeyecek mi! Haksızlık yaptığını ispat etmek için, önce iyi koyunlara sahip çıkacaksın, haliyle o kabul etmeyecek. Benim de bu durumda müdahale etme hakkım doğacak!

demiş ve ilave etmiş:

-Ortak olacağınız zaman bana danıştığında ben sana 'Onunla ortak olma, kendisinden güçlü insanlarla ortak olan, daima zarar eder' dememiş miydim!

Bakmadan Geçme