BUNLAR, MİLLETTEN NELERİ GİZLİYORLAR!!!
Bazen, en vazgeçilmez zannedilen dostluklar bile bozulunca, karşılıklı suçlamalar en ağır şekilde başlar, kılıçlar çekilir, salvolar, saldırılar başlar.İşin gerçeğini söylemek gerekirse, bu gibi olaylar gerçek dostlar arasında değil, menfaate dayalı sözde
Bazen, en vazgeçilmez zannedilen dostluklar bile bozulunca, karşılıklı suçlamalar en ağır şekilde başlar, kılıçlar çekilir, salvolar, saldırılar başlar. İşin gerçeğini söylemek gerekirse, bu gibi olaylar gerçek dostlar arasında değil, menfaate dayalı sözde dostlar arasında yaşanır. Gerçek dostluklar menfaate dayalı olmadığı için bozulmaz, bozulamaz. Gerçek dostları kıskanarak aralarına fitne, fesat tohumu ekmek isteyenler, bu açıdan hep hüsrana uğramışlardır.
Böyle bir konuyu işlemek nereden esti diye sorulacak olursa, açıklayayım. Bilindiği gibi AKP içinde hizipleşme doruk noktasına çıkmış bulunmaktadır. Bir zamanlar kardeş kadar yakın olduklarını zannettiklerimiz, sözün tam anlamıyla düşman kesilmişler. Örnek olması aç ısından belirtelim. Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı seçilecekken, o zamanlar AKP Genel Başkanı ve Başbakan konumunda olan Recep Tayyip Erdoğan
(Adayımız, kardeşim Abdullah Gül'dür)
dememiş miydi! Şimdi, Erdoğan'la Gül arası şekerrenk! Emin olun, ellerinden gelse birbirlerini bir kaşık suda boğacaklar!
Anımsayalım, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül görev süresini doldurup, Cumhurbaşkanlığı makamını terkedince, eşi Hayrinniusa Hanım da
(asıl intifadayı şimdi
göreceksiniz)
dememiş miydi! Peki, bu isyanı neye ve kimlere karşıydı.
Misalleri çoğaltabiliriz. Ancak biz en önemlilerinden örnek verelim. AKP'nin ikinci Genel Başkanı ve bu partiden üçüncü Başbakan olan kişisi Ahmet Davutoğlu ile Erdoğan arasında neden kara kedi girdi. Davutoğlu, yakın bir geçmişte AKP iktidarını adeta tehdit edercesine 'Terörle mücadele konusunda defterler açılırsa birçok insan, insan yüzüne çıkamaz. Neden mi? Gelin hafızanızı bir yoklayın. İleride bir gün Türkiye Cumhuriyeti tarihi yazıldığı zaman en kritik dönemlerden biri 7 Haziran-1 Kasım arasındaki dönem olacaktır. Başbakanlık görevini aldığım zaman, bunu izah etmek zorundayım... 6-8 Ekim olayları oldu... O olaylar esnasında çözüm süreci adı altında Türkiye'nin kamu düzeninin nasıl yerle bir edildiğini görme imknı bulduk' dememiş miydi.
AKP'nin kendi içindeki salvolara bir yenisi daha eklendi. Prag'a Büyükelçi olarak atanan AB Eski Bakanı Egemen Bağış'ın eşi Beyhan Bağış, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla dikkat çekti.
Eşiyle bir fotoğraf paylaşan Beyhan Bağış, 'Söyleyecek çok söz var ama bir kerede söylersem yer yerinden oynar... Peyderpey gelecek merak etmeyin, çok doldum, çok yoruldum artık, insanlardan, insancıklardan... Kullanandan, kullandırtandan çok yoruldum... En çok da kendime kızdım... Naif olmanın bile sınırı olmalı... Ama neyse, iyi ki varsın bir tanem, daha evvel de yazdım ya hayatın önsözündeyiz...' ifadelerini kullandı. Sosyal medyada gündem yaratan paylaşımda Beyhan Bağış'ın 'Söylersem yer yerinden oynar' şeklindeki ifadeleri oldukça çarpıcı değil mi…
Bunlar, bu sırları neden saklıyorlar. Milletten neleri gizliyorlar. Onların sır diye sakladıkları, gerçekte bu milletin kaderiyle ilgilidir. Milletin kaderiyle ilgili gerçekleri gizlemek ise, bu millete yapılacak en büyük haksızlıktır. Hatta, mahiyetine göre suç kapsamına bile girebilir!
Bu açıdan bütün AKP'lileri, bildiklerini açıklamaya davet ediyorum. Milletle ilgili durumları bu milletten daha ne kadar gizleyecekler! Konuşacaklarsa, şimdi konuşsunlar. Milletin kaderiyle ilgili ne varsa ortaya döksünler. Birbirlerini tehdit etmek yerine, milletten yana hesap verir olsunlar…
ANEKDOT
Bir adam, evinin civarında yaşayan bir yılan ile anlaşma yapmış.
Adam her gün yılana süt verecek, yılan da bunun karşılığında adama bir altın verecek. Yıllarca sürmüş bu anlaşma.
Adam iyice yaşlanmış. Ahıra gidip inekten süt sağarak yılana verecek; fakat bedeninde güç kalmamış. Oğlunu çağırmış yanına. Sırrını açıklamış ona. Sonra da tembih etmiş:
'Bundan sonra bu görev senin; fakat aza kanaat etmesini bil, çoğa tamah etme!'
Oğlan başlamış göreve. Aynı düzen devam etmiş uzun süre. 'Bir tas süte karşılık, bir sarı altın.'
Oğlan bir gün şöyle düşünmüş:
'Her gün; bir altın, bir altın, uzun iş… Bu yılan her gün bir altın getirdiğine göre demek ki bir hazinesi var. En iyisi mi, yılanı öldüreyim, hazineye ben konayım!'demiş ve hemen uygulamaya geçmiş.
Bir gün fırsatını bulup, baltayı indirmiş yılanın sırtına.
Biraz heyecandan olsa gerek,
tam orta yerinden değil de kuyruğundan kesmiş.
Yılan da o acıyla dönüp oğlanı ısırmış, bütün zehrini de akıtmış. Tabii ölmüş oğlan. Anlaşma da böylece sona ermiş.
Aradan uzun bir süre geçtikten sonra, ihtiyar adam yılanın deliğinin başına gitmiş.
Demiş ki:
'Olanlar oldu. Gel barışalım. Eski günlerdeki gibi yeniden dost olalım.'
Yılan, delikten başını çıkarıp şöyle karşılık vermiş:
'Olmaz! Asla eskisi gibi olmaz. Sende bu evlat acısı, bende de bu kuyruk acısı olduğu sürece mümkün değil, artık dost olamayız!'
TAŞLAMALAR
OKULLAR DA AÇILDI
HAYDİ GÖZÜMÜZ AYDIN
VELİLERİN İŞİ ZOR
MİLLET NE HALDE BAKIN
OKUL DEMEK MASRAFTIR
VELİLER AÇISINDAN
NE YAPSINLAR SÖYLEYİN
ÇOCUKLARI OKUYAN
ZAMANSIZ BİR ZAMDI BU
DOĞALGAZ DA ZAMLANDI
VATANDAŞIN ÇİLESİ
BÖYLECE TAMAMLANDI
YAKIT PARASI BAŞLAR
ÖDENMEĞE YAKINDA
BİLELİM KIŞ MEVSİMİ
MASRAF AYI ASLINDA