Deniz Doğançay'ın Kaleminden: Zaman ve Sıvı Psikoloji
İntihar diyorlar, ağır bir itham.Bu sözü ağzım dolu dolu söyleyemem geçmişten istifa etmek diyelim.
İntihar diyorlar, ağır bir itham. Bu sözü ağzım dolu dolu söyleyemem; geçmişten istifa etmek diyelim. Devam eden bir geçmiş... Bekleyen bir geçmiş... Edebiyat böyle bir şey, zaman ve çağrıştırdığı çeper anlamları... Değinmeden olmuyor. Değinelim bakalım. Yaşıyorsan geçmiş devam ediyordur. Ölürsen gelecek biter. Adaletsiz değil mi? Tanıdıklarını öldürmek için -belki bir katliam- bir yol. Oysa tanışma anını silebilsen belki gül gibi yaşar gidersin, hem müzik ve alkol de gerekmez. Ucuza getirebilirsin. Ama o zaman da sanatçı olamazsın. Olma! Şart mı? Sen de sanatçı olma.
Anadolu lisesi sınavlarına hazırlanırken havuz problemleri beni üzerdi. Madem musluk sayısı artınca havuz daha hızlı doluyor... Kfi miktarda musluk olsa hemen dolar. Bir musluk dakikada 1 litre, ortalama bir havuz 2500 m3 su derken olaylar hızla gelişir. Demek ki zaman deyince bir de hız demek gerekiyor. Önce yelkovan sonra akrep sonra takvim.
Aradan yıllar geçti. İşler güçler derken biraz param oldu. Modelli bir araba aldım. Yol bilgisayarı da var. Yakıt tüketimini gösteriyor, ortalama hız gösteriyor, kilometre sayıyor ve süre diyor. Bu hızla 3 litre yakıt 2 saat sürer Ankara diyor.
Sanatçı olmaktan kastedilen ne acaba? Güzel konuşmak mı, güzel söylemek mi, güzel bakmak mı, ne? Devlet güzel sanatlar fakültesi... Ne tuhaf kelimeler değil mi? Değil. Ölümlü dünya ne sanatı... Açlıktan likör bardaklarını yiyoruz ailecek. Ne saçma hem minarelerde paratoner var hem madenlerde oksijen için kimse bir şey düşünmemiş. Düşünülmüş de pahalı gelmiş. Paha ne tuhaf bir kelime.
Otoyol şeritlerini zihnimdeki saatin saniyesi gibi kurardım. Yol bilgisayarı kendince hesaplardı ben kendimce. Gidilen yol arttıkça kalan yol azalıyor. Sevinsem mi üzülsem mi bilemezdim. Ben de hem üzülür hem sevinirdim ama sonuç değişmezdi. Zaman hep geçerdi. Zamanın değişik biçimlerindeki geçme hızı nasıl da göreceli... Zamanın 'geçmek' kadar 'beklemek' kelimesini de içerdiğini anlardım ya da anladığımı sanırdım. Hep sanırım ben.
İntihar diyorlar, bu ağır bir itham. Sonu ölüm olan bir iş için bu kadar rahat konuşmayı tercih etmezdim. Ziraat ilmi okumuş mesela para etmemiş. Ne yapsın yerin altında daha önce yerin altına toz ve sıvı olmak üzere protein ve karbon artıklarını yeryüzüne çıkarmak için belli bir ücret karşılığında... Offf off... Merhaba proletarya.
Bu sanma hali farkında olmadan bilgiye dönüşünce tehlikenin farkına vardım ve içimde dert olacağına ahaliye dert olsun diye yazmaya başladım. Eskiden de yazardım ama hep mektup seviyesinde kalırdı. Şiir yazdım, hikye yazdım hatta bir ara müstear isimlerle siyasi yazılar da yazdım. Zamanın geçme hızını kontrol etmeye çalıştım. Bazen yavaşlatmak bazen hızlandırmak istedim.
Anlatmaya çalıştığım hadiselerin üzerinden 10 yıl daha geçti. Yaşlı bir kadınla tanıştım. Yaşlı ama yaşı başında değil. Zihni şıkır şıkır. Adet diye kocası erken ölünce kardeşiyle evlendirmişler sonra o da ölmüş. Tek katlı bahçeli evlerin kendince bir özgürlük alanı oluyor. Özgürlük derken hayatın gerçekleşme hızından bahsediyorum. Yaşlı kadın sigarayı bana verirken kediyi gösterdi. Bu kedinin karnı tokken sadece uyuyor dedi. Uykuda geçen zaman gerçek bir hızdadır. Uyanmak üzere uyumak.
Yeryüzünde yaşamak için yerin altında değerli eşya aramak. Biraz kimya, biraz fizik... Medeni hukuk ve aile. Sonra enerjinin korunumu kanunu sonra eylemsizlik sonra iş ve işçi bulma kurumu sonra o kurumun başında bir adam. Yeryüzü de yeryüzü olsa.
Yeryüzünün nesi varmış?
İntihar diyorlar... Yaşamak için risk alıyoruz. Ben bu tarz sorulara yanıt vermek istemezdim. Eve sadece ekmek ve tuz götürmek yetmiyordur belki. Bu ağır bir itham. Kim sadece tuz ve ekmekle yetindi ki. Offf off bir imla bulamadım kalbimin ikliminde. Hala sanatçı olmak istiyor musun?
Biraz edebiyat öğrenmiştim, imla bela oldu fikrime. Tuz ve su... Hiç anlamam. Kelimeleri kullanarak ne tuhaf cümleler kuruyorlar. Sonra unutuyorlar. İntihar diyorlar mesela... Ben bu kadar vahşi bir söz seçmezdim.
Tek katlı bahçeli evlerin özgürlük alanı tabiatın bir kısmını dış duvarların içinde bırakmak olabilir.
Sonra, 3 yıl daha geçti. Eski bir resim buldum. Yaşlı kadın, kedi ve ben akşam güneşinde poz vermişiz. Fotoğrafı çeken kim hatırlamıyorum.
Demek ki zaman hatırlamak üzerinedir.