DİYANET İŞLERİNİN SÖYLEMLERİ NEDEN ETKİLİ OLMUYOR!
Diyanet İşleri Başkanlığı Milli Piyango çekilişleriyle, yılbaşı kutlamalarını haram ilân etti ama öyle anlaşılıyor ki, teşkilâtı takan yok.Bunun böyle olduğu nereden belli derseniz, özellikle büyük şehirlerde milli piyango biletleri satan gişelerin önleri
Diyanet İşleri Başkanlığı Milli Piyango çekilişleriyle, yılbaşı kutlamalarını haram iln etti ama öyle anlaşılıyor ki, teşkiltı takan yok. Bunun böyle olduğu nereden belli derseniz, özellikle büyük şehirlerde milli piyango biletleri satan gişelerin önlerinde uzayıp giden kuyruklardan, mağazalarda satışların yılbaşı sebebiyle tavan yapmasından, çam ağacı ve hindi satışlarındaki patlamalardan!
Peki, (Diyanetin vaizleri neden etkili olmuyor?) derseniz, ona da dini kurallar içinde açıklık getirelim. Bir vaazın etkili olması için, her şeyden önce o vaazı yapanların takva sahibi ve güvenilir olmaları gerekir. Hacı adaylarının paralarını bankalarda toplayan ve faizini alan, makam aracı olarak Mercedes kullanan, rüşvete haram diyemeyen bir teşkilatın söylemleri ne derece etkili olabilir ki. Bu açıdan, sözle, fiilin ne kadar önemli ve birbirine bağlantılı olduklarını vurgulamak açısından örnek verelim.
Köleliğin hüküm sürdüğü bir dönemde, kölenin biri, efendisinin müdavimi olduğu vaize giderek, efendisinin kendisini azat etmesi için köle azadıyla ilgili vaizde bulunmasını ister. Vaiz de, kendisine bu konuda söz verir. Ancak aradan 4-5 ay geçtikten sonra, konuyla ilgili vaizde bulunur. Vaizde bulunduğu aynı gün, efendisi, köleyi azat eder.
Duruma çok sevinen köle, teşekkür etmek mahiyetinde vaize gider. Ancak, biraz da sitemkr bir edayla, kölelerin azadıyla ilgili vaizini neden bu kadar geciktirdiğini sorar. Vaiz, şu cevabı verir:
-Vaazımın etkili olması için, önce benim bir köle azat etmem gerekirdi. 4-5 ay süreyle geçimimden kısarak bir köle satın aldım ve azat ettim. Sonra da vaaz konusu yaptım. Eğer ben bunu yapmasaydım, yaptığım vaaz efendinin bir kulağından girip bir kalağından çıkacaktı!
'GERÇEKTEN EDEPSİZLİK ETMİŞ'
Geçmiş yıllarda, Siirt'e bağlı iken Kozluk Sağlık Ocağında Tıbbi Sekreterlik yapan Abdullah adlı hemşerimiz, bir iş için Baykan'a gitmiş, Siirt'e geleceği minibüsü kaçırınca mecburen Baykan'da kalacakmış. Çünkü, o yıllarda Siirt'e gelen arabalar çok seyrek olduğu gibi, akşam saatlerinde hiç sefer yokmuş. İçinden:
'Baykan Sağlık Ocağına gider, lojmandaki Tıbbi Sekreter arkadaşın evine kalır, sabah
da ilk minibüsle Siirt'e giderim,'
diye geçirmiş. Böyle de yaparak, Baykan Tıbbi Sekreterinin kaldığı lojmana gitmiş. Kapıyı çalmış. Ancak, Baykan Tıbbi Sekreteri o gün Siirt'e gittiği için hanımı evde yalnızmış. Kozluk'tan gelen Tıbbi Sekreter kapıyı çalmış. İçeriden bir kadın:
-Kim o, kimi aradınız?
diye sorunca, Kozluk Tıbbi Sekreteri:
-Kerem evde yok mu?
diye sormuş.
-Yok!
cevabını alınca da:
-Ben, Kerem Beyin çok samimi arkadaşıyım. Kozluk Tıbbi Sekreteriyim. Siirt'e gidecekken, minibüsü kaçırdım. Gece sizde misafir kalıp, yarın Siirt'e dönmek için geldim!
demiş.
Bunun üzerine Kadın:
-Vallahi, Kerem evde yok, olsa başımız gözümüz üzerine. Amma, evde ben yalnızım
deyince, tıbbı sekreter üstelemiş:
-Yahu, benle Kerem kardeş gibiyiz, salonun bir köşesinde kıvrılır, yatarım
demişse de kadın, kocası evde olmadığı için erkek misafir almasının imknsız olduğunu belirtmiş ve kapıyı açmamış.
Bu duruma çok içerleyerek, otel aramak durumunda kalan ve geceyi Baykan'da geçiren Abdullah, ertesi gün sabah ilk minibüsle Siirt'e gelmiş. Sağlık Müdürlüğünde, Baykan Tıbbi sekreteri Kerem'le karşılaşmış. Birkaç memur arkadaşla birlikte oturuyorlarmış. O'na sitem ederek, gece başından geçen olayı ve Eşinin kendisini misafir olarak kabul etmemesini yana, yakıla anlatmış. Bunun üzerine çok şakacı biri olan Kerem, orada bulunan diğer memurların yanında, güya eşinin tutumundan kızdığını belirterek söylenmiş:
-Hiç merak etme! Baykan'a dönünce kulağını çekeceğim. Gerçekten de edepsizlik etmiş. Seni, salonun bir köşesine değil, hatta, yatağına almalıydı. Vay edepsiz karı!
Kerem'in cevabını dinleyen diğer memurlar, kahkahalarla gülmeğe başlamışlar.