DÜNYA KADINLAR GÜNÜ VE TÜRK KADINLARI

8 Mart tarihi her ne kadar Dünya Kadınlar Günü olarak bilinirse de, bizde 5 Aralık günlerinin (Kadın Hakları Günü) olarak kutlanması vardır.8 Mart'ı konuşurken, 5 Aralık'ı unutmamamız gerekeceğini anımsatmakta yarar var.

8 Mart tarihi her ne kadar Dünya Kadınlar Günü olarak bilinirse de, bizde 5 Aralık günlerinin

(Kadın Hakları Günü)

olarak kutlanması vardır. 8 Mart'ı konuşurken, 5 Aralık'ı unutmamamız gerekeceğini anımsatmakta yarar var. Çünkü 5 Aralık, Türk Kadınına seçme ve seçilme hakkının tanındığı tarihtir.

Mustafa Kemal Atatürk'ün

talimatlarıyla birçok Avrupa Devletlerinden önce, kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınmış olması, Türkiye Cumhuriyetinin, kadın hakları konusunda Avrupa ülkelerinin çok önünde olduğunun ispatıdır. 5 Aralık 1934'te çıkarılan bir yasayla Türk kadını seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur ki, birçok Avrupa ülkesinde bile kadınlara seçme ve seçilme hakkı bu tarihten yıllarca sonra tanınmıştır.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan sonra Atatürk'ün girişimiyle kadınların iktisadi ve siyasal yaşama katılmaları yönünde bir dizi değişiklik yapılarak kadınlara 1930 yılında Belediye seçimlerinde seçme, 1933 de muhtar ve köy heyetini seçme hakkı tanınmıştır. 5 Aralık 1934 de ise Anayasada yapılan değişikliklerle Türk kadını milletvekili seçme ve seçilme hakkına sahip olmuştur.

Eski Türk Devletlerinde aile hayatında, devlet  yönetiminde ve miras hukukunda erkeklerle eşit haklara  sahip olan Türk kadını, Osmanlı Devleti yönetiminde birçok sosyal, kültürel ve siyasi haktan mahrum bırakılmıştır. Nüfus sayımına bile dahil edilmeyen Türk kadını evlenme, boşanma, miras işlerinde ikinci planda kalmıştır. Devlet memuru da olamayan Türk kadını ancak çağdaş, demokratik ve laik bir Türk toplumunu hedefleyen

Mustafa Kemal Atatürk

önderliğinde yapılan düzenlemelerle seçme, seçilme hakkı başta olmak üzere birçok hakka sahip olmuştur.

Doğudan doğruya

Atatürk'ün

talimatıyla birçok Avrupa ülkelerinden yıllar önce seçme ve seçilme hakkına kavuşan Türk Kadını, buna karşılık ne derece

ATATÜRKÇÜ

düşünceye destek vermektedir, bir de bunu irdelemek lazım. Evet, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü etkinliklerini irdelerken, 5 Aralık 1934 ve hatta ondan önce

ATATÜRK

tarafından kadınlara sağlanan kazanımları asla aklımızdan çıkarmayalım!

Maalesef, günümüzde kadınlara bir takım haklar tanınıyor görünse bile, işin rengi değişiktir. Türbana dolanan kadınlar yine ikinci planda hor ve hakir görülmektedir. İşte, 21. Yüzyıl Türkiye'sinde bazı sivri zeklıların kadınlara ilişki söylemleri:

*'Bir tane kız mıdır, kadın mıdır bilemem.'

*'Kadına şiddet abartılıyor.'

*'Ben zaten kadın erkek eşitliğine inanmıyorum.'

*'Benim bedenim, benim kararım diyenler feminist.'

*'Kürtajı bir cinayet olarak görüyorum.'

*'Tecavüze uğrayan doğursun, gerekirse devlet bakar.'

*'Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masum.'

*

'Tecavüze uğrayan da kürtaj yaptırmamalı. Bosna'da kadınlar tecavüze uğradı ama doğurdular.'

*'Kadın ahlaklı olsun, kürtaj yapmak zorunda kalmasın.'

*'Anası tecavüze uğruyorsa neden çocuk ölsün? Anası ölsün.'

*'Yalnız bırakılan kız, ya davulcuya ya zurnacıya.'

'Kızlarına sahip çıksalarmış.'

*'Medya olayları abartıyor. Kadına yönelik şiddet algıda seçicilik.'

*'Evdeki işler yetmiyor mu?'

*'Kadınlar iş aradığı için işsizlik yüksek.'

*'Kızlar okuyunca erkekler evlenecek kız bulamıyor.'

*'Türk kadını evinin süsüdür.'

*'Kahkaha atan kadın, iffetsizdir!

*'Karnı burnunda hamile kadının evinden çıkmaması lzım!

Ve daha nice vecizeler!!!

Türk Kadını, ATATÜRK'ÜN kıymetini bilmezse, gerçekten nankörlük etmiş sayılmaz mı!

Bakmadan Geçme