EBEDİYETE İNTİKALİNİN 48. YILI DOLAYISIYLA MURŞİD-İ KAMİL, İLMİ İLE AMİL, MANEVİ BABAM, ŞEYH CELAL HAZRETLERİ,

Doğumu, yaşantısı ve vefatıyla bir nur gibiydi.İlm-i bahri muhit olup tüm ilimlere sahip, alim, amil, insan-ı kamil, asil duruşuyla vekarlı, bakışıyla ve engin düşüncesiyle iman islam çizgisinde bir mütefekkirdi.

Doğumu, yaşantısı ve vefatıyla bir nur gibiydi. İlm-i bahri muhit olup tüm ilimlere sahip, alim, amil, insan-ı kamil, asil duruşuyla vekarlı, bakışıyla ve engin düşüncesiyle iman islam çizgisinde bir mütefekkirdi. Evinde kitaplarıyla ilim dokuyan, üreten, yazan, çizen bir deha…Dedesinin ismiyle anılan camide bir imam, bir rehber, bir vaiz her şeyiyle haiz ehl-i irşat, yetimlere öksüzlere barınak, her kesime şefkat, merhamet ve muhabbet aşığı bir aşık ve veliydi. Hayat yolu, istikamet, cesur, dirayetli, gayretli yorulma bilmeyen bir aşk ve o aşk içinde yorulmuş meşk, halvet, sabır, onun rehberi ilim ve hilim, onun zemzemi onun kevseriydi. Etrafında nur ve sur üzerine rahmet ve bereket, her bakışında, her akışında her nakışında bir abide-i mümtaz şahsiyetti. Bölgenin her tarafına ilmiyle nurlar saçan alim,amil ve veli olan Şeyh Celal Hazretleri…

Muhterem merhum babam ve Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi ile beraber okuyan bu mümtaz şahsiyet, Hz. Ömer' (r.a) in soyundan gelen köklü bir aileye mensup, o ailenin nurlu ve sururlu bir simasıydı. Kırk yıl boyunca camiden evine, evinden camiye gidip gelen irşat sahibi dik ve azimli, sabır, istikametli ve dirayet ehli ve Rabbe aşık bir kuldu. Tevfiz, tevekkül, sabır, rıza ve züht ehliydi. Tüm ilimleri bünyesinde barırdıran, onları bilen,bulan ve yoğuran, bitmez tükenmez bir enerjisi olan bir alimdi. Mısırda El Ezher medresesinde ilmini tamamlayan ilim ve irfan sahibi bir müderris, muhakkik ve mudakkikti.

Bölge halkı kendilerinden istifade edebilmeyi ne yazık ki hakkıyla yapamadı. Bir hazine misali gibi her yönüyle donanımlı olan bu şahsiyet ne yazık ki tam anlamıyla idrak edilemedi. Onu bilmek, bulmak ve onla olmak için onu iyice anlamak gerekirdi.  O zamanki şartlarda ilim ve irfan sahibi bu şahsiyet  maalesef yeterince anlaşılamadı. Onun eğitiminden bilgisinden ve öğretilerinden yeterince ders alınamadı.

Şeyh Celal ile tanışma fırsatını merhum mürebbim, ruhum, canım babam Molla Muhammed Ali'nin emriyle elde ettim. Muhterem zatla 1968 ve 1969 yıllarında 17 yaşındayken babamın selam ve hasretini ileterek Siirt'e görüşmeye gittim. Gidişimizde Cerrah Camisi'nde cemaatle namaz kılınmış, cami avlusunda bağdaş kurmuşlardı. Kendilerine sunduğumuz hediyeden sonra pederimizin Tillo'ya davet ettiğini söyleyip memnuniyetlerini açıklamışlardı. Selamlarını iletip davete icabet edemeyeceğini bildirmişti. İlk görüşümüzde ona hayranca bakıp donakalmıştık. Sanki babamı görüyor, sanki ruhumda onun muhabbetini hissediyordum. Onu bilmiş,bulmuş ve onla bir mecnun gibi Leylamı bulmuştum. Bitmeyen bir aşk, sevgi, muhabbet.  Aman ya Rabbi...İkinci gidişimiz ise yine pederin isteğiyleydi. Biz bunları verilen emir doğrultusunda riayet ederek giderken aslında babamın manevi olarak beni Şeyh Celal Hazretlerine yönlendirdiğini sonradan idrak ettik. Siirt'in yaz sıcağında insanlar harıl harıl işlerindeyken örf, gelenek ve töreleriyle yaşamaktaydı. Değişimden uzak giden bu yıllarda herkes kendi bildiğini biliyor ve okuyordu. Esas bilinmesi ve bulunması gereken bu zattan çoğu kimse habersizdi. İşte bu tablo ve manzara içinde manevi babamız Şeyh Celal Hazretleri gizlilik içinde sırlı bir yaşam sürmekteydi. Ömrü dolu dolu geçen bu zat  nitekim 16 Haziran 1973 yılı Cuma günü 86 yaşındayken Dar-ül-beka'ya göç etti.

Vefatından 2 ay sonra bu zatı rüyamda görme şerefine eriştim. Rüyamızda bir kütüphanenin olduğu bir odada kitapları yere dağılmıştı. Kendileri bu durumu bizlere göstererek bakınız der gibi evladım dahi yok dedikten sonra bizler ona bizi manevi oğul kabul eder misiniz teklifimize evet seni oğlumuz kabul ederiz cevabını verdi. Sabahleyin merhume anneme bu rüyayı anlatmış bu zatın eşine hizmet etmem için teklif etmesini rica ettim. Annem ise bu zatın eşinin hizmetini yapan kimselerin olduğunu söyleyip bana izin vermedi. Bizler bu mübarek zat-ı şerifi yazıp anlatmamızdaki gaye bu zatın bilinmesi, bilinerek bulunması, bulunarak onun yazdığı okuduğu kitaplarından istifade edilmesidir. Manevi babam Şeyh Cemal Hazretleri yaşadığı müddetçe gönlümde taht kurmuş yolumun nuru ve ışığı olacaktır. En büyük vazifem görevlerinden biri de budur. Ruhu şad olsun…

Manevi Oğlu

Misbahülmünir FAKİRULLAHOĞLU

Bakmadan Geçme