HIRSIZ, HIRSIZDAN HESAP SORAMAZ!
(Hırsız, hırsızdan hesap soramaz) şeklinde bir deyimimiz vardır.Bunun böyle olduğu bir gerçektir.
(Hırsız, hırsızdan hesap soramaz) şeklinde bir deyimimiz vardır. Bunun böyle olduğu bir gerçektir. Hırsızdan hesap sormak işi sadece namuslu insanların yapabilecekleri bir iştir! Hırsızın, hırsızdan hesap soramayacağı ile ilgili bir anekdotu okuyucularımızın dikkatlerine sunalım. Anekdot şu:
Siirt'te görev yapan Siirtli Müdür, yine Siirtli olan memurunu odasına çağırmış ve:
-Bak, senin hakkında çok şikyetler var. Rüşvet aldığını, rüşvet vermeyen vatandaşların işlerini yapmadığını söylüyorlar. Kendine çeki düzen vermezsen, senin hakkında işlem yapmak zorunda kalacağım!
diyerek adeta tehdit etmiş!
Bunun üzerine, memur pozisyonundaki Siirtli:
-İnanmayın efendim, inanmayın!
diye cevap verince,
Müdür:
-Nasıl inanmayayım, söylüyorlar işte. Bir değil, on değil, herkes söylüyor!
Müdürünün açıklarından ve yaptığı yolsuzluklardan haberdar olan, hatta onları belgeler halinde dosyalayarak, saklamış bulunan memur, gayet sakin bir sesle:
-Sizin için de aynı şeyleri söylüyorlar, efendim! Hem de bunları söyleyenlerin ellerinde belgeleri varmış. İnanalım mı yani…
deyince, altı ıslak olan Müdür, aldığı bu kapalı tehdit üzerine, memurunun hazırlıklı olduğunu anlamış ve susmak zorunda kalmış…
Evet hırsızın, hırsızdan hesap soramayacağının ispatı gibi yaşanmış, gerçek bir anekdot! Gerçi,
(Yavuz hırsız, ev sahibini
bastırır!)
derler, ya! Bu bakımdan yavuz hırsızlarla uğraşmak zordan öte de zor!
KÖTÜ NİYETLİ HÜLLECİ!
Geçmiş yıllarda, köylere hayvan sırtında aktariye eşyaları götürüp satarak geçimini sağlayan
AMMO CEVHER
adlı Siirtli, gittiği köyün birinde bir hülle işinde, hülleci olarak kullanılmak istenmiş. Tabii, memnuniyetle kabul etmiş.
Yapılan anlaşmaya göre,
ÜÇ TALAK İLE BOŞANMIŞ KADIN
ile şahitlerin huzurunda, imam nikhı kıyılan Hülleci Siirtli, gece kadının yanında yatacak ve ertesi gün yine şahitlerin huzurunda boşanacakmış.
Ancak, Siirtli Hülleci uyanık davranmış. İmam nikhlı olarak kadının yanında geceledikten sonra, söz vermiş olduğu halede, kadını boşamadan sabahın erken saatinde kalkarak ve kimselere görünmeden köyden ayrılmış.
Kadının asıl kocası, köy imamı ve şahitler sabahleyin hülleciyi bulamayınca telşlanmışlar. Siirt'e dönmüş olacağını düşünerek, Şehre gelmişler. Sorup, soruşturup, hülleciyi bulmuşlar.
Köyün imamının ve diğer köylülerin ne için geldiklerini bilmekle beraber, Hülleci onlara:
-Hayrola, Şehre niçin gelmişsiniz?
diye sormuş.
Bunun üzerine köyün imamı:
-Biz, yarın kadını boşayacaksın, köyden öyle ayrılacaksın diye kavilleşmedik mi?
deyince,
Hülleci:
-Bu işte pazarlık olur mu, nikhımı sen kıymadın mı. O kadın, şimdi benim nikhlı karım değil mi! Sen bana karımı zorla mı boşatacaksın! O zaman, sen de karını boşa, ben de boşayayım!
diyerek işi yokuşa sürmüş. İmam ve diğer köylüler her ne kadar dil dökerek kadını boşamasını istemişlerse de Hülleci yine de
'Nuh der, Peygamber demez!'
bir tavır sergilemeğe devam etmiş. İmam, bu işin içinde bir
PARAGÖZLÜK
olduğunu kestirerek, sormuş:
-Peki, kadını boşaman için ne verelim?
Hülleci:
-Ben kadını boşayacağım ama, eski kocasının güzel bir kısrağı var. Kadına karşılık, kısrağı bana vereceksiniz
demiş. İmam ve köylüler çrnaçr Hüllecinin bu teklifini kabul etmek zorunda kalmışlar.
Siirtli Hülleci, önce kısrağı almış, sonra kadını boşamış…