HOLLANDA PARLAMENTOSUNUN (ERMENİ SOYKIRIMI) YALANI VE GEÇMİŞ YILLARIN SİİRT ERMENİLERİ
(Temcit pilavı gibi) sözcüğü, sık-sık kullandığımız deyimlerdendir.Hani, bir konu o kadar sık gündeme getirilir de, sonunda kafamızın tası atar (ne bu kardeşim, temcit pilavı gibi ikide bir aynı konuyu gündeme taşıyorsun) deriz.
(Temcit pilavı gibi) sözcüğü, sık-sık kullandığımız deyimlerdendir. Hani, bir konu o kadar sık gündeme getirilir de, sonunda kafamızın tası atar (ne bu kardeşim, temcit pilavı gibi ikide bir aynı konuyu gündeme taşıyorsun) deriz. İşte bu hesap.
Batılı ülkeler de ne hikmetse
(Ermeni soy kırımı!)
yalanını sürekli olarak ısıtıp-ısıtıp
DEMOKLESİN KILICI
gibi, Türkiye'nin başı üzerinde sallandırmaktadırlar. Nitekim Hollanda Devleti de, 1915 yılında yaşanmış olayları yeniden gündeme getirerek parlamentosuna taşıdı ve 22 Şubat 2018 günü 3 ret oyuna karşı 142 oyla kabul etti. Hıristiyan Birliği (CU) tarafından hazırlanan 1915'de gerçekleşen Ermeni Katliamı'nın 'Soykırım' olarak tanınması için sunulan önerinin kabul edilmesiyle, tarihi gerçekler bir kere daha çarpıtılmış oldu.
CU Milletvekili Joel Voordewind tarafından hazırlanan Ermeni Soykırımı'nın tanınması yönündeki önerisine Türkiye kökenli milletvekilleri tarafından kurulan DENK partisi dışındaki tüm partiler destek verdi. Öneri 3'e karşı 142 oyla kabul edildi.
Meclis, hükümetten nitelikli soykırımı kabul etmesi talebinde bulunmadı. Hollanda hükümeti, soykırım yerine, 'Soykırım Meselesi' demeye devam edecek. Hollanda Dışişleri Bakanı Sigrid Kaag, bu kararın hükümetin Ermeni Soykırımı'nı tanıdığı anlamına gelmediğine işaret etti.
Sigrid Kaag, 24 Nisan'da Ermenistan'ın başkenti Erivan'da düzenlenecek 'soykırımı anma törenine' hükümeti temsilen bir heyet gönderileceğini söyledi.
Kaag, anma törenlerine bakan düzeyinde katılım, '1915'deki korkunç olaylar' için bir saygı göstergesidir, dedi. Hollandalı bakan bunu, parlamento üyelerinin ülkesinin karıştığı bir köleliği anma toplantısına katılmasına benzetti.
Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nde 'Ermeni soykırımı yapıldığına ilişkin' herhangi bir karar alınmadığına dikkat çeken Kaag, uluslararası mahkemeler tarafından alınmış bağlayıcı bir karar da bulunmadığını vurguladı.
Hükümetinin temkinli davrandığını belirten Kaag, 1915'te yaşananları, 'büyük bir katliam' olarak değerlendirdiklerini söyledi.
Meclis oturumu sırasında söz alan hükümet ortağı Demokratlar 66 (D66) Partisi Milletvekili Sjoerd Sjordsma, Ermeni Soykırımı'nı tanımanın Türkiye ve Ermenistan'ı uzlaştırmaya yönelik ilk adım olduğunu iddia etti.
Ana muhalefetteki aşırı sağcı Özgürlük Partisi (PVV) Milletvekili Raymond de Roon ise, meclisin soykırımı tanıma kararını Ermenilere yönelik 'emzik' olarak değerlendirdi.
Hollanda hükümetini ikiyüzlülükle suçlayan aşırı sağcı milletvekili, 'Hem anma törenlerine bakan gönder, hem de soykırımı tanıma. Bu dar görüşlü ve ikiyüzlü bir karar' dedi.
Evet, Avrupa Devletleri sözde Ermeni Soykırımını hep başımızın üzerinde
DEMOKLESİN KILICI
gibi tutmaya devam etmektedirler. Türkiye emperyalist zihniyetlere karşı her atak yaptığında bir de bakıyorsunuz, Ermeni Soykırımı yalanı gündeme getirilmiştir.
Fırat Kalkanı ve Zeytin
Dalı
harektlarıyla batı emperyalizmine kafa tutmanın bedeli olarak, bu defa Hollanda parlamentosu Ermeni Soykırımı yalanını gündeme taşıyarak onayladı.
Bugüne kadar Ermenistan, Uruguay, Güney Kıbrıs, Rusya, Kanada, Lübnan, Belçika, Fransa, Yunanistan, Vatikan, İtalya, İsviçre, Arjantin, Slovakya, Hollanda, Venezuela, Polonya, Litvanya, Şili, İsveç, Bolivya, Çek Cumhuriyeti, Avusturya ve Suriye Ermeni Soykırımını kabul etmiş devletler safında yer alıyorlar. Bu ülkelerin yanında Avrupa Konseyi ve Avrupa Parlamentosu da Ermeni soykırımını tanımakta. ABD'nin 41 eyaleti de Ermeni soykırımını kabul edenler arasında.
Avrupa ülkeleri soykırım yalanını ikide birde temcit pilavı gibi ısıtıp-ısıtıp önümüze getiriyorlar. Bu durum bize biraz da
(DEMOKLES'İN KILICI)
deyimini anımsatmakta.
Demokles'in Kılıcı'nın bir de hikyesi var. Demokles, İ.Ö. 400 yıllarında yaşamış, Siraküza hkimi Diyonisyüs'ün yardımcısıdır. Demokles, sarayında sürülen debdebeden dolayı efendisinin herkesten daha mutlu olduğunu sağda solda abarta abarta anlatırmış. Diyonisyüs, görünüşte çok gösterişli olan bu saray hayatının aslında ne kadar ağır bir sorumluluk ve sıkıntı taşıdığını Demokles'e anlatmak istemiş.
Bir gün bir ziyafette, Demokles'i kendi yerine geçirmiş, hizmetçilerine, kendine nasıl hizmet ediyorlarsa Demokles'e de aynı şekilde hizmet etmelerini istemiş. Bu durumdan çok zevk alan, gururu okşanan Demokles, büyük bir keyifle kendinden geçtiği bir sırada, başını yukarı şöyle bir kaldırdığında; tepesinin üstünde, ağzı keskin, sivri bir kılıcın, bir at kılıyla asılı durduğunu birden bire görmüş ve heyecandan elindeki bardağı yere düşürmüş.
İşte Avrupa Devletleri de Ermeni Soykırımı yalanını hep Demoklesin kılıcı gibi başımızın üstünde tutuyor, temcit pilavı gibi ısıtıp-ısıtıp önümüze sürüyorlar ve Türkiye'yi korkutmak istiyorlar. Aslında, Türkiye'yi
SOYKIRIM
YALANIYLA
sindirmek isteyenlerin tarihlerine bakıldığında, asıl soykırımcıların kendileri olduğu ortaya çıkmaktadır. Ama güçlü olanlara yaptırım uygulamak için onlardan güçlü olmak lazım. Bütün mesele bu!!!
Evet, Temcit pilavı gibi ısıtılarak yeniden önümüze konulan
ERMENİ SOYKIRIMI YALANININ ASLI NEDİR.
Bugünkü yorumumuzda İlimizden örnek vererek konuyu irdeleyeceğiz.
24 Nisan 2015 tarihi, sözde Ermeni soykırımının yıldönümüdür. 1915 yılı ve öncesinde, Türkiye'nin ve özellikle Bölgemizin birçok illerinde olduğu gibi, İlimiz genelinde ve Şehrimizde de çok sayıda Ermenilerin yaşadığı bilinen bir gerçektir. Çünkü Ermeniler de ülkemizin ve Bölgemizin kadim ırklarından biridir. Hatta bugün bile, Şehrimizde kökleri Ermeni olan, ancak, İslm diniyle müşerref olmuş aileler bulunmaktadır.
1915'li yıllarda Rus kuvvetlerinin Doğu Anadolu'dan sınırlarımıza girmeleriyle birlikte Ermeni isyanları başlamıştı. Bu isyanlar özellikle Doğu Anadolu'dan başlayarak diğer vilayetlere yayılmış Erzurum ve çevresinde Rus işgalinin genişlemesiyle Ermeniler,
'Müslümanların kanını kendilerine mubah'
gören bir tavır içine girmişlerdi. Bir Alman generalinin ifadesiyle,
'Bölgedeki Müslüman halkı silip süpürmeye başlamışlardı!'
Ermeni çeteleri Osmanlı İmparatorluğunun en zor döneminde Müslümanları sırtlarından hançerler ve bu tür zulüm ve eylemlere devam ederlerken, güvenlik kuvvetleri tarafından Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde yapılan aramalarda pek çok silh ve cephane ele geçirilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun varlığını tehdit etmeye başlayan bu duruma biraz daha sessiz kalınması halinde telafisi mümkün olmayan durumların yaşanacağı ortaya çıkmıştı!
O yıllarda, Ermenilerin yoğun olarak yaşadıkları yörelerden biri de Siirt'ti. Rahmetli büyüklerimden duyduğum kadarıyla, Şehrimizdeki Ermeniler, Siirt'in en zenginleriydi. Müslüman gençler, o zamanların şartlarında 7-10 yıl gibi uzun süreli askerlik yaparlarken, gayri Müslimler silhaltına alınmazlardı. Bu durum, uzun yıllar için düşünüldüğünde haliyle gayrimüslimlerle, Müslümanlar arasında ekonomik bir uçurumun oluşmasının en önemli sebeplerinden biri olduğu anlaşılacaktır.
Hani, anlatılan bir anekdot vardır.
Mustafa Kemal ATATÜRK
, Cumhuriyeti kurduktan sonra yaptığı bir yurt içi gezisinde Ermenilerin yoğun olduğu bir Şehre gitmiş. Gördüğü bazı konakları, binaları göstererek
-'Bu kimin, bu kimin?'
diye sormuş.
Aldığı cevap, hep aynı olmuş
-
'Falanca gayri Müslim'in, filanca Ermeni'nin Paşam!'
Ve
ATATÜRK
dayanamayarak söylenmiş:
-Peki gayrimüslimler, Ermeniler bu binaları yaparlarken, sizler ne yapıyordunuz?
Yüreği yanık vatandaşın biri taşı gediğine koymuş:
-Yemen'de askerlik yapıyorduk Paşam!
Bu gerçeği böylece vurguladıktan sonra, biz asıl konumuza dönelim.
Yine aile büyüklerimin anlattıklarına göre, din farkına rağmen, tehcir öncesinde Şehrimizdeki Müslümanlarla, Ermeniler arasında çok sıcak insani ve ticari ilişkiler varmış. Müslüman ailelerle, Ermeni aileler arasında komşuluk ilişkilerinin de çok yüksek bir düzeyde olduğunu yine bizzat aile büyüklerimden duydum. Öyle ki, Müslümanların bayram günlerinde, Ermeniler, Müslüman komşularını ziyaret ederek, bayramlarını tebrik ederlermiş. Aynı şekilde, Ermenilerin dini günlerinde de, Müslümanlar, Ermenileri ziyaret ederek, günlerini tebrik eder, birbirlerine hediyeler bile verirlermiş.
Hatta
'komşu komşunun külüne muhtaçtır'
deyiminde olduğu gibi, bir Müslüman aile, evlerinin bir ihtiyacını karşılamak için, Ermeni komşusundan rahatlıkla talepte bulunur, aynı şekilde, Ermeni aileler de, ihtiyaçları olan her türlü sorunları için Müslüman ailelerden yardım talep ederlermiş. Yani, Şehrimizdeki Müslümanlarla, Ermeniler sıcak bir dostluk ve komşuluk ilişkileri içinde bir arada yaşayıp gidiyorlarmış.
Siirt'te bulunan Ermeni ailelerin, Ramazan ayında, Müslümanlara rahatsızlık vermemek için hiçbir şekilde çarşılarda ve sokaklarda yemek yemediklerini, su içmediklerini, gençlerini ve çocuklarını da bu konularda uyardıklarını şimdi artık hayatta olmayan aile büyüklerimden çok duydum. Hatta Ramazan ayında, Müslüman komşularına iftar yemeği veren Ermeni aileler bile varmış.
Yine aile büyüklerimin anlattıklarına göre, bugün sahiplendiğimiz
KİTEL (İÇLİ KÖFTE)
aslında Ermenilerin yemeğiymiş. Siirt'in Müslümanları,
KİTEL YAPMAYI,
Ermeni ailelerden öğrenmişler.
Şehrimizde,
DEYR
olarak bilinen yörede
ERMENİLERE AİT BİR MANASTIR VARDIR.
Adı
DEYR MİR YAKUP
olan bu
MANASTIRA
ait harabe hala mevcuttur. Zaten,
DEYR DEMEK, MANASTIR DEMEKTİR.
Yani,
DEYR
mıntıkası, adını bu manastırdan almıştır.
DEYR MINTIKASINDA
bir bağımız olduğu için, o yörelere çok gidip, geldim. Ama doğrusunu isterseniz, yanına o kadar yaklaşmışken küçük bir çocuk olarak, hiçbir zaman,
DEYRİN İÇİNİ GİRİP GEZMEYİ
akıl etmedim. Yine
DEYRİN
çok yakınında Ermeniler tarafından yapılmış bir su havuzu
MAHALLİ LİSANIMIZLA (BISTEN)
vardı. Suyu, nerelerden getirmişlerdi bilmem amma, havuzun suyunun geldiği ark koca koca taşlarla döşeliydi. Havuzun suları, bu hafif meyilli taşların üzerinden akarak geliyordu. Deyr mıntıkasında bağları bulunanlar, genelde, su ihtiyaçlarını bu havuzdan karşılamaktaydılar.
Bugün Şehrin
İNÖNÜ MAHALLESİ
olarak bilinen kesimi, genelde
ERMENİ AİLELERE AİT
EVLERİN
olduğu semtti. Burada, Şimdi Merkez Polis Karakolunun olduğu yerde Ermenilere ait bir
KİLİSE VARDI.
Yine Merkez Karakolunun az ilerisinde hal ayakta duran
AYNSALİP ÇEŞMESİ
de, Ermeniler tarafından yapılmıştı. Şunu da açıklayayım.
SALİP, (HAÇ) anlamına gelir. Bu durumda AYNSALİP'İN tercümesi HAÇLIÇEŞMESİ olur.
Yıllar önce, İnönü Mahallesindeki Kilise binası yıktırıldığında, gizli bir gömünün ortaya çıktığı, inşaatta çalışan işçilerle, bitişiğindeki karakolda görevli polisler arasında paylaşıldığı iddiaları da oldukça yaygındır!
Yine büyüklerimin anlattığına göre, Siirt'teki Müslümanlarla, Ermeniler arasında dostluk ilişkileri en yüksek bir düzeydeyken, Rusya'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde bazı Şehirleri işgal etmesi ve Ermeni komitacıların da, Ruslara destek verdiklerinin ortaya çıkması üzerine, işler bir anda değişmişti. Zamanın Devlet erknına gelen emir üzerine, diğer illerde olduğu gibi Şehrimizdeki Ermenilerin tenkili için çalışmalar başlatılmıştı. İddialara ve duyumlara göre, Ruslarla ve komitacılarla işbirliği yapan Ermeniler, bir Cuma günü, Müslüman erkekler Cuma namazındayken Camileri basacak ve onları öldürüp, Şehri teslim alacaklarmış. Bunu haber alan Devlet erknı, erken davranıp, diğer yörelerde olduğu gibi Şehrimizde de Ermenileri tenkil için çalışmalara başlamışlardı. Tehcir sırasında Bazı Ermeni aileler, çocuklarını komşuları olan Müslüman ailelere vermişlerdi. Nitekim Müslüman ailelerin himayesine giren ve Müslüman olan Ermeni kökenli hemşerilerimiz vardır.
Neyse ki, Bitlis'in
DELİKLİTAŞ
yöresine kadar gelmiş olan
RUS BİRLİKLERİ,
ülkelerinde meydana gelen ihtill üzerine, geri çekilmiş ve memleketlerine geri çağrılmışlardı. Haliyle, kışkırttıkları ve yanlarına çektikleri Ermeniler de, Müslümanlara ve aslında kendi ülkelerine ihanet etmenin cezasını çekmişlerdi.
İşte, temcit pilavı gibi ısıtılıp-ısıtılıp sunulan ve 1915'li yıllarda
Ermeni SOYKIRIMI
olarak lanse edilen olayın Şehrimizdeki yansıması budur. Osmanlı İmparatorluğu genelinde yaşananlar da bundan farklı değildir. Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğuna ihanet ederek, Rusya ile işbirliğine gitmeselerdi, daha asırlarca iç-içe dostluk ve barış içinde yaşıyor olacaktık. Amma, tarih ihanetleri ve ihanet edenleri asla affetmez!
Hatırlanacağı üzere 24 Nisan'ın 100. yılına yakın günlerde Papa Hazretleri(!) 20. yüzyılda yapılan ilk soykırımın Ermenilere karşı olan soykırım olduğu yalanını dillendirmişti. Onun peşinden AB ülkeleri Türkiye'nin soykırımı tanıması çağrısında bulunmuşlardı. Maalesef, 1915 yılında bir nefsi müdafaa olarak uygulanan tehcir ve tenkili
SOYKIRIM OLARAK
nitelendirilen sözde aydınlarımız ve siyasilerimiz var. Bu sözde aydınlara göre de Devlet soykırımı kabullenip, Ermenilerden özür dilemeliymiş!
Bu ülkede ne 1915 yılında, ne de başka bir zaman diliminde Ermenilere soykırım yapılmadığına defalarca vurgu yaptık. Bunu, sözü eğip bükmeyi bilmeyen, olayın tanıkları büyüklerimizden öğrendik!
1915 yılında yapılan asla bir
SOYKIRIM
değildir. Belki,
Nefsi müdafaa
şartlarında yapılması zaruri bir olaydır, başka bir tanımla
İHANETİN
CEZALANDIRILMASIDIR
!
Hem, Devlet, Ermenilerin tenkili için emir vermişken, bunu fırsat bilip, tenkil sırasında kanun dışı davranarak Ermenilerin mallarını yağmalamak için çeteler oluşturarak katliam yapanlar kimlerdir! Bir zahmet, Ermeni soykırımı yalanına destek veren sözde aydınlarımız, siyasilerimiz bu konuyu da araştırsınlar. Ciddi bir araştırma yaparlarsa, bu işi yapanların kendi dedeleri oldukları gerçeğiyle karşı karşıya kalacak ve utanacak yüzleri varsa, yaptıkları ithamlardan utanacaklardır!
Hani
(Vur dedik, öldür demedik)
şeklinde ifade edilen bir deyim vardır. Devlet, Ermenilerin tenkili yolunda karar almışken, yağmacılık için işi katliama çevirenler genelde kimlerdi! Bu konuda ciddi bir araştırma yapılırsa eminiz ki, bu sözde aydınlar mahcup olacaklardır.
Hollanda Parlamentosunun Ermeni Soykırımı yalanını kabullenmesi, utanılacak bir karardır. Tarihe ve tarihçilere bırakılması gereken bir konuda hüküm vermek, parlamentoların işi değildir.
Hem unutmayalım, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi, 1915 yılının Kasım ayında, parlamentoların Ermenilerle ilgili (SOYKIRIM KARARI) almaları yetkisinin bulunmadığını, işin tarihçilere ve hukukçulara bırakılması gerektiğini karara bağlamıştı.
TAŞLAMALAR
MEHMETÇİKLERDEN SONRA
ÖZEL HAREKATÇILAR
AFRİNE GİTDTİ-GİDER
VE DAHİ KORUCULAR
BU AFRİN İŞİ ZOR İŞ
SİVİLLER VAR BELLİDİR
ÇUKUR SAVAŞLARINDAN
ASKER TECRÜBELİDİR
YPG'DE AFRİN'E
YOL ALMAĞA BAŞLAMIŞ
ABD, TÜRKİYE'YE
KARŞI YAPMADA YANLIŞ
YPG, ABD'NİN
KARAGÜCÜYSE EĞER
TÜRKİYE YPG'YLE
O'NU DA EZER GEÇER