İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'ya Açık Mektup

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun İlimize geleceklerini öğrendik.Programında bir aksama olmazsa, Sayın Bakan'ın 24 Ağustos 2017 Pazar günü Şehrimizde olması bekleniyor.

İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu'nun İlimize geleceklerini öğrendik.  Programında bir aksama olmazsa, Sayın Bakan'ın 24 Ağustos 2017 Pazar günü Şehrimizde olması bekleniyor. Biz de bunu fırsat bilerek,

İLİMİZİN VE BÖLGEMİZİN SORUNLARI KONUSUNDA BİR AÇIK MEKTUP YAZARAK DERTLERİMİZİN BİR BÖLÜMÜNÜ OLSUN YANSITMAK İSTEDİK.

İçişleri Bakanlığı, bize göre en önemli Bakanlıktır. Çünkü Türkiye'yi içişleri bakanlığının atadığı valiler, kaymakamlar, jandarma komutanları, emniyet müdürleri yönetirler. Biliyoruz ki, atamaları doğrudan  içişleri bakanı yapmaz, yapamaz. Bu atamalarda siyasi otoritenin ağırlığı vardır. Ancak, bakanlık atamalarda aranacak kriterlerin tespitinde ağırlığını koyabilmelidir. Özellikle bölgemiz illerine atamalar yapılırken, çok hassas davranılmalı, zorları aşabilecek beceri ve kabiliyetleri olduğunu ispat edenlere görev verilmeli, bölge

ACEMİ OCAĞI

olmak görünüşünden kurtarılmalıdır.

Bu bir gerçektir ki, 1980'li yıllardan beri terör odağı olan İlimiz ve Bölgemiz halkı  büyük ızdıraplar içindedir. Bir yandan köylerden il ve ilçe merkezlerine göçler devam ederken, diğer yandan ilçelerden de büyükşehirlere göçlerin yaşandığı bir gerçektir. 15 Ağustos 1984 tarihinde PKK tarafından eşzamanlı olarak gerçekleştirilen Eruh ve Şemdinli baskınlarından buyana İlimizde de, Bölgemizde de vatandaşlar rahat yüzü görmemiştir.

Maalesef bölücü unsurlara devlet eliyle verilmiş argümanlar vardır. Yol, su, elektrik, eğitim fukarası olarak bırakılan İlimiz ve Bölgemiz halkı, özellikle de geniş boyutlu işsizliğin dramını yaşamaktadır. Hala feodal yapının çemberi kırılamamış ağalık, aşiretlik ve benzeri etkenlerin hegemonyasına son verilememiştir. Bundan kaynaklı olarak, feodal yapıya karşı olan köylü kesimi, terör örgütlerine sempati duyar hale düşürülmüştür.

Devlet sadece polis, sadece jandarma değildir. Öğretmendir, doktordur, hastanedir, okuldur, musluklardan akan su, lambalardan süzen ışıktır, iştir, aştır.

(DEVLET BABA)

kavramı işte budur.

'Orda bir köy var, uzakta

O köy bizim köyümüzdür.

Gezmesek de, tozmasak da

O köy bizim köyümüzdür.'

Dizeleri bize göre eksiktir, yanlıştır. Gezilemeyen, tozulamayan, gidilemeyen, gelinemeyen köy bizim olamaz. O köylere gidenler, gidebilenler sahiplenirler!

Bir de, kayyumlar atanan belediyeler konusu vardır. Kayyum atanan belediyelerin çok enerjik çalışmalar sergilemek yanında, dürüst, adil ve tarafsız davranmaları esas olmalı

(Gelen gideni aratır)

denilmesine asla geçit verilmemelidir. Kayyum atanan belediyelere özellikle batılı kardeş belediyeler aracılığıyla gerçekleştirilen desteklerin arttırılması konusunda, ağabey konumundaki belediyelere Bakanlıkça, tavsiyelerde bulunulmalı ve teşvikçi olunmalıdır.

Memnuniyetle ifade edelim ki, İçişleri Bakanlığına tensip edilmenizden buyana, Devletimizin kararlılığı ve Sizin de tükenmeyen azminizle İlimizde, Bölgemizde ve Türkiye genelinde terörün beli kırılmıştır. İnşallah terör unsurları, kırılan bellerini artık hiç doğrultamayacaktır.

Selam ve saygılarımla…

'İŞTE, SÖYLEDİĞİM BUYDU!'

Sofu Abdurrahman adlı bir hemşerimiz 1. Cihan Savaşına katılmış ve Rus'lara esir düşmüştü. Tam 7 yıl süreyle esir kaldıktan sonra, Müslüman bir Rus askerinin yardımıyla esir kampından kaçmağa muvaffak olan Sofu Abdurrahman, sınırımıza girdikten sonra, yaya olarak Siirt'in yollarına düşmüş. Bu arada, yol güzerghındaki bütün köylülerden yardım görmüş. Kendisine yiyecek, içecek verilmiş. Bazı köylerde istirahat etmiş, kendisini misafir edenlere, Rusya'daki esaret yıllarına ait hatıralarını nakletmiş. Derken, Şehrimizin bugün Küçük Sanayi Sitesinin bulunduğu yere kadar ulaşmış. Artık, Siirt'e bir konaklık mesafe bile kalmamış.

O zamanlar, bomboş olan arazide bir tepenin başındaki ağacın gölgesinde uzanarak bir süre dinlendikten sonra, Şehre girecekmiş. Öyle de yapmış ve ağacın altına uzanmış. Bu sırada, Sofu Abdurrahman'ın yanına birkaç köylü gelmiş. Bakmışlar ki silhı, dürbünü ve teçhizatları var. Önce, selm verip yanına dost gibi oturmuşlar. Sonra, Onu bir şekilde gafil avlayıp, yakalamışlar, elbiselerini, fotinini dahi alıp, don paça ağaca bağlayıp uzaklaşmışlar.

Bereket, kısa bir süre sonra oradan geçen bir kafile Sofu Abdurrahman'ı görmüş ve çözerek Siirt'e gelmesine yardımcı olmuşlar.

İşte, bu Sofu Abdurrahman, Rusya'daki esaret hayatını anlatırken elektrikten bahisle:

-Gece olunca bir düğmeye basıyorduk, her taraf gün gibi aydınlık oluyordu!

diyormuş.

Elektriğin ne olduğunu bilmeyen ve Sofu Abdurrahman'ın söylediğine inanmayan çevresi bu yüzden O'na

(YALANCI)

diye isim çıkarmışlar. Bunu fark eden Sofu Abdurrahman da, artık Rusya'daki esaret yıllarını anlatmaktan ve anmaktan tamamen vazgeçmiş, adeta çevresine küsmüş.

Yıllar geçip de, elektrik Siirt'e gelince ve bir düğmeye basılıp, gerçekten gece karanlığı aydınlanınca buna en çok sevinen Sofu Abdurrahman olmuş. Hemen dam başına çıkarak, gayet gür olan sesiyle, seslenmiş:

-Hey adımı 'YALANCI'YA çıkaran nmussuzlar. İşte size anlattığım ve 'bir düğmeye basılınca her taraf gündüz gibi aydınlık oluyordu' dediğim buydu!

Bakmadan Geçme