KARAMOLLAOĞLU, NEDEN HEDEF TAHTASINDA!
Bilmem dikkatlerinizi çekiyor mu.Yandaş medya son günlerde Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu adeta hedef tahtasına oturtmuş durumda! Nedeni ise (CUMHUR İTTİFAKI) dışında kalması.
Bilmem dikkatlerinizi çekiyor mu. Yandaş medya son günlerde Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu'nu adeta hedef tahtasına oturtmuş durumda! Nedeni ise (CUMHUR İTTİFAKI) dışında kalması. Bilindiği gibi Saadet Partisinin ilk genel başkanı Recai Kutan olsa bile, perde arkasındaki genel başkan Merhum Necmettin Erbakan'dı. Nitekim ilk genel kongrede Erbakan Genel Başkan oldu. Ancak, Anayasa Mahkemesi hakkında kesinleşmiş ceza hükmü olduğu için Erbakan'ın genel başkan olamayacağı kararını verdi. Ama Saadet Partisi kamuoyunda hep Erbakan'ın partisi olarak bilindi. Merhum Necmettin Erbakan hayatta olsaydı,
CUMHUR İTTİFAKI
için mutlaka kendisine özgü meşhur bir vurgu olan
(Sizi gidi sizi)
deyimini kullanırdı.
Temel Karamollaoğlu Partisinin Cumhur ittifakına dahil olmayışının sebeplerini 3 ana maddede sıraladı. Bunların birincisi ve en önemlisinin, getirilen sistemin kuvvetler ayrılığına vurulmuş darbe olacağı konusunda duyulan kaygılarıdır. İkincisi yolsuzluklar ve üçüncüsü ise AKP iktidarının israflara yol açan tutum ve davranışlarıdır.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 'Bu çatının altında olmasını arzu ettiğimiz partiler, eğer kendilerine başka bir yol veya yol arkadaşı seçiyorlarsa onlara da 'Güle güle' demekten başka elimizden bir şey gelmez.' sözlerine cevap veren Karamollaoğlu 'Bizim de bu meselelerimize yaklaşımımızda belirlediğimiz bir sistem, bir metot var. Biz, siyasette bir takım ilkeler üzerinden hareket edilmesinde inanıyoruz. Üç noktayı ben ısrarla vurguluyorum. Biz siyaset üslubunun kamplaştırıcı, kutuplaştırıcı değil kucaklaştırıcı olmasını istiyoruz. Bu bir numara, olmazsa olmazdır. Çünkü kendi memleketimiz içerisinde barışı sağlayamadan dışarıda bir şey sağlayamayız. Barış sağlanmazsa Türkiye'de birçok adım atılamaz. İki, bizim yönetim anlayışımız önemli. Biz yönetim anlayışında bir numaralı mesele kuvvetler ayrılığı prensibinin olması gerektiğine inanıyoruz. Türkiye yönetilecekse Kuvvetler ayrılığı olmazsa olmazdır. Bir kişiye tüm yetkiyi vereceksiniz ve o kişi denetlenemez olacak aynı zamanda da bir partinin genel başkanı olacak. Peki vatandaşın geriye kalanını kim kucaklayacak. Ben başlangıçta cumhurbaşkanının partili olmasına pek itirazım yoktu ama genel başkan olmasına itirazım vardı. Şimdi görüyorum ki genel başkan olması hakikaten ülkede kutuplaştırmayı arttıran bir yaklaşımmış. Başkanlık sistemi ile yürütmede istikrar sağlandı. Seçimlerde bir de temsilde adalet deniyordu. Benim garibime giden bugün hükümetin temsilde adaleti rafa kaldırmış olması. Siz yönetimde istikrarı sağladıktan sonra temsilde adaleti mutlaka sağlamanız gerekir. Toplumun içinde kendi fikrini Meclis'te dile getirmeyen bir grup kalmamalı. Onun da ölçüsü baraj olmaz, seçilebilecek oy alanlar kendi illerinden seçilir gelirler. Biz diyoruz ki; Meclis yürütmeyi denetleyecek bir mekanizma haline gelmeli. Denetlemeli. Denetlenmeyen bir yönetim çok büyük bir hatalar yapabilir.
Kuvvetler ayrılığı içerisinde adaletin önemli bir yeri var. Adaleti tam olarak sağlamalıyız mecburiyetindeyiz. Adaletin tarafı olmaz. Hukuk üstün tutulacak. Bunsuz bir yönetim zorbalık yapar. Bizim mutlaka bunun için de liyakata değer verilmesi gerekir. İnsanlara görev verilirken mutlaka liyakata önem verilmesine inanıyoruz. Bugün liyakata önem verilmediğini görüyoruz. Onun için sık sık değişiklik oluyor.
Bir başka konu, siz iktidarda bulunursanız iktidarı bir nimet vesilesi görüp yolsuzluk ve israfa yönelenler olabilir. Türkiye'de bunun büyük bir problem olduğunu düşünüyoruz. Yolsuzluk ve israf ile çok ciddi bir şekilde mücadele edilmelidir. Şuan Türkiye'yi güçlendirmeyecek yatırımlara ayrılan para israftır. Ailenin karnını doyuracak karnınız imkanınız yok, gidiyorsunuz farz-ı misal çok güzel bir elbise, araba alıyorsunuz. Yahu evdekiler aç. İşsizlik çıkmış 3 milyon 250 bin seviyesine. Bir de gizli işsizlik var, onunla bu rakam 4 milyona çıkıyor. Dış ticaret açığı çıkmış 77 milyar dolara. Varlık Fonu, havuz sistemi bunlara çözüm bulunmadığı için çıkmıştır. Ama israftan da hl vazgeçilmiyor. Hl İstanbul Kanalı hayal olarka duruyor. Hl Çanakkale Köprüsü'nden bahsediliyor. Yahu biz islaf etmiş bir ülke haline geliyoruz. Kimse bize para vermiyor.'
SP Genel Başkanının görüşlerine katılmamak mümkün değil. Karamollaoğlu'nun açıkladığı nedenlerle
CUMHUR
İttifakına katılmayacaklarını açıklaması, yandaş medyatörlerin ve AKP'li trollerin hedefi haline gelmesinin ana sebebi. Şimdi de, Karamollaoğlu'nu İngiliz asıllı olan eşi üzerinden vurmak istiyorlar. 53 yıl öncesinden evlendiği Müslüman olan ve Türk Vatandaşı olarak yaşamını sürdüren Bayan Karamollaoğlu üzerinden
(Bu nasıl milliyetçi,
İngiliz Bayanla evlenmiş)
demeğe başladılar.
İyi de kardeşim, sizin hayranlıkta sınır tanımadığınız Osmanlı Padişahlarına bakınız. Padişahların neredeyse hepsi haremlerine önce cariye olarak giren yabancı kadınlarla evlenmişler. Osmanlı Padişahlarının tamamına yakını başka ırkların kadınlarıdır. Yabancılarla evlenenler için (NASIL MİLLİYETÇİ) denilecekse, o zaman, yabancı kadınlarla evlenen Osmanlı Padişahları için de aynı deyimi kullanmak gerekmez mi.
Adam, bir İngiliz Bayanla evlenmiş, Müslüman yapmış. Türk Vatandaşı olarak kayda geçirmiş. Bunun neresinde sakatlık var. 50 yıldır konuyu dile getirmeyenlere, (GÜNAYDIN) mı diyelim…
TAŞLAMALAR
ATATÜRK'ÜN KADRİNİ
BİLMELİ TÜRK KADINI
ESAMESİ YOK İKEN
O DUYURDU ADINI
BATI DEVLETLERİNDEN
ÖNCE HAKLAR TANIDI
VEREN KİMDİR KADINA
SEÇME, SEÇİLME HAKKI
KADIN MİLLETVEKİLİ,
BAKAN, BAŞBAKAN OLDU
ATATÜRK'TÜR KADINA
AÇAN BU KUTLU YOLU
CUMHURBAŞKANI DAHİ
OLABİLİR KADINLAR
BAŞKANLIĞA ADAYDIR
DİŞİ KURT ASENALAR
GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN
ŞANLI KADINLARIMIZ
NENE HATUNLARIMIZ
KARA FATMALARIMIZ