MELEDESİZ RAMAZANLAR!

Şehrimizin terk edilen adetlerinden biri de RAMAZAN AYININ MELEDESİ'DİR.'MELEDE' mahalli lisanımıza ait bir kelime olup, doğrusunu söylemek gerekirse, anlamını karşılayacak Türkçe bir kelime bulmak zordur.

Şehrimizin terk edilen adetlerinden biri de

RAMAZAN AYININ MELEDESİ'DİR.

'MELEDE'

mahalli lisanımıza ait bir kelime olup, doğrusunu söylemek gerekirse, anlamını karşılayacak Türkçe bir kelime bulmak zordur. Ancak anlamını bir cümle olarak açıklamak mümkündür. Bu görüş açısı içinde

MELEDE

'Yİ

(ALEVİ ÇOK

YÜKSELEN ATEŞ)

olarak ifade edilebiliriz.

Geçmiş yıllarda, Ramazan'a bir aya kala, yani, Arabi aylardan Şaban-ı Şerif günlerinin girmesiyle Şehrimizde MELEDE HAZIRLIKLARI başlatılırdı. Bütün mahallelerde, MELEDE İÇİN

EKİPLER OLUŞTURULUR,

bu ekipler, özellikle akşam saatlerinde mahallelerinden gelip geçen büyüklerden para toplamağa başlarlardı.

Geçmiş yılların şartları içinde

'BEŞ KURUŞ RAMAZAN İÇİN'

denilerek, para toplamaya başlayan mahallenin çocukları ve gençleri, topladıkları paraları, bu işi organize eden

YED-İ EMİNE

teslim ederlerdi. Mahallelerinden gelen geçenlerin yollarını uzun sırıklarla kapatan

MELEDE EKİPLERİ,

bütün zorlamalara rağmen para vermeden geçenleri, arkalarından

'CEBİNDE BİR MANGIR YOKTUR'

diyerek tefe alırlardı.

Bilahare, toplanan paralarla çırpı satın alınır, mümkün mertebe muhafaza altında olan bir ambara veya depoya istif edilirdi. Bu arada, para toplamak yanında doğrudan doğruya çırpı da toplanırdı. Geçmiş yıllarda, Siirt'in yerlileri tandır ekmeği yaptıklarından, tandırlarda yakmak için çırpı almak zaruretti. Çünkü tandırlarda ekmek pişirmek, çırpı yakmakla gerçekleştirilirdi. Bu bakımdan, bütün evlerin damlarında veya adına

HAVŞ

denilen geniş avlularında çırpıların istif edildiği bir bölüm olurdu. İşte,

MELEDEYE

çırpı sağlamak için para toplayan çocuklar ve gençler, evlere de uğramayı ve doğrudan doğruya çırpı istemeyi ihmal etmezlerdi. Kimi aileler, gönüllü olarak Ramazan

MELEDESİNE

katkı olsun diye çırpı verirlerken, kimileri de hasislik yaparlardı. Amma, çırpı toplayıcılar o hasisleri de bir şekilde atlatır, çırpılar damlardaysa adına

(KELLEBE)

denilen uzun sırıklarla düşürülerek yürütülürdü. Hatta bu işi o ailelerin çocuklarının yaptıkları olurdu. 'Bizim evimizde çırpı var. Ben kapıyı açık bırakayım, siz annemden habersiz gelin götürün' diyen bu işin sevdalıları vardı. Çünkü, Ramazan

MELEDESİNE

katkı sağlamak Siirtli gençlerin nazarında büyük bir sevap işlemeye eşitti.

MELEDE toplayanların düşüncelerine göre, daha çok çırpı sağlamak için her yol mubahtı. Hatta diğer mahallelerin

MELEDE

için istifledikleri depoları basarak, çırpılarını yürüttükleri olurdu. Bunun için, mahalleler arasında kavgalar olduğu bile vaki idi.

Şayet, tahminlerin üstünde bir para toplanmışsa,

MELEDE

için çırpı almakla iktifa edilmez, artan paralarla Mahallenin camii için İBRİK vesaire alınırdı.

Şaban-ı Şerif'in son günü akşam saatlerine yakın, mahallenin en yüksek ve nirengi noktası sayılacak bir meydanına getirilen çırpılar güzelce istif edilir, üzerlerine gaz dökülerek tutuşturulurdu. Mahalleli çocuklar ve gençler yanında, yaşlılar da

MELEDENİN

başında toplanır, önce, alevlerin göklere yükselmesini seyrederlerdi.

MELEDE

için

'Maşallah,

bizim meledenin

alevi minarenin lemine kadar

ulaştı'

denilerek gururlanılır, her mahalleli, kendi

MELEDESİNİN

alevlerinin diğer mahallelerin alevlerinden daha yüksek olduğu iddiasını bir süre için sürdürürdü.

MELEDE'NİN

alevleri biraz dinince ve üzerinden atlanabilecek düzeye gelince, önce en ataklar, üzerinden atlamağa başlar, yavaş yavaş diğerleri de atlayarak Ramazan'ı şenlikle karşılamış olurlardı.

MELEDE

yakılmasının bir amacının saat, takvim, radyo gibi iletişim araçlarının yaygın olmadığı dönemlerde, Merkeze bağlı köylere,

RAMAZAN-I

ŞERİFİN

başladığını haber vermek olarak da yorumlanır.  Yani, bir nevi

ATEŞLE

HABERLEŞME

sağlanırdı. Yine öyle anlatılır ki, Ramazan'a yakın hafta içinde, Merkeze bağlı köylerin görevlendirilmiş kişileri, Şehre bakan tepelere çıkarak,

MELEDE YAKILIP YAKILMADIĞINA

BAKAR,

yakıldığını görünce de

RAMAZAN'A GİRİLDİĞİNİ ANLAYARAK, ORUÇLARINI TUTMAĞA BAŞLARLARMIŞ.

Artık, terk edilen bu an'aneyi temsili olarak bundan böyle belediyelerin sahiplenmesi ve bütün Şehir adına mesel Şeyh El Türki'de, Kızlar Tepesinde, Şeyh El Tayyar veya Bıtımlık Mahallesinin tepelik kesiminde gerçekleştirmesi, geçmişle olan bağlantının sağlanması ve bir geleneğin yaşatılması açısından yararlı olacağı kanaatindeyiz.

TAŞLAMALAR

RAMAZAN GELDİ AÇLIK

NEDİR ÖĞRENSİN ZENGİN

ORUÇ TUTARSA ŞAYET

TUTMUYORSA NE BİLSİN

ESNAF, RAMAZAN AYI

İNSAFLI OLMALIDIR

İNSAFSIZ OLUR İSE

ORUÇ TUTMAMALIDIR

ORUÇ AÇ KALMAK DEĞİL

NEFSİ TERBİYE DEMEK

TERBİYE ET NEFSİNİ

SONRA ORUÇ TUT GEREK

ELİN, BELİN, DİLİNE

ORUÇ TUTTUR SÖZ DİNLE

ORUÇ TUTTURAMAZSAN

BOŞ EZİYET NEFSİNE

Bakmadan Geçme