MOLLA HALİL EL Sİ'İRDİ (EL MEŞHUR) 1751-1843
Siirt Üniversitesi tarafından 4 gün süreyle devam edecek bir sempozyum düzenlenmiş bulunulmakta.Siirt'in yetiştirdiği büyük ilim adamlarından Molla Halil Hazretleri'nin şahsiyeti ve eserlerinin ele alınacağı bu sempozyum dolayısıyla, biz de, bugünkü yorum
Siirt Üniversitesi tarafından 4 gün süreyle devam edecek bir sempozyum düzenlenmiş bulunulmakta. Siirt'in yetiştirdiği büyük ilim adamlarından Molla Halil Hazretleri'nin şahsiyeti ve eserlerinin ele alınacağı bu sempozyum dolayısıyla, biz de, bugünkü yorumumuzda bu önemli zattan karınca kararınca bahsetmek istedik.
Molla Halil el Meşhur, el Si'irdi, lkabıyla bilinen zat, tefsir, fıkıh, kelm ve edebiyat konularında önemli eserleri bulunan limlerdendir. Hazret-i Ömer'in soyundan geldiği bilinir. Miladi 1757 yılında Hizan'ın Gulpik köyünde dünyaya gelmiştir. Babasının adı Molla Hasan olup, ilköğrenimini babasının yanında yapmıştır. İcazetini molla Mahmud-u Umeydi'den almıştır. Kadiri tarikatına mensuptu.
Birçok kitapları sadece yöremizde değil, Irak ve Suriye'deki medreselerde bile ders kitabı olarak okutulur. Şeyh Süleyman Mezarlığında metfun olan Molla Halil eserlerinin çoğu Arapça ve Farsça olarak yazılmış, son zamanlarda bazıları Türkçeye tercüme edilerek bastırılmışlardır.
Molla Halil'in doğum tarihi 1751, vefat tarihi miladi 1843'tür. Şeyh Süleyman Mezarlığında metfundur.
Yüce Allah'ın rahmeti üzerine olsun.
MOLLA HALİL'İN BİR KERAMETİ
Molla Halil zamanında yaşayan kendi halinde mütevazi bir müridi varmış. Bu müridinin de çok güzel bir kızı bulunuyormuş. O zamanın aşiret reislerinden biri, kızı, oğluna istemiş. Hocasının emrine uyan mürit de kızını aşiret reisinin oğluna vermiş.
Aradan zaman geçmiş. Köy yerlerinde, eskiden çamaşırhane gibi yerler yokmuş. Evlerde su bulunmadığı için, çamaşır yıkama işi köye en yakın çayların kenarında yapılırmış. Kadınların çaya gidecekleri gün, köyün erkekleri, köyde kalır, kadınlar hem yıkanacak çamaşırları yıkar, hem de kendileri yıkanırmış.
İşte, yine köy kadınlarının birlikte çamaşır yıkamağa ve yıkanmağa gittikleri bir gün, Molla Halil'in müridinin kızı da beraberlerindeymiş. Yıkanıp, sudan çıktıktan sonra, adına mahalli lisanla IĞMAR denilen başörtüsünü bulamamış.
Kızı sevmeyenler, aleyhinde bulunarak iftirada bulunmuşlar. IĞMARI bir gence verdiği dedikodusunu yaymışlar. Bunun üzerine, aşiret Reisi, IĞMAR bulunmadığı takdirde, töreler gereği kızın öldürüleceğini söylemiş ve kızın babasına da haber salmış.
Hemen, Molla Halil'e giden kızın babası, üstadına durumu anlatmış ve kızının bir iftiraya kurban gideceğini söylemiş. Molla Halil, biraz tefekkür ettikten sonra:
-Hiç merak etme, senin kızına bir şey yapamayacaklar. Çünkü, kız hakkındaki dedikoduyu ALLAH'IN İZNİYLE GİDERECEĞİM, demiş.
Molla Halil ve Kızın Babası, birlikte köye gitmişler. Aşiret Reisi, ilmiyle meşhur Molla Halil'e saygıda kusur etmemiş amma,
IĞMAR'IN
bulunmaması durumunda, töreyi icra ederek, kızın öldürüleceğini söylemekten de çekinmemiş.
Bunun üzerine Molla Halil:
-
Tamam, IĞMAR bulunmazsa kızı öldür!
demiş. Sonra, aşiret reisinden, köyün bütün davarlarının meydanda toplattırılmasını istemiş. Bütün davarlar Köyün meydanına toplattırılmış. Molla Halil, davarların arasına girmiş ve bir İNEĞİ işaret ederek:
-Bu ineği kesin!
talimatını vermiş. İnek kesilince,
GELİNE AİT KAYBOLAN IĞMAR'IN,
İneğin midemsinde olduğu görülmüş. Böylece, hem bir cinayetin işlenmesi önlenmiş, hem de, Molla Halil'in kerametine şahit olan köy halkının, seydaya bağlılıkları kat-kat artmış…