NEYİ, NEDEN ALKIŞLADIKLARINI BİLMEYENLER!
Gerçekten, tuhaf bir toplum olduk.Neyi, neden alkışladığımızı bile bilmiyoruz.
Gerçekten, tuhaf bir toplum olduk. Neyi, neden alkışladığımızı bile bilmiyoruz. Özellikle AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmaları sırasında, bir bakıyorsunuz, ortalık alkışlarla inliyor. Millet, konuşulanların mahiyetini bilmeden, bir alkış tufanı koparılıyor!
Bu durum, daha önce de yaşanmıştı ve bu türden olaylara Şırnak'ta bir yenisi eklendi. AKP Genel Başkanı Şırnaklılara anayasa referandumu konusunda sitem ederek
(YÜZDE 28 ÇIKMIŞTI)
deyince alkış tufanı koptu. Bu duruma şaşıran Cumhurbaşkanı
(Durun bakalım neyi
alkışlıyorsunuz)
diyerek tepkisini ortaya koydu.
Kalabalıklar, alkışlamaya şartlandırılmış olunca, neyin ne olduğunu bilmeden alkış tufanı kopar. İşin gerçeği şu ki, şartlandırılmış toplumlara hitap edildiği zaman, konuşulanları anlamalarına gerek yoktur. Onlara (gideceksiniz ve büyüğümüz ne derse alkışlayacaksınız) talimatı verilmiştir. Onlar, bu talimatı yerine getirmekle görevlidirler.
Tarihi bir anekdotla bu görüşü perçinleyelim.
Hazret-i Ali (Allah Ondan razı
olsun)
Halifeyken, kendisiyle zıtlaşan ve hilafet makamını eline geçirmeye çalışan Şam Valisi Muaviye'yi uyarmak için bir elçi gönderir. Muaviye, Hazret-i Ali'nin elçisine gösteriş yapmak ve halkın kendisine ne kadar bağlı olduğunu ispatlamak açısından yüz dişi deveyi bir meydana toplar. Adamlarına talimat vererek, Şam halkını toplatır. Meydanda 10 binin üzerinde Şamlı toplanmıştır. Muaviye kendilerine hitap ederek:
-Meydandaki 100 erkek deveyi görüyor musunuz!
der.
Şamlılar:
-Evet!!!
diye bağırırlar.
Muaviye bu gösteriden sonra halkın dağılmasını emreder ve Hazret-i Ali'nin elçisine şunları söyler:
-Git Ali'ye söyle. Dişi develer için (erkek) dediğim halde, bile-bile (evet) diyerek beni tasdik eden 10 bin adamım varken, benimle beyhude uğraşmasın!
der.
Evet, işin gerçeği budur. Şartlandırılmış toplumlar, gerçekleri görmekten çok uzaktırlar. Lider ne derse alkışlarlar. Öyle ki lider konumundaki kişi:
-Namussuzlar, şerefsizler, alçaklar!
dese bile yine alkışlayacaklardır. Çünkü onlar, beyinlerini liderlerine satmışlar! Satılmış beyinlerden sıhhatli karar çıkmaz!
'ÖYLEYSE, ALLAH RAHMET ETMESİN!'
Kadının kafası biraz çatlakmış. Olur, olmaz şeylere takılıyor, bir kelimeden, bin mna çıkarıyormuş.
Kocası Ammo Mahmut bir gün kendisine:
-Hanım, Babana rahmet bir bardak su verir misin?
diyecek olmuş.
Kadın, bu sözü hemen bir mnaya almış. Kendisince yorumlayarak:
-Benim Babam sağ. Demek, ölmesini istiyorsun, onun için 'Babana rahmet diyorsun!'
diyerek, sert bir tepki vermiş.
Karısının bu isynı üzerine, Ammo Mahmut taşı gediğine koymuş:
-Hanım, madem öyle diyorsun, o zaman, 'ALLAH BABANA RAHMET ETMESİN!' bana bir su verir misin!
demiş…