NÖBETÇİ ECZANE, NÖBETÇİ DOKTOR, NÖBETÇİ BAKAN!!!
(Nöbetçi) kelimesi, toplum olarak yabancı olmadığımız bir deyimdir.Nöbetçi denilince aklımıza asker, polis, doktor, eczacı, hemşire, öğretmen, öğrenci gelir.
(Nöbetçi)
kelimesi, toplum olarak yabancı olmadığımız bir deyimdir. Nöbetçi denilince aklımıza asker, polis, doktor, eczacı, hemşire, öğretmen, öğrenci gelir. Nöbetçi askerlerin sınırlarda nöbet tutanı, polislerin katili, hırsızı kovalayanı, doktorun, hemşirenin gece vakti acil servislerde duranı, eczacının gece boyunca iş yerini açık tutmak mecburiyetinde olanı olur. Nöbetçi öğretmen, nöbetçi öğrenci, okulun disiplinini sağlamakla görevli olanlardır.
Şu an için aklıma gelenleri sıraladım. Elbette, bunların yanında daha birçok meslekler için de
NÖBETÇİ
kavramı vardır. Ancak, nöbetçi sınıfları içine bir yenisi eklendi ki, gerçekten de akıllara ziyan bir durum. Türkiye Cumhuriyeti literatürüne şimdi de
(NÖBETÇİ BAKAN)
kavramı girdi. Neden böyle bir makamın ihdası gerekti diye sorulursa, duyduğumuz kadarıyla sebebini açıklayalım.
AKP'li milletvekilleri, bakanlara ulaşmakta zorluk çekiyorlar. Bakanlar, AKP'li milletvekillerinin randevu taleplerini bile es geçiyorlar. Durum, AKP genel kurullarında dile getirilince çare olarak
(NÖBETÇİ
BAKANLIK)
müessesesi ihdas edildi. Her bakan, sırayla TBMM Genel Kurulunda bu iş için tahsis edilen bir odada AKP'li milletvekillerini kabul edecek, dertlerini ve sorunlarını dinleyecekmiş! İşte, mesele bu!
Düşünün ki, bir bakanın makamına, iktidar partisinin milletvekilleri bile ulaşamıyorlar. Bizim gibi sıradan insanların ulaşmalarının, dertlerini ve sorunlarını arz edebilmelerinin mümkünü var mı!
Yöneticiler, halkla iç-içe olmadıkları, halkın sorunlarını birinci ağızdan dinlemek durumunda bulunmadıkları sürece, ülkenin işlerinin düzelmesi imknsızdır. Çevreleri dalkavuklardan zırhlı bir duvarla sarılan ve ulaşılamayan yöneticiler, sadece ve sadece ismen yöneticidirler. Halkın durumundan bigane, habersiz yöneticiler, dalkavuklarının çizdikleri yolda ve dümen sularında yürürler. Bunun sonucu olarak vatandaşlardan giderek uzaklaşır, yönettikleriyle veya yönettiklerini zannettikleriyle aralarına uçurumların girmesine yol açarlar. Gerçek yönetici odur ki, yönettikleriyle iç-içe olur, onların dertlerini ilk ağızdan dinlemeyi itiyat haline getirir, dar bir çevre içine sıkışarak, kendisini yönettiklerinden soyutlamaz. Bakın, padişahlık dönemlerinde bile, tebdil-i kıyafet ederek, halkın sorunlarını ilk ağızdan dinlemeyi itiyat haline getiren krallar, padişahlar, imparatorlar hep olmuştur. Ülkelerini en iyi yönetenler de, bunlardır. Tarih, buna şahittir!
TBMM'inde başlatıldığı öne sürülen nöbetçi bakanlık formülü, AKP'nin vatandaşlardan ne kadar uzak düştüğünün kanıtı değilse nedir! Düşünün ki, iktidar partisinin milletvekilleri bile bakanlara ulaşamıyorlarsa biz sıradan vatandaşlar dertlerimizi kime, nasıl anlatacağız. İnanın ki, bu durum sadece bakanlar düzeyinde değil, her kademede yönetici için bire bir yaşanmaktadır. Milletvekilleri, Bakanlara; vatandaşlar, milletvekillerine, valilere, kaymakamlara, belediye başkanlarına ulaşamıyor, dert dökemiyorlar. Zaman zaman propaganda amaçlı olarak halkın arasındaymış gibi gösterilen yöneticileri görünce gerçekten için-için üzülüyor ve kendi kendimizi kandırdığımızın farkında oluyoruz. Dikkat edilirse, yöneticilere ulaşabilenler de her ne hikmetse hep dalkavuk tipi olanlardır. Siz hiç bir yetkiliyi yakasından tutup
(bu iş neden böyle oluyor, neden böyle yapıyorsunuz)
diyen birini duydunuz veya gördünüz mü! Yetkililere ulaşmış gibi görünenler hep
(ALLAH SİZİ BAŞIMIZDAN EKSİK
ETMESİN!)
diyen tipinden dalkavuklar, yağcılar oluyorsa, toplumun neden bu kadar gerildiğini anlamak mümkün.
Evet, artık Türkiye Büyük Millet Meclisinde
(NÖBETÇİ BAKANLIK)
diye bir müessese vardır. Normal vatandaşlar, hatta muhalefet milletvekilleri sakın ha sakın Nöbetçi Bakanlıklara ulaşmağa boşuna çalışmasınlar. Nöbetçi Bakanlıklara ulaşabilecek olanlar da sadece ve sadece iktidar partisinin kodaman milletvekilleri olabilirler…
Kendi kendimizi kandırmayalım!!!
ANEKDOT
Öyle anlatılır ki, merhum Başbakanlardan Adnan Menderes halkla iç-içe gezerken, üniversite öğrencisi bir genç yakasına yapışır ve:
-Demokrasi istiyoruz!
der, bunun üzerine Menderes şu cevabı verir:
-Oğlum, bir Başbakanın yakasına yapışarak (DEMOKRASİ İSTİYORUZ) diyebildiğine göre, bundan öte demokrasi olur mu!
İnanın ki, şimdi yetkililere ulaşabilsek biz de yakalarına yapışıp
(ADALET İSTİYORUZ, ADALET!)
diye seslenecektik!
NOT: Merhum Menderes'in yakasına yapışan kişinin daha sonra CHP Genel Başkanı da olan Deniz Baykal olduğu söylense de, bir ara Baykal bunu yalanlayarak, Menderes'in yakasına yapışanın kendisi olmadığını söylemiştir.
TAŞLAMALAR
ÖNCE ABD İLE
VE ŞİMDİ DE RUSYA'YLA
ANLAŞMA İMZALADIK
PARA DEĞİL, SIRAYLA
SOÇİ'DE ON MADDELİK
ANLAŞMA İMZALANDI
TERÖR ÖRGÜTLERİNE
YİNE MÜHLET TANINDI
ÖNCE 120 SAAT
ŞİMDİ 150 SAAT
ZAMAN YİNE SU GİBİ
AKIP GİDECEK HEYHAT
150 SAAT DAHA
UZATILAN SÜREMİZ
GEÇİP GİTSİN BAKALIM
SONRA NE YAPARIZ BİZ