'SELAM VERDİM, RÜŞVET DEĞİLDİR DEYÜ ALMADILAR'
Rüşvet almak, vermek, komisyon karşılığında aracı olmak, Osmanlı döneminden kalan en müzmin hastalıklarımızdan biridir! Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının en önemli sebeplerden birinin de rüşvet olduğunu az-çok tarih bilgisine sahip herkes bilir.Osmanl
Rüşvet almak, vermek, komisyon karşılığında aracı olmak, Osmanlı döneminden kalan en müzmin hastalıklarımızdan biridir! Osmanlı İmparatorluğunun yıkılmasının en önemli sebeplerden birinin de rüşvet olduğunu az-çok tarih bilgisine sahip herkes bilir. Osmanlı döneminde rüşvet alanlar, verenler arasında başı çekenler, sadrazamlar, vezirler, hatta Şeyh-ül İslam kılıklı münafıklardır. Kanuni Sultan Süleyman'ın Sadrazamı ve aynı zamanda Damadı olan Rüstem Paşa'nın rüşvetten edindiği servetin haddi hesabı olmadığı belirtilir.
Yani, rüşvet almak, vermek işi ne Rıza Sarraf'la başlamış, ne de onunla bitecektir. Mutasavvıf şairlerden Fuzuli'nin (asıl adı Mehemmed bin Süleyman'dır) Osmanlı döneminde dönen rüşvet çarkıyla ilgili
(ŞİKYETNAMESİ)
meşhurdur:
'Selam verdim, rüşvet değildir deyü almadılar'
Dizeleriyle başlayan bu muazzam şiir, adeta günümüzde yaşanan rüşvet olaylarını da anlatıyor gibi.
Diyeceğimiz şu ki, rüşvet, bu millete devr-i Osmanlıdan intikal eden müzmin bir hastalıktır. En tehlikeli hastalık olan
KOLERADAN
bile tehlikeli, bulaşıcı ve öldürücüdür. İşin gerçek olan bir yanı daha vardır. Günümüzde rüşvet hastalığına müptela olanlar, genelde
OSMANLISEVER
görünen devlet adamlarıdır.
ATATÜRKSEVERLER
arasında bu hastalığa müptela olanlar yok gibidir.
cizane benim de büyük Şair Fuzuli'den esinlenerek rüşvet alanlarla ilgili döktürdüğüm bir şiirim vardır. Hazır, Rıza Sarraf'ın dağıttığını iddia ettiği rüşvetler, medyada çarşaf-çarşaf sergilenirken, okuyucularımın dikkatlerine arzetmek istedim. İşte o şiirim:
'RÜŞVET!' DEYÜP SELM ALMAZ,
AMA ÇİL-ÇİL ALTIN ALIR
KİMİNE ÇEK-SENET OLMAZ,
KÖRPE-KUZU KADIN ALIR
KİMİNE YAT, KİMİNE KAT,
KİMİ DÖVİZ İSTER, DİKKAT!
TE-LE OLMUŞ ARTIK MEMAT,
EURO-DOLAR KESİN ALIR
BİR FORT VEYA BİR MERSEDES,
KİMİSİNE BU DA YETMEZ
SAAT İSTER KİMİ TERES,
DIŞ ÜLKEDEN SATIN ALIR
SEN, SELMI BİLE SAKIN,
RÜŞVET DİYE VERMEYESİN
MEL'UN ALAN, VEREN BAKIN,
CEHENNEME ODUN ALIR
SAKIN POYRAZ GİBİ ESME,
YR-U YRAN İLE KÜSME
BİD SELMINI KESME,
GERÇEK DOSTLA, YARAN ALIR
HALINDAN HABERİM VAR, BUNUN YÜZÜNE BAKIYORUM DA!
Osmanlı döneminde birbirinden davacı olan iki kişi, davayı lehlerine sonuçlandırsın diye rüşvet aldığını bildikleri kadıya el altından sözde hediyeler göndermişler. Davacılardan biri güzel bir acem halısı gönderirken, diğeri de, her diliminin arasında bir sarı altın olan 100 dilimden oluşmuş bir tepsi baklava göndermiş.
Mahkeme günü gelmiş çatmış. HALI gönderen kişi, hatırlatmak açısından:
-Kadı hazretleri HALIMA bir bak da ona göre hüküm ver, demiş.
Bunun üzerine Kadı, cevap vermiş:
-Oğlum, HALINDAN haberim var da, bu adamın YÜZÜNE bakıyorum, sakın haklı bu olmasın diyorum…