SEZER'İN SESSİZLİĞİ!
Türkiye Cumhuriyetinin 10'uncu Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in emekliye ayrılmasından bu yana sesi soluğu çıkmıyor.Adeta kuzuların sessizliğine bürünmüş vaziyette.
Türkiye Cumhuriyetinin 10'uncu Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer'in emekliye ayrılmasından bu yana sesi soluğu çıkmıyor. Adeta kuzuların sessizliğine bürünmüş vaziyette.
Türkiye'de bunca önemli gelişmeler olurken ve özellikle kendi ihtisas konusu olan İstanbul büyükşehir belediye başkanlığının iptali konusunda herkes bir şeyler konuşurken, Sayın Sezer'den ses seda çıkmaması biraz da yadırganıyor. Bilindiği gibi Sayın Sezer hukuk kökenlidir. Yargıtay üyeliği ve son olarak Anayasa Mahkemesi Başkanlığı gibi, hukuk alanında en yüksek makamları ihraz etmiştir. 5 Mayıs 2000 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından Türkiye'nin
10.
Cumhurbaşkanı
olarak seçilen ve 28 Ağustos 2007 tarihine kadar görevini sürdüren Sayın Sezer'in suskunluğunu efendiliği ve kibarlığıyla yorumlayanlar olmakla birlikte, konuşması gerektiği kanaatinde olanlar çoğunluktadır. Hem, bilge insanlar konuşmayacak da meydan boş mu kalsın!
11.Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül bile konuştu. Hem de eski partisinin aleyhinde olacak şekilde beyanatlar verdi. Öyle ki, AKP'li eski arkadaşları kendisini ihanetle suçladılar! Bu konuda (doğru konuşanı dokuz köyden kovarlar) deyimini unutmamak lazımdır. Ancak, selefi durumundaki Ahmet Necdet Sezer'den hala ses, seda yok. Oysa görüş itibarıyla Sayın Ahmet Necdet Sezer'in
SOLCU
zihniyete sahip olduğu bilinen bir gerçektir.
Sayın Sezer, bugün bu durumda bile konuşmadığına göre, bundan böyle konuşmasını beklemek boşunadır. Oysa bugün herkesin ve özellikle bilgelerin konuşacakları gündür. Bilgeler suskun kalırsa, meydan cahillere kalır. Yaşanan ve görünen ortam da budur…
ANEKDOT
Vaktiyle bir adam yaşadığı yerde küfürbazlığı ile meşhur olmuş. Bu alışkanlığı o raddeye gelmiş ki en ufak şeylere, en olur olmaz meselelerde küfür eder olmuş. Zamanla bu kötü şöhreti en çok kendini rahatsız etmeye başlamış ve bu kötü huydan kurtulmaya karar vermiş. Bir tekkeye giderek şeyhe durumunu anlatmış ve tekkeye devam ederek Allahın izni şeyhinde yardımıyla bu alışkanlıktan kurtulmak istediğini beyan etmiş. Şeyh de kapısına gelen bu adamı geri çevirmemiş ve bir çare düşünmüş. Adama bir avuç bakla vermiş ve cebine koymasını istemiş. Bir tanesini de dilinin altına yerleştirerek konuşacağı zaman bu baklanın ona nasıl konuşması gerektiğini hatırlatacağını söylemiş.
Şeyh ve küfürbaz adam yağmurlu bir havada sokağın birinden geçerlerken evlerin birinden bir kız pencereye çıkar ve şeyhe 'biraz durur musunuz?' der ve içeri girer. Şeyh ve adam yağmurun altında beklerler ve iyice sırılsıklam olurlar. İyice sabırları taşmak üzere iken kız tekrar çıkar ve 'az daha bekler misiniz?' der. Beklemeye devam eden şeyh ve adam artık kapıyı çalacakken kız çıkar ve 'gidebilirsiniz' der. Şeyh bunun hikmetini anlamak için 'niye bizi bu yağmurda bu kadar beklettin?' der. Kız bunun üzerine,
- Annemle kuluçkaya tavuk yatırdık. Eğer yumurtaları tavuğun altına korken alttan bir kavuklu geçerse civcivler tepeli olur
Şeyh bu cevapla çileden çıkar ve yanındaki adama dönerek,
- Ulan derviş çıkar ağzındaki baklayı, der.