(Şİ DEMEYİCİ MIL KALP, YİCBE ĞARAL KELP)
Bugünkü yorumumuzun başlığı SİİRTÇE bir deyim, bir atasözüdür.(Şİ DEMEYİCİ MIL KELP, YİCBE ĞARAL KELP) cümlesi gerçekten çok anlamlıdır.
Bugünkü yorumumuzun başlığı
SİİRTÇE
bir deyim, bir atasözüdür.
(Şİ DEMEYİCİ
MIL KELP, YİCBE ĞARAL KELP)
cümlesi gerçekten çok anlamlıdır. Çok şeyler ifade eder.
Bu
SİİRTÇE DEYİMİN
önce Türkçe tercümesini sunalım, sonra taşıdığı manaya açıklık getirelim. Deyimi Türkçeye
(KALBTEN GELMEYEN İŞ, EYLEM,
KÖPEĞİN PİSLİĞİNE BENZER!)
şeklinde tercüme etmemiz mümkündür. Şimdi bu deyimin bir de yorumunu yapalım.
Misal olarak sevmediğiniz bir akrabanız, bir sözde dostunuz tarafından düğün, sünnet veya benzeri herhangi bir etkinliğe davet edilmişsiniz. Gitmek içinizden gelmiyor ama el-lem ne der kaygısıyla çarnaçar gitmek mecburiyetini hissedersiniz. Hatta (dostlar alışverişte görsün) kabilinden giderken de bir hediye götürmeyi ihmal etmezsiniz. Bunu akrabanızı, sözde dostunuzu sevdiğiniz için değil, bir yerde kendinizi mecbur hissettiğinizden yaparsınız.
Bir örnek daha verelim. Herhangi bir hayrat işi için bağış toplanmaktadır. İş yerinize gelinmiş ve bağışta bulunmanız istenmiştir. Aslında bağış yapmak istediğiniz falan yok. Daha önce haberiniz olsa, iş yerinizi kapatıp, heyeti savuşturuncaya kadar ortadan toz olacaksınız ama ani bir baskın olmuş, bağış için gelen heyet içinde kodamanlar var. Kendinizi
HAYIRSEVER
olarak empoze etmek istiyorsunuz, bunun için de içinizden gelmediği halde, gösteriş olsun diye hatırı sayılır bir bağışta bulunuyorsunuz.
Ya da gerçekte milli bayramlara karşısınız. Ama (daha zamanı değil) diyerek, mecburiyetten katılır, içinizden gelmediği halde ve istemeye istemeye ATATÜRK'ÜN ANITI ÖNÜNDE (SAP GİBİ) DURURSUNUZ!
Hatta içinizden gelmediği halde kendi eşinize bile doğum, nişan veya evlilik günü dolayısıyla kutlama yapmak, hediye almak mecburiyetini hissetmişsinizdir. Amaç belayı savmaktır.
Örnekleri çoğaltmak mümkündür. Ancak işin özü anlaşılmıştır. Ne demek istediğimiz ortadadır. Bugün neden böyle bir yazı yazmak ihtiyacını hissettiğimizi
ARİF OLANLAR ZATEN ANLAYACAKTIR.
'KÖY YERİNDEYKEN, 10 ÇOCUK YETMİYORDU'
Olağanüstü hl yıllarında, Olağanüstü Hl bölge Valileri sık-sık bölgeye bağlı illeri gezer, halkın sorunlarını bizzat halktan dinlemeye çalışırlardı. İlk Olağanüstü Hl Bölge Valisi, aynı zamanda Diyarbakır Valisi olan Hayri Kozakçıoğlu'ydu. En uzun süreyle de bu görevi O yürüttü.
İşte, bu Olağanüstü Hl Bölge Valilerinden biri, bir gün Siirt'e gelmiş. Vatandaşların yoğun olduğu Tillo Caddesi üzerinde, işhanının bulunduğu alanın karşısındaki çayhanelerden birine girmiş. Hemşerilerimizin hallerini, hatırlarını sormuş. Tabii, 'fırsat bu fırsat' diyerek hemşerilerimiz de sıkıntılarını anlatmağa başlamışlar.
İçlerinden biri, terör olayları sebebiyle arazilerini, tarlalarını, bağlarını, bahçelerini bırakarak, köyünü terk ettiğini ve Şehre yerleştiğini söylemiş. Çocuklarıyla birlikte, işsiz, güçsüz ve ekmeğe muhtaç duruma düştüğüne yana, yakıla anlatmış, kendisi ve çocukları için iş istemiş.
Olağanüstü Hl Bölge Valisi:
-Kaç çocuğun var?
diye sormuş, köylü vatandaştan:
-On çocuğum var!
cevabını alınca:
-E be kardeşim, hiç on çocuk yapılır mı? Yapanın hali işte böyle olur! Nüfus plnlaması denilen bir şey var!
diyecek olmuş.
Köylü cevap vermiş:
-Vali Paşa Hazretleri, vallahi, köyde 10 çocuk yetmiyordu. Çocuklardan biri bağı bellerdi, diğeri bahçeye ektiğimiz sebzeleri sulardı. Biri, tarlayı sürerdi. Bir diğeri hayvanların sütünü sağar, yoğurt yapardı, biri sağılan sütü, yapılan yoğurdu şehre getirir satardı. Biri dağa gider, odun getirirdi. Biri Botan çayına gider, balık tutardı. Biri hayvanları sıvamaya götürürdü. Emin ol Vali Paşa Hazretleri şimdi cebimde bir paket sigara alacak param yok. Ama, terör yokken, ben köyde 10 çocuğumla ve aileleriyle birlikte yaşarken, Köyümüze gelseydin, senin şerefine 2-3 koyun, kuzu keser beraberinde gelenlerle birlikte size ziyafet çekerdim. Zaten, köy yerindeyken, misafirimiz hiç eksik olmazdı. Yoldan gelen geçenleri bile durdurur, ağırlardık. Köy yerinde çocuk güçtür, kuvvettir. Ne kadar çocuğun varsa, o kadar güçlüsün demektir!
Köylü vatandaşın verdiği bu cevap karşısında, Olağanüstü Hl Bölge Valisinin cevabı şu olmuş:
-Ne diyelim! Allah, bu terör afetini milletimizin başına salanların belsını versin. Köylü yurttaşlarımızın, yeniden köylerinde yaşayabilecekleri huzurlu günler bir an evvel geri gelsin!