Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Siirt'in Eski Düğün Merasimleriyle, Şenlik ve Bayramları
-Ne zamandır başladıkları, bugünlere tam olarak nerelerden ve nasıl taşındıkları, kimler tarafından başlatıldıkları tam olarak bilinmeyen ve hatta birçoğunun kaynağı hakkında hiç bir bilgiye rastlanmayan, birçok şarkı, türkü ve halk oyunu olduğu gibi çeş
-Ne zamandır başladıkları, bugünlere tam olarak nerelerden ve nasıl taşındıkları, kimler tarafından başlatıldıkları tam olarak bilinmeyen ve hatta birçoğunun kaynağı hakkında hiç bir bilgiye rastlanmayan, birçok şarkı, türkü ve halk oyunu olduğu gibi; çeşitli örf ve adetlerle, panayır ve Arapça teşhir kelimesinden türemiş toplantı ve şenlikle, mahalli bayramlar var(dı) Siirt'te. Bunlardan, biraz bahsetmek istiyorum.
-Şıher'ıl Bayf (Yumurta Şenliği) ve Şıher Ebul Vefa gibi, genellikle baharın sıcaklığını güzelce hissettirdiği Mayıs Ayında Şıher'ler başlardı. Siirt'in yakıcı yaz sıcaklıklarından korunmak amaçlı olsa gerek, özellikle çok dar sokakların olduğu mahallelerden kadınlar çocuklarıyla birlikte yeşillenen kırlara kendilerini atıp, nefesleniyorlardı (ki binalar birbirine ve sokaklara gölge ve serinlik yapsınlar diye sıkışık yapıldığından böyle bir ihtiyaç doğmuş olabilir). Tabii bu adeta bir piknik havasında sürerken, git gel yapan genç kızlar da görücüye çıkıyorlardı. Bu durum özellikle Şeyh Ebul Vefa ve Şeyh'ıl Tirki'ye dua ve adaklar için gidilirken, mesela; Şeyh Ebul Vefa'ya Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan akşamları gidilirdi. Siirt'in düğünleri, İslam adetleri gereği; Pazartesi sabahtan 'hamle' ile başlar, Perşembe'yi Cuma'ya bağlayan gece 'halve' ile neticelendirildi. Zira eskiden tatil günü, dini günümüz olan Cuma'ydı. Arada bir akşam kına, bir akşamda ara düğün eğlencesi yapılırdı. Düğünler bütün mahallelinin dayanışması suretiyle, mahalledeki herhangi bir boş alanda yapılırdı. Mutlaka sigara ve su gezdirilerek ikramda bulunulurdu.
-Gelelim en çok bilinen İjgor ve Yumurta Bayramlarına. İjgor Şubat ayında ve mutlaka hevel ıjgor dedikleri, rüzgrların estiği bir haftada, bütün çocukların 'suke' adı verilen ve uzun süre yanarak etrafına ışık saçan (ardıç ağacından yapılıyordu),yanılmıyorsam bu suke denilen meşaleleri çeviriyordu çocuklar. Bizim çocukluğumuzda (50 yıl civarı zaman geçti üzerinden) mantar tabancalarından, maytaplara varıncaya kadar ışık ve gürültülerle gecenin ilk saatleri ses ve ışık cümbüşü dönerdi adeta.
Ijgor Bayramında bütün aileler buram buram et kokan nefis bumbarları koca koca tencerelerde pişirip, çoluk çocuk afiyetle yerlerdi. Bütün Siirt nefis bumbarlarla kokuyordu ıjgor'da.
-Yumurta bayramı, Arapça orijinal adıyla Şıher'ıl Bayf için o gün her aile, çok sayıda yumurtayı tencerelerde haşlayıp, bu yumurtalar sebğe adı verilen doğal boyalarla bir güzel boyanarak, renk cümbüşü oluşturulurdu. Yumurta Bayramı Siirt'in en yüksek tepelerinin bulunduğu yerde kutlanırdı. Tepenin altındaki düzlükte gençler ve büyükler yumurta tokuşturur, kaybeden elindeki yumurtalardan olurdu. Sonra tokuşa tokuşa çoğu kırılan yumurtalar, oradakilere ikram edilirdi.
Kurban Bayramında Hacılar için Şeyh'ıt Tirki tepesine çıkılır ve türbe şeklindeki ziyarette dualar edilirdi.
Siirt'te Kurban Bayramına büyük bayram, Ramazan Bayramına ise küçük bayram adı verilirdi. Kurban Bayramı daha uzun sürdüğü ve Kabe ziyareti yapıldığı için olsa gerek. Dini bayramlarda Şeyh'ıt Tirki tepesinin altında Yumurta Bayramı kutlanan geniş düzlükteki alanda salıncaklar, şimdilerde sekolin adı verilen zincirli küçük uçan sandalyeler. Yanılmıyorsam buna Dolap'ıs sindi diyorlardı ve elle çevriliyordu. Fayton; o zamanlar çocuklara lüks olduğu için, at arabalarının arkasına doluşan çocuklara turlar attırılırdı. Salıncakta sallanan çocuklara, mebesken, yani yetmez mi denildiğinde, bütün çocuklar, lee, yani, yok diye bağırıyorlardı. At arabasıyla atılan turlarda çocuklar, hep bir ağızdan arabacıya onları daha uzağa götürüp gezdirsin diye; Hey'yel Haps yani hapishane civarına kadar götür, diye bağırırlardı. Normalde yük taşınan at arabasına binip gezmek bile, çocuklara çok eğlenceli geliyordu o zamanlar.