Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Siirt'te İlk Televizyon Yayını, Tıpkı 'Vizontele'deki Gibi

Lambalı koca radyolar, derken transistörlü radyoların ortaya çıkışı, hiç unutmuyorum1960'lı yılların sonlarında olsa gerek, babam Philips marka transistörlü radyo almıştı da bu radyomuz, dedemin taa ben doğmadan önce aldığı lambalı radyoya göre ısınmasına

Lambalı koca radyolar, derken transistörlü radyoların ortaya çıkışı, hiç unutmuyorum1960'lı yılların sonlarında olsa gerek, babam Philips marka transistörlü radyo almıştı da bu radyomuz, dedemin taa ben doğmadan önce aldığı lambalı radyoya göre ısınmasına gerek kalmadan hemen yayını alıyordu. Yeni radyomuz, hemen ısınmakla kalmayıp, çok daha az yer kaplıyordu. Radyo yayıncılığının ardından, her ne kadar Türkiye'deki ilk TV yayını 31 Ocak 1968 yılında başlamış olsa bile, Televizyon yayıncılığının Türkiye çapında yaygınlaşması, uzunca bir süreç oluşturmuş ve zaman almıştır.

-Siirt'teki TV yayınının başladığı döneme gelirsek, buna birebir şahit olduğum için, o gün olan biteni özetle anlatmak isterim. 1970'li yılların ilk yarısında, babam ve bir grup arkadaşı, ilerde lazım olur diye, beraberce televizyon alıyorlar ama ortada yayın falan yok. O zaman; Çukurova'dan, haftanın belirli günlerinde paket yayın yapılıyor ama Siirt uzak olduğu için ve yansıtıcı sistem kurulmadığından Siirt'te bu yayınları izlemek mümkün değil. Bizim kocaman televizyon masanın üzerinde öylece duruyor. Fişe taktığımızda ses yok, görüntü yok.

-Rahmetli babam çocukları sevindirmeyi çokça önemsediği için, komşu ülkelerdeki Arap yayınlarını alır maksadıyla, bir anten düzeneği kurdurdu. Gel gelelim Arap yayını yerine, o zaman için Rusya'nın peyk (uydu) yayınını arada bir birkaç dakikalığına yakalamaya başladı bizim televizyon. Ama bizim istediğimiz yayın değil, bir zaman sonra babam bu işe çözüm bulmak için Diyarbakır'da radyoculuk yapan amcama gitti ve bu işe bir çözüm bulma arayışı başladı. O zamanlar, Diyarbakır'da televizyon yayını başlamış durumda. Babam, o gün için televizyonculuktan anlayan amcamın oğlunu alıp, bizim eve getirdi. Adı; Baturay olan amcamızın oğlu, televizyona bir cihaz bağlayıp test etti, ekstra koca bir anten bağladı ama yine yayın yok. Babama Siirt çevresine uygun bir yere yansıtıcı yapılırsa, muhtemelen yayın yakalanabilir dedi. İstişareler sonrası, Gökçebağ'ın üstündeki Reşan Dağına yansıtıcı kurulmasının işe yaratabileceğinde karar kılındı. Resmi işlemlerin gerçekleşmesi için, vilayete giderek vali ve yetkililerle temas kuruldu. Biz o zamanlar çocuğuz. Heyecan, sabırsızlık ve merakla yayını bekliyoruz. Nihayet bize haber geldi, televizyonu açıp bekleyin diye. Uzunca bir bekleyişten sonra, televizyonda hışırdamalar ve sinyal yayın çizgilerinin epeyce bir dalgalanmasından sonra çok zayıf ve karlamalı bir görüntü belirdi. Tabii bu arada bizimkiler, Siirt'in hemen karşısındaki dağın tepelerinde, uygun yeri yakalamak için epeyce uğraşıp, gezinmişler. Hayal meyal görüntü şeklinde yakalanan yayın, televizyona yükseltici bağlanınca, biraz daha düzeldi. Ama halen çok karlamalı ve kötü bir görüntü olduğu için, böylece heykel gibi donup içimizdeki sevinç ve coşkudan dolayı gözümüzü alamadığımız televizyon için annem, bu şekilde fazla bakarsanız gözünüz bozulur dediğinde, anneme, aynen şöyle demiştim. Allah'a şükredelim, daha önce hiçbir şey göremiyorduk ya.

Siyah beyaz ve bozuk bir görüntü bile, bize ne mutlu etmişti.

-Televizyonlara koruyucu camlar, elektrik voltajı düzensiz ve genelde düşük olduğu için regülatörler, yayını daha iyi almak için yükselticiler ve hatta antenlere bağlanan taslar ve tencere kapakları.

-Bugünkü gelinen noktadaki teknoloji ile kıyaslayınca, ister istemez, nereden nereye diyesi geliyor insanın. Eski yaşanmışlıklarımıza bakarak da; 'Hey gidi günler, hey' demekten alamıyor kendisini insan.

Bakmadan Geçme