Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Teknolojik Bir Dönem ile Nostaljik Bir Özlem Arasına Sıkışmış Bir Nesil

-Günümüzde takribi 50-65 yaş aralığındaki bir yaş gurubu, kısa bir zaman zarfında, adeta milattan önce ve sonraki dönemi yaşamış gibiler.-Ömürlerinin yaklaşık yarısını, geleneksel yapı ile işleyen bir dönemde geçirdikten sonra, geriye kalan kısmını tam

-Günümüzde; takribi 50-65 yaş aralığındaki bir yaş gurubu, kısa bir zaman zarfında, adeta milattan önce ve sonraki dönemi yaşamış gibiler.

-Ömürlerinin yaklaşık yarısını, geleneksel yapı ile işleyen bir dönemde geçirdikten sonra, geriye kalan kısmını; tam olarak ayak uyduramadıkları hızla gelişen bir teknoloji çağında sürdürmektedirler.

-Geçmişlerindeki sadelik, sükûnet, insani değerlerin ön planda olduğu samimiyet ve yaşadıkları huzur yılları ile sonradan ortaya çıkıp ve baş döndürücü bir hızla ilerleyen teknoloji çağı olarak zuhur eden dönem itibariyle; altyapılarına ve yetişme tarzlarına uymayan karmaşık, araç ve nesnelerin öne çıktığı, büyük kolaylık ve konforlar sunan ikinci dönem arasında bir sıkışmışlık ve büyük bir ikilem yaşamaktadırlar.

-Sade, samimi ve doğal olan yetişme dönem ve koşullarına hiç de uymayan karmaşık teknolojik dönemde yaşadıkları zorluk ve rahatsızlıktan olsa gerek, eski yıllara büyük bir özlem duymaktadırlar.

-Acaba; onlardan eski dönemlerdeki insanlar da, böylesi kaygı dolu duygularla, geçmişe bu denli özlem duyuyorlar mıydı?

-Orasını tam olarak bilemeyebiliriz, ama geçmişlerine ve tarihlerine sıkı sıkıya bağlı oldukları; geçmişten gelen uygulamaları kolay kolay terk etmeyip onları bir gelenek ve görenek şeklinde yaşatıp, fazlaca sorgulamadan ve üzerine fazlaca koymadan, neredeyse olduğu gibi yaşamaları; geçmiştekilere gösterdikleri saygı ve sadakatin bir göstergesidir.

-Tekrar gelelim bu günlerin 50-65 yaş grubuna. Geçmişin tecrübeleriyle yüklü olan bu nesil, çağın şartları bir anda değiştiği için; yaşamsal olarak edindikleri eskilere kadar uzanan derin ve geniş kapsamlı tecrübe ile yaşanmışlıklarını hemen altlarındaki kuşağa çok sınırlı bir biçimde aktarabilmişken, torunlardan oluşan 3. kuşak; bu konuda gayet ilgisiz ve isteksiz durduğundan, tabiri caizse alıcısı olmayan zengin mağaza sahibi misali; satamadığı eski malları tozlu raflarından indirip silip parlatan, mal sahibi durumuna düşen tecrübe yüklü bu kuşak, yaşanmışlıklarıyla eski günlerinde dolanmakta ve hükümlerinin geçtiği o eski zamanlara özlem duymaktadırlar.

-Eskiler; onlara uymadığı için, gitgide yabancılaştıkları, yeni zamanın travma etkisi ile birlikte albenisini kaybetmiş tecrübelerine rağbet duyulmamasının, hayal kırıklığı içinde, eski zamanlara hatıraları ve hayalleri nezdinde dönüp, adeta özgüven tazelemeye çalışmaktadırlar.

-Bir yandan da, düştükleri bu pasif ve negatif durumdan dolayı olsa gerek; 'nerede o eski günler' diyerek, hayıflanıp, durmaktadırlar.

Bakmadan Geçme