Siirtli Hemşerimiz Murat Akdemir'in Kaleminden: Türkiye'nin Deprem Gerçeği ve Buna Gözünü Kapatıp, Görmezden Gelenler

-Halen vakti zamanında depremler hesaba katılmadan kötü zeminlerde, zayıf temeller üzerine yapılmış, kolon ve taşıyıcı sistemleri tekniğine uygun olmadan ve hesapsızca yüksek yapılmış binalarda çok eskimiş ve yıpranmış irili ufaklı yapıların içinde, mily

-Halen; vakti zamanında depremler hesaba katılmadan kötü zeminlerde, zayıf temeller üzerine yapılmış, kolon ve taşıyıcı sistemleri tekniğine uygun olmadan ve hesapsızca yüksek yapılmış binalarda çok eskimiş ve  yıpranmış irili ufaklı yapıların içinde, milyonlarca insanımız yaşamaktadır. Üstelik 1. veya 2. derece deprem bölgelerinde.

-Gelin; Türkiye'de neden çok deprem olduğuna bir bakalım. Tektonik, yani yerin iç yapısından kaynaklanan depremlerin sebebi, geçmişte yerin derinliklerindeki mağmanın sürüklediği levha adı verilen kıta parçaları veya parçacıklarının birbirine yaklaşarak sıkıştırdığı alanlarda; 'Fay' adını verdiğimiz yerkabuğu kırıklarının oluşması ve bu kırıklardan mütevellit, yer yer meydana gelen sarsıntı şeklindeki enerji boşalmalarıdır.

-İşte bu açıkladığımız nedenlere, 3 kıta arasında sıkışmış olan ülkemizin, özellikle Afrika'nın ve hemen önündeki Arap levhasının bize doğru hareket etmesi sonucu devam eden bu sıkışma ve gerilim, önceden meydana gelmiş kırıklarda depremler oluşturmaktadır.

-Türkiye'nin büyük bir kısmını kuşatan 3 büyük fay kuşağı vardır. Bu kuşaklar üzerinde sık sık deprem olmaktadır ve maalesef bu depremlerin şiddeti de ara ara çok büyük olmaktadır.

-Bu fay kuşaklarının birincisini ve en büyüğünü; Türkiye'nin kuzeyinde ülkenin bir ucundan öbür ucuna kadar uzanan 'Kuzey Anadolu Fay'' kuşağı oluşturmaktadır. Ermenistan sınırından başlayıp, Erzurum, Erzincan üzerinden Tokat ve Amasya illerini kat eden bu fay; Bolu ve Düzce üzerinden Sakarya'ya, oradan da Kocaeli ve Yalova üzerinden Marmara Denizine ulaşmaktadır, İstanbul'un burnunun dibindeki Büyükada ve Heybeli Ada'nın güneyinden, Marmara Denizi'ni boydan boya kat edip, Tekirdağ'a kadar uzanan bu fay zonu, Ege Denizindeki Saros Körfezine ve Türkiye'nin en batısındaki Gökçeada'ya kadar uzanmaktadır. Bu büyük zonun güneyden uzanan bir kolu Bursa'nın İznik ilçesinden başlayıp, Gemlik'e kadar uzanmakta, daha da güneyde ise; Uludağ eteklerindeki Bursa şehrini kat ettikten sonra, M.Kemalpaşa'ya, oradan da Balıkesir Manyas ve Gönen ilçelerine kadar ulaşmaktadır.

-Fay Kuşaklarının ikincisi; son Maraş depremlerine sebep olan Doğu Anadolu Fay Kuşağıdır. Hatay'dan başlayıp; Maraş ve Adıyaman üzerinden Malatya ve Elazığ illerine ulaşan bu fay zonu, Bingöl'e kadar ulaşıp, Kuzey Anadolu Fayı ile birleşmektedir. Daha doğuya uzanan bir kolu ise, Muş'tan başlayıp, Van Gölünün doğusundaki Van'a ve Muradiye'ye ulaşmaktadır. Daha güneydeki bir kol ise D.Bakır'ın Lice ilçesine varmaktadır.

-Ege Bölgesini içine alan Türkiye'nin Batısı, komple birbirine paralel faylarla kuşatılmıştır. Kuzeyden güneye doğru birbirine paralel uzanan bu faylar, sırasıyla; Balıkesir Edremit'ten Havran'a uzan fay. Daha güneydeki Bergama Fayı. İzmir ve Manisa'dan Denizli'ye kadar uzanan Gediz Fayı, Kuşadası'ndan başlayıp Aydın'ı kuşatan Küçük Menderes Fayı, Söke'den başlayıp Denizli'ye kadar uzanan Büyük Menderes Fayı. Muğla'daki Gökova, Köyceğiz ve Fethiye fayları ve iç kesimlerde bulunan Kütahya, Afyon, Burdur ve Isparta'daki bütün bu faylar, Türkiye'nin batı bölgelerini, ciddi biçimde deprem riskine sokmaktadır.

-Bilimsel gerçeklerle her şey bu kadar somut ve açık biçimde ortadayken, insanlarımız nasıl oluyor da halen gaflet içindeler. Buna şaşırmamak mümkün değildir.

Bakmadan Geçme