SÖZDE ERMENİ SOYKIRIMI VE SİİRT ERMENİLERİ!

24 Nisan, sözde Ermeni soykırımının yıl dönümü.1915 yılı ve öncesinde, Türkiye'nin ve özellikle Bölgemizin birçok illerinde olduğu gibi, İlimiz genelinde ve Şehrimizde de çok sayıda Ermenilerin yaşadığı bilinen bir gerçektir.

24 Nisan, sözde Ermeni soykırımının yıl dönümü. 1915 yılı ve öncesinde, Türkiye'nin ve özellikle Bölgemizin birçok illerinde olduğu gibi, İlimiz genelinde ve Şehrimizde de çok sayıda Ermenilerin yaşadığı bilinen bir gerçektir. Hatta bugün bile, yine Şehrimizde kökleri Ermeni olan, ancak, İslm diniyle müşerref olmuş aileler vardır.

1915'li yıllarda Rus kuvvetlerinin Doğu Anadolu'dan sınırlarımıza girmeleriyle birlikte Ermeni isyanları başlamıştı. Bu isyanlar özellikle Doğu Anadolu dan başlayarak diğer vilayetlere yayılmış Erzurum ve çevresinde Rus işgalinin genişlemesiyle Ermeniler, 'halkın kanını kendilerine mubah' gören bir tavır içine girmişlerdi. Bir Alman generalinin ifadesiyle, 'Bölgedeki Müslüman halkı silip süpürmeye başlamışlardı.'

Ermeni çetelerinin bu tür zulüm ve eylemleri devam ederken, güvenlik kuvvetleri tarafından Ermenilerin yaşadıkları bölgelerde yapılan aramalarda pek çok silh ve cephane ele geçirilmişti. Osmanlı İmparatorluğunun varlığını tehdit etmeye başlayan bu duruma biraz daha  sessiz kalınması halinde telafisi mümkün olmayan durumların yaşanacağı ortaya çıkmıştı!

O yıllarda, Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı yörelerden biri de Siirt'ti. Rahmetli büyükannemden duyduğum kadarıyla, Şehrimizdeki Ermeniler, Siirt'in en zenginleriydi. Müslüman gençler, o zamanların şartlarında 7-10 yıl gibi uzun süreli askerlik yaparlarken, gayri Müslimler silhaltına alınmazlardı. Bu durum, uzun yıllar için düşünüldüğünde haliyle gayrimüslimlerle, Müslümanlar arasında ekonomik bir uçurumun oluşmasının en önemli sebeplerinden biri olduğu anlaşılacaktır.

Hani, anlatılan bir anekdot vardır. Mustafa Kemal ATATÜRK, Cumhuriyeti kurduktan sonra yaptığı bir yurt içi gezisinde Ermenilerin yoğun olduğu bir Şehre gitmiş. Gördüğü bazı konakları, binaları göstererek 'Bu kimin, bu kimin' diye sormuş. Aldığı cevap, hep aynı olmuş 'Falanca gayri Müslim'in, filanca Ermeni'nin Paşam!' ve ATATÜRK dayanamayarak sormuş:

-Peki, gayrimüslimler, Ermeniler bu binaları yaparlarken, sizler ne yapıyordunuz?

Yüreği yanık vatandaşın biri taşı gediğine koymuş:

-Yemen'de askerlik yapıyorduk Paşam!

Bu gerçeği böylece vurguladıktan sonra, biz asıl konumuza dönelim.

Yine Babaannemin anlattıklarına göre, din farkına rağmen, Şehrimizdeki Müslümanlarla, Ermeniler arasında çok sıcak insani ve ticari ilişkiler varmış. Müslüman ailelerle, Ermeni aileler arasında komşuluk ilişkilerinin de çok yüksek bir düzeyde olduğunu yine bizzat büyükannemden duydum. Öyle ki, Müslümanların bayram günlerinde, Ermeniler, Müslüman komşularını ziyaret ederek, bayramlarını tebrik ederlermiş. Aynı şekilde, Ermenilerin dini günlerinde de, Müslümanlar, Ermenileri ziyaret ederek, günlerini tebrik eder, birbirlerine hediyeler bile verirlermiş.

Hatta 'komşu komşunun külüne muhtaçtır' deyiminde olduğu gibi, bir Müslüman aile, evlerinin bir ihtiyacını karşılamak için, Ermeni komşusundan rahatlıkla talepte bulunur, aynı şekilde, Ermeni aileler de, ihtiyaçları olan her türlü sorunları için Müslüman ailelerden yardım talep ederlermiş. Yani, Şehrimizdeki Müslümanlarla, Ermeniler sıcak bir dostluk ve komşuluk ilişkileri içinde bir arada yaşayıp gidiyorlarmış.

Siirt'te bulunan Ermeni ailelerin, Ramazan ayında, Müslümanlara rahatsızlık vermemek için hiçbir şekilde çarşılarda ve sokaklarda yemek yemediklerini, su içmediklerini, gençlerini ve çocuklarını da bu konularda uyardıklarını büyükannemden çok duydum. Hatta Ramazan ayında, Müslüman komşularına iftar yemeği yapan Ermeni aileler bile varmış.

Yine Babaannemin anlattıklarına göre, bugün sahiplendiğimiz KİTEL (İÇLİ KÖFTE) aslında Ermenilerin yemeğiymiş. Siirt'in Müslümanları, KİTEL YAPMAYI, Ermeni ailelerden öğrenmişler.

Şehrimizde, DEYR olarak bilinen yörede ERMENİLERE AİT BİR MANASTIR VARDIR. Adı DEYR MİR YAKUP olan bu MANASTIRA ait harabe hala mevcuttur. Zaten, DEYR DEMEK, MANASTIR DEMEKTİR. Yani, DEYR mıntıkası, adını bu manastırdan almıştır.  DEYR MINTIKASINDA bir bağımız olduğu için, o yörelere çok gidip, geldim. Ama doğrusunu isterseniz, yanına o kadar yaklaşmışken küçük bir çocuk olarak, hiçbir zaman, DEYRİN İÇİNİ GEZMEYİ akıl etmedim. Yine DEYRİN çok yakınında Ermeniler tarafından yapılmış bir su havuzu vardı. Suyu, nerelerden getirmişlerdi bilmem amma, havuzun suyunun geldiği ark koca koca taşlarla döşeliydi. Havuzun suları, bu hafif meyilli taşların üzerinden akarak geliyordu. Deyr mıntıkasında bağları bulunanlar, genelde, su ihtiyaçlarını bu havuzdan karşılamaktaydılar.

Bugün Şehrin İNÖNÜ MAHALLESİ olarak bilinen kesimi, genelde ERMENİ AİLELERE AİT EVLERİN olduğu semtti. Burada, Şimdi Merkez Polis Karakolunun olduğu yerde Ermenilere ait KİLİSE VARDI. Yine Merkez Karakolunun az ilerisinde hal ayakta duran AYNSALİP ÇEŞMESİ de, Ermeniler tarafından yapılmıştır. Şunu da açıklayayım. SALİP, HAÇ anlamına gelir. Bu durumda AYNSALİP'İN tercümesi HAÇLIÇEŞME olur.

Yıllar önce, İnönü Mahallesindeki Kilise binası yıktırıldığında, gizli bir gömünün ortaya çıktığı, inşaatta çalışan işçilerle, bitişiğindeki karakolda görevli polisler arasında paylaşıldığı iddiaları da oldukça yaygındır.

Yine büyükannemin anlattığına göre, Siirt'teki Müslümanlarla, Ermeniler arasında dostluk ilişkileri en yüksek bir düzeydeyken, Rusya'nın, Doğu Anadolu Bölgesinde bazı Şehirleri işgal etmesi ve Ermeni komitacıların da, Ruslara destek verdiklerinin ortaya çıkması üzerine, işler bir anda değişmişti. Zamanın Devlet erkanına gelen emir üzerine, Şehrimizdeki Ermenilerin tenkili için çalışmalar başlatılmıştı. İddialara ve duyumlara göre, Ruslarla ve komitacılarla işbirliği yapan Ermeniler, bir Cuma günü, Cuma namazında iken Camileri basacak ve Müslüman Erkekleri öldürüp, Şehri teslim alacaklarmış. Bunu haber alan Devlet erkanı, erken davranıp, diğer yörelerde olduğu gibi Şehrimizde de Ermenileri tenkil için çalışmalara başlamışlardı. Bazı Ermeni aileler, çocuklarını komşuları olan Müslüman ailelere vermişler, nitekim Müslüman ailelerin himayesine giren ve Müslüman olan Ermeni kökenli hemşerilerimiz var.

Neyse ki, Bitlis'in DELİKLİTAŞ yöresine kadar gelmiş olan RUS BİRLİKLERİ, ülkelerinde meydana gelen ihtill üzerine, geri çekilmiş ve memleketlerine dönmüşler. Haliyle, kışkırttıkları ve yanlarına çektikleri Ermeniler de, Müslümanlara ve aslında kendi ülkelerine ihanet etmenin cezasını çekmişler.

İşte, her 24 Nisan'da temcit pilavı gibi ısıtılıp-ısıtılıp sunulan ve 1915'li yıllarda Ermeni SOYKIRIMI olarak lanse edilen olayın Şehrimizdeki yansıması budur. Osmanlı İmparatorluğu genelinde yaşananlar da bundan farklı değildir. Ermeniler, Osmanlı İmparatorluğuna ihanete ederek, Rusya ile işbirliğine gitmeselerdi, daha asırlarca iç-içe dostluk ve barış içinde yaşıyor olacaktık. Amma, tarih ihanetleri ve ihanet edenleri asla affetmez!

TAŞLAMALAR

(ERMENİ SOYKIRIMI)

KOSKOCA BİR YILANDIR

MİLLET-İ SADIKA BİL

KOYNUMUZDA YILANDIR

KOMİTACILAR NİCE

ÇOCUK, KADIN KATLETMİŞ

ASIL MEZALİM YAPAN

ERMENİLER BUDUR İŞ

YILLARCA BAĞRIMIZDA

BESLEDİĞİMİZ YILAN

BİZİ SOKMAK İSTEMİŞ

ZAYIF DÜŞTÜĞÜMÜZ AN

ABD, İNSANLIĞA

EN BÜYÜK FELKETTİR

YAPTIĞI SÖMÜRMEK VE

İNSANLAR KATLETMEKTİR

Bakmadan Geçme