TATİL, BENİM NEYİME!

Devlet Baba sağ olsun.Memurunun, işçisinin bayram tatilini bir kararla 10 güne çıkarıverdi.

Devlet Baba sağ olsun. Memurunun, işçisinin bayram tatilini bir kararla 10 güne çıkarıverdi. Nasıl olsa, tatil uzadı diye bütçeden çıkacak ek bir ödeme yok. Hatta bu on günlük süre zarfında önemli bir tasarruf da sağlanacak. Elektrikler, klimalar yanmayacak, temizlik malzemeleri kullanılmayacak. Resmi araba saltanatı yaşanmayacak!

İyi de kardeşim, vatandaş olarak 10 gün sürecek uzun tatilden bana ne! Bumilletin emeklisi, memuru, işçisi tatil yapabilecek mi. Şöyle bir tur atıp, hasretini çektiği turistik yerlere giderek, gezebilecek mi!

Size gerçek bir anımı anlatayım. Bir ara zorunlu bir sebeple İstanbul'a gitmiştim. Yıllardan beri İstanbul'da yaşayan bir dostumu gördüm. Kendisine müzeleri sordum. Arkadaşım,

(inanır mısın, bugüne kadar hiçbir müzeyi görebilmiş değilim. Müzelere gidebilmek ek bir harcama gerektiriyor. Benim de buna gücüm yok!)

karşılığını verdi.

Düşünebiliyor musunuz, yıllardan beri İstanbul'da yaşayan dar gelirli bir vatandaş, çektiği maddi sıkıntılar yüzünden İstanbul'daki müzelere gidemiyor. Diyeceğim şu ki 10 gün tatil var diye emekli, işçi, memur nasıl gezilere çıkabilsin, turistik yerlere gidebilsin!

2018-2019 yılları için memurlara ve emeklilere yapılacak zam oranı 23 Ağustos Salı günü yapılan toplu sözleşmeyle belirlendi. Buna göre 2018 için yüzde 4+3,5 oranında 2019 yılı için ise yüzde 4+5 ile anlaşmaya varıldığı açıklandı. Sarı sendika hükmündeki MEMUR-SEN'in kararıyla, hakem kuruluna bile gidilmeden imzalar atıldı.

Yani anlayacağınız, 2018-2019 yıllarında  da memurlar ve emekliler SEFİLLERİ OYNAMAYA DEVAM EDECEKLER!

Tatil süresini 10 güne çıkaran yetkililere sesleniyoruz. Memur ve emekli maaşlarının

YOKSULLUK SEVİYESİNDE

olduğu Türkiye'de nasıl tatil yapacağız…

Anlaşılan o ki tatili bile zenginler için çıkarıyorlar!

'ONUN PAZARLIĞINI, ANNEMLE YAPACAKSIN!'

Geçmiş yıllarda, Siirtli dul bir kadıncağız, eşi vefat ettikten sonra, evinin bir bölümünü dükkn olarak açmış çorap, mendil, iç çamaşır gibi ıvır-zıvır şeyler satarak ailesine bakmanın uğraşını veriyormuş. Dul kadının, gerçekten çok güzel ve alımlı bir de kızı varmış. Kadıncağız, ev işlerini yaparken, dükknın işlerini kızına bırakıyormuş.

Kızı gören ve gönlünü kaptıran bir genç, kızın annesi yokken dükkna gider, sözde alışveriş yapmak için eşyalara bakar, fiyatları sorar, her çıkışında ya bir mendil alırmış, ya bir çorap! Onları da eve götürmez, arkadaşlarına hediye edermiş…

Bir gün, bir hafta, bir ay bu hep böyle devam etmiş. Genç, her gün kızın annesi  yokken dükkna gider, eşyaların fiyatlarını sorar, pazarlık yapar, sonunda yine ya bir mendil, ya bir çorap alıp çıkarmış. Zaten amacı görmek, konuşmak, cesaret bulsa kıza açılmak, ne kadar çok sevdiğini söylemekmiş. Yani, alışveriş işin bahanesiymiş!

Kız, gencin kendisine tutulduğunu anlamış. İşin gerçeği, o da gençten hoşlanmağa başlamış. Sonunda bir gün dayanamamış, bir türlü açılamak cesaretini gösteremeyen genci konuşturmaya karar vermiş ve sormuş:

-Sen bu kadar çorabı mendili alıp ne yapıyorsun? Başka bir şey aldığın da yok! demiş.

Genç, içini çekerek cevap vermiş:

-Valla, esasına bakarsan, benim almak istediğim başka bir şey var ama, ona da gücüm yetmiyor! Çok pahalı bir şey!

Kız cevap vermiş:

-Dükknımızda, öyle alınamayacak kadar pahalı bir şey yok!

Genç söylenmiş:

-Var, hem de çoook, çok pahalı!

Kız, anlamazlıktan gelerek, yine sormuş:

-Neymiş o çook, çok pahalı olan?

Genç, bütün cesaretini toplayarak cevap vermiş:

-Sen!!!

Ve derin bir nefes almış:

-Ohhhh be!!! Nihayet söyleyebildim!

demiş.

Kız gülümseyerek cevap vermiş:

-Onun pazarlığını, Annemle yapacaksın!

Bakmadan Geçme