TÜRKİYE DAR-ÜL HARP Mİ, DAR-ÜL İSLAM MI!!!

AKP iktidarı döneminde eskiden kalan ve unutulmaya yüz tutmuş İslami deyimler yeniden kullanım alanına girmeğe başladı.AKP, Müslüman bir iktidar ya! Her fırsatta, dini deyimleri kullanıp, kendisine göre yorumlar yaparak, mesajlar veriyor! Onun kullandığı

AKP iktidarı döneminde eskiden kalan ve unutulmaya yüz tutmuş İslami deyimler yeniden kullanım alanına girmeğe başladı. AKP, Müslüman bir iktidar ya! Her fırsatta, dini deyimleri kullanıp, kendisine göre yorumlar yaparak, mesajlar veriyor!

Onun kullandığı deyimlere karşılık, muhalefet de yine İslami terimlerin zıtlarıyla cevap vermekte!

21. asırda medeni dünya ülkeleri kuyruklu yıldıza bile füzeler konuşlandırırlarken, biz böylece asırlar öncesine dönüş yaptık!

Son yıllarda sık-sık duymağa başladığımız deyimler arasında:

Musa ve Firavun,

Harun ve Karun,

Ebuzer ve Muaviye,

Hüseyin ve Yezid,

Dar-ül İslam ve Dar-ül Harp

gibi deyimler yer almakta.

Tabii, bunların yanında daha bir sürü İslami deyimler kullanılıyor. Biz, deyimler içinde en önemli olarak tespit ettiğimiz yukarıdaki deyimlere açıklık getirelim istedik.

Hazret-i Musa (Peygamberimize, O'na ve cümle peygamberlere salat ve selam olsun) beş Ululazm peygamberden birdir. Firavun'a karşı direnişiyle bilinir. Firavun (Hz. Musa'nın dönemindeki Firavun) zulmüyle meşhur bir yöneticidir. Haşa, kendisinde br uluhiyet  vehmetmektedir!

Hazret-i Harun, Hazret-i Musa'nın kardeşi ve yardımcısıdır. Karun ise aynı dönemde yaşayan, önce mütevazi ve fakir bir Müslümanken, sonradan haddinden fazla zenginleşen ve şımararak dinden çıkan bir haddini bilmezdir. Bunun için, haksız kazanç sahibi aşırı zenginler Karun'la özdeşleştirilirler.

Ebuzer (Allah ondan razı olsun) Peygamber Efendimizin en yakın sahabelerindendir. Muaviye ise İslam dinini sonlarda kabul eden sahabeler arasında sayılır. Ebuzer tevazuun ve fakirliğin, Muaviye ise kibrin ve ihtişamın sembolüdür.

Hazret-i Hüseyin, Peygamber Efendimizin iki mübarek torunlarından biri, Hazret-i Ali'nin (Allah ondan razı olsan) oğludur. Kerbel vakasıyla Mazlumların sembolü olmuştur. Yezid ise, Hazret-i Hüseyin-i katlettiren, zulmün sembolü bir isimdir.

Dar-ül İslam, İslam dininin serbestçe yaşandığı ve hakim olduğu vatan topraklarıdır. Dar-ül harp ise Müslümanların eza ve cefa gördükleri, dinlerini yaşayamadıkları gavur topraklardır.

Şimdi günümüzdeki Musaların, Harunların, Ebuzerlerin, Hüseyinlerin kimler oldukları ile Firavunları, Karunları, Yezitleri tahayyül edin. Türkiye dar-ül harp mi, dar-ül İslam mı, onun da kararını siz  verin!!!

ANEKDOT

Motorlu vasıtaların olmadığı, bir yerden bir yere gidiş gelişlerin yaya veya hayvan sırtında yapıldığı yıllarda bir Siirtli, At sırtında, Diyarbakır'a gidiyormuş. Yol güzerghında uğradığı köylerde gecelediği de oluyormuş. Yöremiz, halkımız ve özellikle köylülerimiz gerçekten misafirperverdirler. Ama, din adamlarına karşı daha bir saygılı, daha bir misafirperver olurlar. Bunu bilen Siirtli de, uğradığı köylerde kendisini Hoca olarak tanıtıyormuş ki, köylüler daha bir kıymet versinler.

Yine, yol güzerghındaki bir köyde geceleyecek olan Siirtli, akşam ezanı vaktinde ulaştığı köyün camiine gitmiş. Ve kendisini yine Hoca olarak tanıtmış, gece misafir edilmesini istemiş. Köylüler, kendisini

'HOCA'

olarak tanıtan Siirtliyi adeta kapışmışlar. Sonunda, köyün ağasının evinde misafir edilmesine karar verilmiş.

İzzet ve ikramlarla ağırlanan Siirtliyi, sabah saatlerinde bir sürpriz bekliyormuş. Köylülerin bir cenazesi varmış ve köyün imamı da bir işi için erken saatlerde köyden ayrılmış olduğundan, ölünün telkinini yapacak başkası yokmuş. Bunun için, mevtanın sahipleri telkin görevini, Hoca zannettikleri Siirtliye yaptırmak için ricaya gelmişler. Siirtli, bakmış ki kaçış yok. Bu saatten sonra,

'Ben, Hoca falan değilim. Öylesine söyledim!'

diyemeyeceğine göre, çrnaçr mezarlığa gitmiş.

Defin işini bitiren köylüler, telkini yapması için Siirtliye:

-Buyur Hocam!

demişler.

O da bozma Arapça olan Siirt'çe lisanıyla ölüye şöyle telkinde bulunmuş:

-ELEMTARA, ELEMTARA, INKE AMELOK IKVES, ĞAYRAN YARA, INKE AMELOK ÇIRGİN, EKLİL ĞARA, FATKIL MARA. AMİN VELHAMDULİLLEHİ RABBİL LEMİN!

Siirtlinin, ölüye Siirt'çe lisanıyla yaptığı telkini şu şekilde tercüme edebiliriz.

-'Göreceksin, göreceksin! Amellerin iyi idiyse hayrını göreceksin! amellerin kötü idiyse, boku yiyeceksin! MİN! Alemlerin Rabbine hamdolsun.!'

Bakmadan Geçme