'ARAP BAHARI' NI DA ONLAR TETİKLEDİLER!..
Başka ülkeleri zenginliklerini sömürmek için her türlü melaneti devreye sokan emperyal güçler, el attıkları ülkelerdeki olumsuzluklar üzerinden halkı mevcut yönetimlerin aleyhine kışkırtırlar ve 'Arap Baharını' bu anlayış içinde tetikleyenler, maalesef bu
Başka ülkeleri zenginliklerini sömürmek için her türlü melaneti devreye sokan emperyal güçler, el attıkları ülkelerdeki olumsuzluklar üzerinden halkı mevcut yönetimlerin aleyhine kışkırtırlar ve “Arap Baharını” bu anlayış içinde tetikleyenler, maalesef bu “baharın” yaşandığı ülke halklarına kan kusturmuşlardır.
İlk olarak Tunus’ta start alan ve daha sonra Lübnan, Ürdün, Cezayir, Suudi Arabistan, Yemen, Sudan, Mısır, Irak, Fas, Libya, Bahreyn, Suriye ve birkaç ülkede daha yaşanan “Arap Baharı”, bazı ülkelerin yönetiminde yer alanların değişmesine, bazılarının ölümüne, kimi liderlerin ülkesini terk etmesine, binlerce insanın yaşamını yitirmesine ve milyonlarcasının başka ülkelere sığınmasına yol açtı. Sözünü ettiğim Arap ülkelerinde, liderlerin sahip olunan petrol zenginliğini sadece kendileri ve yakınları için kullanmalarına karşın halkın büyük bölümünün aç ve sefil bırakıldığı gerçeğini dikkate alan emperyal güçler, “Sizleri layık olduğunuz demokrasiye kavuşturarak diktatörlerden kurtaracağız” ve benzer süslü söylemlerle yaşanan mağduriyeti fırsata dönüştürerek oralarda kriz yarattılar. Oysa hiçbir ülke, demokrasinin yaşanmadığı ülkelerin halklarını demokrasiye kavuşturma gayesi gütmez ve bu tür iddiada bulunanların asıl hedefi, o ülkelerdeki zenginlikleri sömürmektir.
“Arap Baharına” sahne olan ülkelerden biri olan Suriye’de yaşanan dram, emperyal güçlerin gerçek yüzlerini bir kere daha gözler önüne sermiştir ve bu ülkenin toprak bütünlüğüne halel getirmeyecek bir siyasi çözümün nasıl ve ne zaman bulunacağı noktasında, halen sağlıklı bir tahmin yapma olasılığı söz konusu değildir. Ortadoğu’da zenginlikleri sömürmenin dışında hedefleri bulunmayan emperyal güçler bu nedenle sınırları da yenileme sevdasındalar. Irak’tan sonra Suriye için de aynı zihniyetle hareket edilmiş ve her iki ülkenin toprak bütünlüğünü sonlandıracak senaryolar devreye konulmuştur.
Keşke “Arap Baharı” iddia edildiği gibi, bazı Arap ülkelerinde mağduriyet yaşayan halkların haklarını ve demokrasiyi arayışlarını hedefleyen bir uyanış olsaydı. Bunun böyle olmadığı gerçeğini görmeyen göz yoktur artık ve bu nedenle bundan sonraki süreçte, emperyşal güçlerin oyunlarını bozmak için ciddi önlemler alınması gerekmektedir. En geçerli önlem, istismar kapılarının kapatılmasıdır. Demokrasiden yoksun ülkelerde arzulanan refah ve huzurun teessüs ettirilmesi mümkün değildir ve emperyal güçlerin sızdıkları istismar kapılarının en önemlisi budur zannederim. ABD’nin hiçbir zaman gerçek dost ve müttefik olmadığı görüşünü paylaşan Siirt’li hemşerilerim en tehlikeli emperyal gücün de bu ülke olduğunu belirtirlerken; “Bundan böyle kendisine asla güvenilmemeli…” diyorlar.
Bakmadan Geçme




