- Haberler
- Siirt Haber
- Arkeoloji Müzesi Ne Oldu!
Arkeoloji Müzesi Ne Oldu!
Bilindiği gibi Müzeler Haftası içindeyiz.Kültür ve Turizm Müdürlüğüne devredilmiş olan eski Valilik binasının müzeye dönüştürüleceği söyleniyordu.
Bilindiği gibi Müzeler Haftası içindeyiz. Kültür ve Turizm Müdürlüğüne devredilmiş olan eski Valilik binasının müzeye dönüştürüleceği söyleniyordu. Kurulacak Müzenin de Arkeoloji Müzesi olacaktı.
İlimizde yapılan kazılar sırasında çok sayıda tarihi eser çıkarılmış, ancak İlimizde müze olmadığı için bu tarihi eserler Diyarbakır ve Mardin’deki müzelere gönderilmişti.
Tarihi zenginliklerle dolu İlimizde, maalesef bu zenginliklerin sergileneceği bir müze bulunmamaktadır. Eski Hükümet Konağının Arkeoloji Müzesi olarak değerlendirileceği yolundaki haberler ise hava-cıva çıktı. Görünümü itibarıyla zaten müzeyi andıran Eski Hükümet Konağı binasının müzeye dönüştürülmesinin neden bir türlü gerçekleşmediğini merak ediyoruz. Demokrasi Meydanı ile daha da güzel bir görünüm arzeden bu tarihi bina adeta
(BENİ MÜZE YAPIN) diye haykırmaktadır.
Şehrimizde bir Arkeoloji Müzesinin kurulması konusunda Kültür Bakanlığı nezdinde çalışmalar yapıldığı ve eski Hükümet Konağı binasının arkeoloji müzesine dönüştürüleceği sözü verildiği açıklanmıştı. Aradan yıllar geçti, verilen birçok sözler gibi eski hükümet binasının arkeoloji müzesine dönüştürülmesi işi de yattı.
Müzeye dönüştürülmesi için eski hükümet konağında bazı tadilatlar gerekecektir. Bunun da pek öyle yüksek meblağda bir ödenek gerektireceği kanaatinde değiliz. Yani, ödenek bulmak öyle zor olmasa gerek. Hatta ilgili Bakanlık yapmayacaksa, İl Özel İdaresinin bütçesinden de karşılanarak gerekli tadilat gerçekleştirilebilir.
21.yüzyılda müzesi bulunmayan tek il olmak ayıbından kurtulmamız lazım. Müzenin kurulması durumunda, başka müzelere gönderilmiş olan Siirt’e ait tarihi eserleri toplamak da belli bir süreç alacaktır. Tarihi eserlerin ait oldukları yerlerde sergilenmeleri yasal bir zorunluluktur. Bu bakımdan, müzemiz olmadığı gerekçesiyle, başka illere (Batman, Mardin, Diyarbakır, Ankara) gönderilen tarihi eserlerimizin iadeleri de istenmelidir.
Evet, İlimizde müze kurmak için yüksek sayılacak bir ödeneğe ihtiyaç yoktur. Ödenek bakanlıktan istenir. Bakanlık yapmazsa, Valilik, konuya yerel imkânlarla çözüm yolu bulur.
Artık Siirt’i MÜZESİZ VİLAYET olmak ayıbından bir an önce kurtaralım.
MÜZELER HAFTASI DOLAYISIYLA:
SİİRT VE ÇEVRESİNDEKİ ARKEOLOJİK
ARAŞTIRMALARIN TARİHÇESİ
Siirt ve çevresindeki ilk sistemli arkeolojik araştırmalar R. Braidwood ve H. Çambel tarafından 1963 yılında Diyarbakır, Şanlıurfa ve Siirt illerini kapsayan oldukça geniş bir alanda yapılmıştır. Söz konusu araştırmada Siirt’in doğu ve güneyindeki bölgelere ve özellikle de Botan Vadisi’ne gidemeyen araştırma ekibi, çalışmalarını daha çok Siirt’in batısında kalan Batman ile Siirt arasındaki bölgede yoğunlaştırmıştır. Araştırma kapsamında Kezer, Başur ve Garzan Vadileri incelenmişse de Kezer ve Başur Vadilerinin fiziki yapıları dolayısıyla sınırlı alanlar araştırılabilmiştir. Kezer ve Başur Vadileri için elde edilen araştırmadan uzun bir süre sonra G. Algaze tarafından Dicle ve Fırat Yüzey Araştırmaları Projesi kapsamında 1988-1990 yılları arasında bölgede tekrar arkeolojik yüzey araştırmaları gerçekleştirilmiştir. Bu araştırmada daha önce gidilemeyen Botan genel sonuç, insanların yaşaması açısından tarımsal alanların yetersiz olduğu, bu nedenle de söz konusu alanlarda yeterli yoğunlukta arkeolojik yerleşimin bulunmadığı yönündedir.
Siirt ve çevresinde yapılan araştırmaların değerlendirilmesi sonucu 2002 yılında Ilısu Barajı Su Toplama Havzası’nda bulunan kültürel varlıkların kurtarılmasına yönelik Siirt-Türbe Höyük’te kazı çalışmalarına başlanmıştır.
Siirt-Türbe Höyüğün Coğrafi Konumu ve Topografik Özellikleri Mezopotamya’nın kuzeye doğru uzanan geniş düzlükleri Toros ve Zağros Dağları’nın oluşturduğu yay biçimli dağ silsilesi ile kesintiye uğrar. Van Gölü’nün güneyindeki dağlardan kaynaklanan irili ufaklı çayların birleşmesiyle vücut bulan Botan Irmağının oluşturduğu Botan Vadisi, Dicle ve Garzan Vadileri ile birlikte bu dağ silsilesinin güneydoğu kesiminde yer alır. Dicle, Batman, Garzan ve Botan Irmakları Mezopotamya’nın kuzeyini çevreleyen yaygın su ve vadi ağının en büyük ve önemlileri arasındadır.
2002-2007 yılları arasında yürütülen Siirt-Türbe Höyük Kazı çalışmaları, Mardin Müze Müdürlüğü Başkanlığı’nda, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Arkeoloji Bölümü’nden Yard. Doç. Dr. Haluk Sağlamtimur’un bilimsel danışmanlığında 2002-2007 yılları arasıda gerçekleştirilen kazı çalışmaları tamamlanmıştır.
Botan Irmağının çıkış noktasından Dicle’ye döküldüğü yere kadar uzunluğu yaklaşık 270 kilometredir. Dicle nehrine kuzeyden karışan en büyük kollardan biridir.Van’ın güneyi ile Hakkari arasında bulunan Kalemerik Dağı, Koçkıran Dağı ile Gürpınar çevresinde yüksek dağların eriyen karları Botan Çayı’nın ana kaynağı oluşturur. Daha sonra Norduz Çayı adıyla batıya doğru akar, bundan sonra yeni kollarla büyüyerek Çatak Çayı adını alan akarsu, kuzeyden Van Gölü’nün güneyindeki Müküs (Bahçesaray) Deresi’ni, daha batıdan Hizan Çayı’nı alarak yoluna devam eder. Beytüşşebap yöresinden gelen Türbehasan Deresi de akarsuya bu alanda güneydoğudan katılır. Kuzeydoğudan gelen Reşan (Bitlis) ve Kezer Çayı ile birleştikten sonra güney-batıya yönelen akarsu Siirt kentinin güneyinde çok derin olan Girihani Boğazına girer, Billoris Köyünden itibaren yatağı genişleyerek yoluna devam eder. Kurtalan İlçesi’nebağlı Çaltepe (Çattepe)/Til köyü yakınında, Siirt’in 25km. güneybatısından Dicle’ye karışır. Botan Çayı, Van Gölü’nün güneyindeki sıra dağların güney yamaçları ile Siirt’in doğusu ve kuzeybatı yamaçları arasında kalanve aşağı yukarı doğu-batı doğrultusunda uzanan genişbir bölgenin sularını toplayıp Dicle Nehri’ne karışır.
Dicle Vadisi’nin Diyarbakır’ın birkaç kilometre güneyi ve Batman Suyu arasında bulunan bölümünde, vadi boyunca ırmağın her iki kenarında tarımsal arazi olarak kullanılabilecek geniş düzlükler yer alır. Yukarı Dicle Vadisi olarak anılan bu kesim, bu niteliği dolayısıyla, Botan ve Garzan Vadilerine kıyasla hemen her dönemde daha yoğun yerleşilmiştir. Dicle Vadisi’ne bağlanan Botan ve Garzan Vadileri ise doğu-batı yönlü uzanan dağ zincirlerini keserek çevrelerinden yalıtık vadiler oluşturur. Yukarı Dicle Vadisi ve Cizre Ovası arasındaki bu kesim, gerek Botan ve Garzan Irmaklarının, gerekse Dicle’nin açtığı derin boğazlar dolayısıyla verimli tarımsal arazilerden yoksundur. Botan vadisinde tarım ancak Botan ile Dicle’nin birleştiği noktadan 10-15 kilometre kadar içeri giren bölgelerde mümkün olmaktadır. Tarım yapılan elverişli arazinin kısıtlı olması, bu alanda sürekli ve büyük yerleşimlerin oluşmasını engelleyen unsurların başında gelmektedir. Arkeoloji literatüründe Yukarı Dicle Bölgesi olarak da anılan bu üç ırmak vadisinin yer aldığı yöre, Mezopotamya, Suriye ve Anadolu’yu birleştiren önemli yolların üzerindedir. Günümüzde de yoğun olarak kullanılan öz konusu yollar, doğal dağ geçitlerini, Dicle Nehri’ni ve kollarını izlemektedir. Botan Vadisi’nin yukarıda özetlenen konumu, vadi içerisinde yer alan yerleşimlerin nitelik ve niceliklerini belirleyen temel unsurdur. Botan Irmağının içerisinde aktığı vadiyi güneyin düzlükleri ile kuzeyin dağlık kesimleri arasındadoğal bir yol olarak şekillendirmesi, vadide bulunan yerleşimlerin varlık nedenlerinden biridir. Zorlu kış mevsimlerinde sığınmaya olanak veren korunaklı yapısı ve savunma açısından sağladığı avantajlar vadinin yerleşim açısından tercih edilmesinde belirleyici diğer unsurlardır. Nitekim vadinin kış aylarında yarı göçebe topluluklar tarafından hala kullanılıyor olması bu açıdan önemlidir. Vadiye yukarıdan bakan yüksek dağ sırtlarında yer alan kaleler vadiden geçişleri Coğrafi normlara göre gerçek anlamda bir bölge olmamakla birlikte söz konusu alan, burada gerçekleştirilen kazı ve yüzey araştırmalarının sonuçlarına dayanarak arkeolojik açıdan kendi içinde kültürel bütünlüğe sahip bir bölge olduğu için bu şekilde adlandırılmıştır. Söz konusu kalelerden bir tanesi Türbe Höyük’ün doğu tarafında bulunan Şeyh Ömer Dağı’nın üzerinde yer almaktadır. Dağın Botan Vadisine bakan batı tarafında Motit Kalesi bulunmaktadır.
Şeyh Ömer Dağı’nın Botan Vadisi’nde kesintiye uğradığı geniş bir düzlükte bulunmaktadır. Şeyh Ömer Dağı’nın dik yamaçları keskin bir biçimde vadi içerisine dik olarak ilerlemekte ve nehir yatağına doğru düzleşerek yerleşmeye ve tarıma uygun düzlük alanlar oluşturmaktadır. Höyük bu tarımsal alanın doğusunda, Botan Nehrinin kenarında yer alan bir teras üzerindedir. Yerleşim, Mezopotamya’dan Yukarı Dicle Vadisi ulaşan yolların Botan Vadisinin sağladığı doğal yol aracılığıyla Bitlis Vadisinden geçerek kuzeye, Doğu Anadolu’ya kavuştuğu yol güzergâhı üzerindedir. Ayrıca nehrin batı kıyı-sında bulunan Çadere Vadisi, yan bir yol olarak doğrudan Kurtalan düzlüğüne çıkmaktadır. TürbeHöyüğün bulunduğu alan Mezopotamya’dan gelen yolların Dicle Nehrini geçmeye gerek duymadan doğrudan kuzeye ulaşabildiği, ayrıca bölgede önemli yolların kesiştiği ve farklı alanları kontrol edebilen bir konumdadır. Siirt-Türbe Höyük ve Botan Vadisi Botan Vadisi’nde şimdiye değin bilinen en eski yerleşim yeri çanak çömleksiz Neolitik Döneme tarihlenen Güzir Höyük’tür
Bu yerleşimden toplanan obsidyen aletlerin varlığı, muhtemelen Botan ve Bitlis Vadileri aracılığıyla Van Gölü Bölgesi´ne değin uzanan bir değiş-tokuş sisteminin varlığıyla ilişkilidir. Vadi çanak çömleksiz Neolitik Dönem’den sonra çanak çömlekli Neolitik Dönemde de yerleşim görmüştür. Bu dönemde vadinin ikamet edildiğine dair en önemli ve yegâne veri Türbe Höyük’ten gelmektedir. Türbe Höyük’ün güney kesiminde yer alan açmalarda ortaya çıkarılan çoklu kafatası gömülerine sahip 3 mezar, Çayönü doğrultusunda araştırılmış ve belgelenmiştir. Yerleşiminde kafataslı yapı olarak isimlendirilen yapıdan bilinen Neolitik Dönem gömü geleneğinin, Botan Vadisinde M.Ö. 6. bin yılın geç dönemlerine, Halaf Döneminin hemen öncesine değin korunduğunu işaret etmektedir. Mezarların içerisinden gelen üç tüm kap Halaf öncesi döneme ait çanak çömlek özellikleri göstermektedir. Ayrıca Türbe Höyük’te bulunan bitumen bezemeli kap parçaları M.Ö. 6. bin yılın diğer bir önemli çanak çömlek grubunu oluşturmaktadır. Botan Vadisinde M.Ö. 6. bin yılın sonları M.Ö. 5. bin yılın başlarında yerleşim sürekliliği Halaf Dönemine ait bulguların gösterdiği üzere Erken Kalkolitik Dönemde de devam etmiştir. Vadide bu döneme ait veriler Azakçe Höyük ve Türbe Höyükten gelmektedir. Halaf kültürünün M.Ö. 6. bin yıl içerisinde aniden ortaya çıkıp arkasından doğuda Zagros’tan batıda Toroslara değin uzanan geniş bir alanda az çok benzer özellikler göstererek kısa bir zaman içerisinde yayıldığı söylenebilir. Halaf materyal kültürünün benzersiz dağılımının bazı bölgelerde göç veya istila biçiminde belirdiği, diğer bazı bölgelerde ise ticaret veya Halaf kültürü özelliklerinin yayılımıyla ortaya çıktığı varsayılmıştır. Türbe Höyük’te ortaya çıkartılan binlerce işlenmiş veya işlenmemiş obsidyen buluntu bu görüşü desteklemektedir. Ayrıca çevre tarlalarda bulunan obsidyen parçaları, olası endüstriyel işlik alanlarının yalnızca höyük üzerinde olmadığını yerleşim yerinin düşünülenden daha geniş bir alana yayıldığını göstermektedir. Ayrıca kazısına 2007 yılında başlanan Başur Höyük’ün en geç tabakalarının tahrip ettiği muhtemel Geç Uruk Dönemi tabakalarından gelen iki adet silindir mühür, Botan Vadisinden gelen verilerle uyum içerisindedir. Bu bulguların tümü bir arada değerlendirildiğinde, Dicle Vadisine bağlanan Botan Vadisinin güneyde kalan bölgelerle M.Ö. 4. bin yılın sonlarında ilişkide olduğunu ve Bitlis Çayı aracılığıyla BotanVadisine bağlanan Başur Höyük’ün bu ilişki ağı içerisinde yer aldığını söylemek olasıdır. Nitekim, Bitlis Çayının devamı niteliğinde olan Kezer Çayı 2-3 kilometrelik küçük bir vadi oluşturarak Başur Höyük’ü Botan’a ve kuzeye doğru Bitlis Vadisi aracılığıyla Van Gölü ve civarına bağlamaktadır.
Haber:Elif KILIÇÇIOĞLU
Bakmadan Geçme





