CAİZ Mİ, DEĞİL Mİ!
Her yeni yıl kutlamasında gündeme gelen klasik konulardan biri budur.(Yeni yıl kutlamaları caiz mi, değil mi!) Gerçi Diyanet İşleri Başkanlığı Yılbaşı kutlamalarını ve Milli Piyango çekilişlerini haram ilan etti ama bazı din adamlarının değişik görüşte ol
Her yeni yıl kutlamasında gündeme gelen klasik konulardan biri budur.
(Yeni yıl kutlamaları caiz mi, değil mi!)
Gerçi Diyanet İşleri Başkanlığı Yılbaşı kutlamalarını ve Milli Piyango çekilişlerini haram ilan etti ama bazı din adamlarının değişik görüşte oldukları da biliniyor.
Doğrusunu isterseniz, kimi din adamlarının
(Yılbaşı kutlamaları caizdir)
derken, bazı din adamlarının da, Yılbaşı kutlamalarının, kutlayanları küfre götürecek kadar tehlikeli olduğunu iddia etmeleri gerçekten çelişki oluşturmaktadır. Öyle ya! Bir şey ya helaldir, ya haramdır. Ha ikisi arası bir de
MEKRUH
denilen bir kavram vardır. Doğrusunu söylemek gerekirse, Yılbaşı kutlamalarını küfür olarak nitelendirmek, gerçekten çok aşırı bir tepkidir. O zaman Türkiye’de yaşayan en az 50 milyonun kâfir oldukları gibi bir sonuç ortaya çıkar ki, durum oldukça vahim bir hâl alır.
Diyanet İşleri Başkanlığının fetvasına rağmen, yılbaşı kutlamalarının caiz olup olmaması konusu, yine de ucu açık kalırken, bir anekdottan yola çıkarak cevabını verelim.
Dost olan bir Müslüman, bir Hıristiyan ve bir Yahudi Yılbaşını birlikte kutlamayı tartışıyorlarmış. Yahudi olan:
-“Biz yeni yıla ‘Roş Aşana bayramı’ deriz. Her yıl en erken 5 Eylül’de, en geç 5 Ekim’de kutlarız. Noel kutlaması Hıristiyan işi. Bu bakımdan tereddütteyim” demiş.
Müslüman da:
-Bizim Diyanet İşleri Başkanlığı Yılbaşı kutlamalarını haram ilân etti. Bu bakımdan ikilem içindeyim.
diye konuşmuş.
Hıristiyan cevap vermiş:
-(Hadi, Yahudi’yi anladım. Peki, Müslüman kardeşim, sen Hazret-i İsa’yı hak Peygamber kabul etmiyor musun?)
diye sorunca Müslüman ikna olmuş.
Müslüman ve Hıristiyan, kutlama kararını vermişler. Bir de bakmışlar ki, Yahudi arkalarından gelmiyor mu.
Sormuşlar.
-Hani sen gelmeyecektin.
Yahudi cevap vermiş:
-Kutlama için yapılacak masraflar sizdense, neden gelmeyeyim ki…
“BU SAATTEN SONRA, ELİNİ ÖPMEM!”
Geçmiş yıllarda (bu gelenek, şimdi de devam ediyor) Şehrimizde, Hac farizasını ifâ edip geri dönenleri ziyaret edenler, özelikle Hacıların
AVUÇLARININ İÇİNİ ÖPERLERDİ.
Çünkü, Hacca giden kişilerin,
RAVDA-İ ŞERİFİN PARMAKLIKLARINI
elleriyle sarmış oldukları ve dolayısıyla o kutsal mahalle dokunmuş olmaları sebebiyle
MÜBAREK
kabul edilmelerindendi.
Öyle anlatılır ki, Hicaza atların, develerin sırtlarında gidildiği dönemlerde şakacı bir hemşerimiz, Hac görevini ifâ etmekten dönen bir dostunu, Şehre vardığının ertesi günü ziyarete gitmiş. Dostu da, adetten olduğu üzere, sağ elinin avucunu öpsün diye uzatmış.
Ama, şakacı dostu:
-Seni, dün görseydim, TEBERRÜK NİYETİNE avucunun içini öperdim ama, üzerinden bir gece geçtikten sonra, artık, teberrük yanı kalmamıştır. Bunun için de öpmem!
demiş.
Arkadaşı:
-Dün ile bugün arasında ne fark var ki?
diye soracak olmuş.
Şakacı dostu cevap vermiş:
-Senin, Hac görevini ifâ etmek için Siirt’ten ayrıldığın neredeyse altı ay olacak. Dün gece, muhakkak HATUNA SARILMIŞ, hasretlik gidermişsin. Kim bilir, MÜBAREKTİR niyetiyle öpeceğim avucunun içi HATUNUN NERELERİNE DOKUNMUŞ, NERELERİNİ OKŞAMIŞTIR. VALLAHİ ARTIK AVUCUNU ÖPMEM!
demiş. Dostunun bu esprisi karşısında kahkahalarla gülen yeni hacı:
-Sen daha önce gittiğin için, anlaşılan bu işi çok iyi biliyorsun
diye cevap vermiş.
Bizim de hemşerilerimize tavsiyemiz var. Hacdan döndüklerinin ilk gününde, dostlarınızı görürseniz, avuçlarının içini öpünüz. Ama, arada bir gece geçmişse, o elin bereketi artık gitmiştir. Haberiniz olsun…
Bakmadan Geçme





