CEHALETİN VE FAKİRLİĞİN ÇARESİ

Selamünaleyküm kıymetli dostlar bizleri yoktan var eden nimetlerini ikram eden İslam'da şereflendiren Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun sevgili peygamberimiz hatem'ül Enbiya Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salatu selamlar olsun yaşadığım

Selamünaleyküm kıymetli dostlar bizleri yoktan var eden nimetlerini ikram eden İslam'da şereflendiren Yüce Rabbimize sonsuz hamdü senalar olsun sevgili peygamberimiz hatem'ül Enbiya Hz Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e salatu selamlar olsun yaşadığımız bu fani dünyada yüce rabbimizin rızasını kazanmayı cennetinde cemaliyle Müşerref olmayı cümlemize nasip eylesin.Cehaletin çaresi ilim ve irfandır.

Fakirliğin çaresi, doğru çalışmaktır. İhtilafın çaresi, farklı fikir sahiplerini var kabul edip üst kimlikte buluşmak ve ölçüye sahip olmaktır.

1. Cehalete karşı, önce topluma yön verecek olan insanları; çevreyi ve çareyi iyi okuyan, çözüm üreten ilim ve irfan sahibi, örnek ve önder insanlar vasıtasıyla öğretim ve eğitime almaktır.

“Şu 4 şey olursa din ve dünya dimdik ayakta durur:

a) Zenginler, kendilerine ihsan edilenlerle cimrilik etmedikleri müddetçe

b) Cahiller, bilmedikleri konularda kibirlenmedikleri müddetçe

c) Âlimler, bildikleri ile amel ettikleri müddetçe

d) Fakirler, âhiretlerini dünyaları karşılığında satmadıkları müddetçe” Hz. Ali radıyallahu anh Aynı ideal ve sorumlulukta birleşen zenginlerin zekât, sadaka ve infakla orta direğin oluşmasına çalışmaları; ulema ve ümerayı yetiştirecek müesseseler kurmaları gerekir.

Cahillerin, inanılması, amel edilmesi ve sahip olunması gereken güzel ahlak konularında ilim ve irfan ehli âlimlerden ilim almaları gerekir.

Âlimlerin, ilimlerinin gereği ihlasla ve sünnete uyarak amel etmeleri ve örnekliklerini sergilemeleri gerekir. Bildiği ile amel edene âlim denir yoksa hükmen cahil sayılır. Fakirlerin, esas fakirliğin gönül fakirliği olduğunu idrak etmeleri için gönül zengini olanlarla birlikteliğe çalışmak gerekir.

Öğretim ve eğitime önce kendimizden, kendi ailemizden, kendi kurumumuzdan ve kendi teşkilatımızdan başlamak gerekir.

“Cehâleti iş başında görmekten daha korkunç bir şey yoktur.” Goethe “İslâm şu 4 kişi yüzünden mahvolmuştur:

Bildikleri amel etmeyenler, bilmedikleri ile amel edenler, bilmediklerini öğrenmeyenler, bilmeye engel olanlar.” Muhammed b. Fadl (Ö. 319/931) (Risaletü’l-Kuşeyriyye)

İslam’ın mahvına sebeplerin dörtte üçü, biz Müslümanların suçu; dörtte biri, İslam düşmanlarınındır. Müslümanların bu durumu İslam düşmanlarını sevindirmektedir.

Bize gereken, ilim ve irfan sahibi âlimlerimizin doğru dedikleriyle amel etmek; amel ettiklerimizi bilerek yapmak; bilmediklerimiz için de bize gerekenleri hemen ehlinden öğrenmeye çalışmaktır.

“Câhiller, kâmile sen bilmen deyip,

Anın için kaybettiler irfânı.”

Pir Sultan Abdal

RUHUN VE AZALARIN TERBİYESİ ORUÇ

Kıymetli Asil Kardeşlerim.

"Oruç ruhun terbiyesidir"

, "Oruç açlık değildir. Mümin, orucunu bu maksatla tutmalı ve orucu sadece midesine değil bütün azalarına, Diline, gözüne, duygularına tutturmalıdır. Oruçlunun bakışı değişmelidir. Merhametle bakmalı yaratılanı yaratandan dolayı sevmesini bilmeli paylaşmayı ensar olmayı hatırlamalıdır. Zekatın, sadakanın, fitrenin, infakın hikmetini anlamalıdır.

Kıymetli Dostlar..

Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?

Biliyormusunuz?

-Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?!!!

-Bilmiyoruz hocam.. diyorsunuz

Okçular tepesini terk eden sahabeler kimdi?

İnanın bunu bende bilmiyorum..

Aslında hiç kimse bilmiyor!

Bu İslam tarihinde de yazmaz..

Hatta o okçular kimdi çocukları da bilmez, eşleride bilmezler.

Çünkü Ashab-ı kiram kimseye söylemeyip saklamışlardı.

Allah onlardan razı olsun..

Ağızlarından bu konu hakkında hiçbirşey çıkmamış.

Hatta yıllar sonra Cemel, Sıffın gibi olaylarda birbirlerine ters düşmelerine rağmen

-Sen zaten Uhud'da da tepeyi terketmiştin!" dememişler!

birbirlerini hatalarını yüzlerine vurmamışlardı.

Aman Allah'ım!

Bu ne güzel ahlak..

Uhud'un aslında bir yenilgi değil zafer olduğunu anlamalıyız.

Bu ne güzel edeb, Aman Allah'ım

Birbiri hakkında konuşmak için en ufak bir fırsatı kaçırmayan, hatta olanı söylüyorum, benim niyetim temiz" diye nefsini aldatıp ağzından akan kardeşinin ölü etinin kanlarını temizleyeceği en ufak bir fırsatı kaçırmayan bizlerin buradan alacağı çok ders var...

Hele ki şu mübarek Ramazan ayında gönlümüze dilimize dikkat edelim.

"Hayatında kimsenin ayıbını örtmemiş bir insan Uhud şehidi Hazreti Hamza'ya ne yüzle Fatiha okuyabilir,

R esulullah'ın ümmetiyim diyebilir..

Oruç'luyum derken azalarımıza dilimize, gözlerimize, gönlümüze ve duygularımıza oruç tutturabildik mi?

Ah... ah..

Bu Ramazan-ı Şerif elimizden gitmeden artık bunların idrakına, şuuruna varalım dostlar..

Çünkü oruç öyle bir ibadettir ki, bize anlatmak istediği en son şey "bedenin aç kalmasıdır."

Asıl oruç; ruhumuza, dilimize, kalbimize tutturabildiğimizdir..

İki kadın düşünün ki.

O Çöl'ün sıcağında oruç tutuyorlar, öyle bir hale geliyorlar ki; açlıktan. susuzluktan neredeyse ölmek üzereler.

Onların bu hali Rasulullah Hz. Muhammed Sallallahu Aleyhi ve Sellem efendimize bildiriliyor.

Evet..

Kuşu ölen çocuğu teselli eden, deve sağan kişiye tırnaklarını kes hayvanın canı yanmasın diyen; yani bu kadar merhametli olan Peygamberimiz, o iki kadından yüz çeviriyor.

Sahabe şaşırır. ancak yine ısrarla söylenilince o iki kadını çağırıyor ve kusmalarını emrediyor.

Kadınlar herkesin gözü önünde bir bardak dolusu irin ve kan kusuyorlar.. Sahabe daha da şaşırır..

Bunun üzerine Peygamberimiz onlara bakıp şöyle buyuruyor;

-Bunlar Allah’ın helal kıldığı şeylerden uzak durdular (oruç tuttular), ama Allah’ın haram kıldığı şeylerle (gıybet ve dedikodu ile) oruçlarını açtılar. Birisi diğerinin yanına gelip oturdu ve insanların etlerini yemeye başladılar.”

(Ahmed b. Hanbel/Musned)

Kıymetli kardeşlerim..

Ramazan bizden şikayetçi olmasın, oruç bizden şikayetçi olmasın!

Rasulullah'ın dili ile tastiklenmiş "kardeşinin ölü eti ile" orucunu açanlardan olmayalım.

Aksine, uhud okçuları misali, öyle örtelim ki birbirimizi, belki bunun hürmetine ahirette Rabbimiz de kimsenin bilmediği nice günahlarımızı örter, açmaz..

Birbirimizi çekiştirmek, "yahu olanı söylüyoruz" demek zaten gıybettir, olmayanı söylersen iftira olur..

Bizler öyle başaklar olalım ki, tevazu eğsin başlarımızı..

"Acaba ben affolundum mu?"

"Acaba bu imtihan başıma gelse ben ne yapardım?"

"Hakkında konuştuğum kişi cehenneme girse, benim cennette yerim mi artacak?"

"Rasulullah mahşerde ümmetim diye haykırırken, ben kime kusuyorum bu kini" diye kendimizi sorgulamalıyız..

Sorgulamalıyız ki; Hazreti Vahşi ile Hazreti Hamza'nın el ele gireceği cennetten bizde bir pay alabilelim.. inşaallah

Hayat çok kısa...

Gelin yalnız kendi günahlarımıza nasuh tevbeler edelim öyle güzel istiğfarlar, öyle hoş zikirler ile uğraşalım ki;

Orucumuz oruç, Ramazanımız ramazan olsun,

Rabbim bizleri af ettiği salih kullar zümresine ilhak eylesin. Tuttuğumuz oruçlarımızı , kıldığımız namazlarımızı yapmış bütün ibadetlerimizi kabul eylesin.

Umran Kılıçer

İstanbul İl Müftülüğü Vaizi/Umran KILIÇER

Bakmadan Geçme