- Haberler
- DERS KILIFI ALTINDA VERİLMEK İSTENEN MESAJ!!!
DERS KILIFI ALTINDA VERİLMEK İSTENEN MESAJ!!!
Milli Eğitim Bakanlığı, uzaktan eğitim kapsamında yayınladığı bir videoda 1950-1960 yılları arasında Başbakan olarak görev yapan ve 27 Mayıs darbesi sonucu Yassıada'da kurulan sözde mahkeme kararıyla idama mahkûm edilen Merhum Adnan Menderes'in idam edili
Milli Eğitim Bakanlığı, uzaktan eğitim kapsamında yayınladığı bir videoda 1950-1960 yılları arasında Başbakan olarak görev yapan ve 27 Mayıs darbesi sonucu Yassıada’da kurulan sözde mahkeme kararıyla idama mahkûm edilen Merhum Adnan Menderes’in idam edilişini yayınlatmış. Hangi akla hizmet bilemeyiz amma, ortaokul öğrencilerine
İDAM SAHNELERİ İZLETMEK, GERÇEKTEN ÇOK EĞİTİCİ BİR TABLO OLSA GEREK!!!
Yine ilk dersin TÜRBANLI BİR ÖĞRETMENE VERDİRİLMESİNİ DE, MESAJ OLARAK ALGILAYANLAR VAR. Ancak, milletimiz bu TÜRBAN DOLMASINI ARTIK PEK YUTMUYOR! İster türbanlı, ister türbansız, bütün öğretmenlerimize saygımız var! Benim rahmetli Annem de, eşim de türbanlıydılar!
Elbette, 27 Mayıs darbesinin ürünü olan
İDAMLARA KARŞIYIZ.
Ancak, şaşaalı dönemlerinde halktan gelen teveccühlerin ve alkışların halet-i ruhiyesine kapılarak bir konuşmasında
“İSTENSENİZ, HİLAFETİ BİLE GERİ
GETİRİRSİNİZ”
diyen dönemin Başbakanı Adnan Menderes’in, (haşa) adeta bir evliya mertebesine çıkarılmasına karşıyız. Menderes günahlarıyla, sevaplarıyla fani bir insandı. O yıllara ait gazeteler incelendiğinde, hiç de öyle dört dörtlük bir Başbakan olduğu iddia edilemez. Başbakan olduğu dönemde Onun da sevenleri, şakşakçıları ve yağcıları vardı. Ancak, coşkulu kalabalıklar, hiçbir zaman için ölçü değildir. Özellikle iktidar mensupları, kendilerini kalabalıkların coşkulu tezahüratlarına kaptırmamalı haktan, hukuktan, adaletten asla ayrılmamalıdırlar. Gün gelir, yapılan yanlışlıkların hesabı mutlaka sorulur. Mahkemeler, yargılama fırsatı bulmazsa bile, tarih muhakkak yargılar.
Merhum Menderes’i alkışlayanların, 27 Mayıs darbesinin lideri konumundaki Cemal Gürsel’i de alkışladıkları, 12 Eylül darbesinin güçlü lideri Kenan Evren’in anayasasını yüzde 92 oyla kabul ettikleri de bir gerçektir. Ancak, yıllar sonra ve 2013’te Evren ve ihtilal arkadaşları yargılanarak müebbet hapse mahkum edilmediler mi!
Muktedirler, iktidarda oldukları sürece bol keseden atarlar. Neyi, ne için alkışladıklarını bilmeyen toplama kalabalıklar da alkışlar dururlar. Menderes de güçlü döneminde kalabalıklar önünde cuşa gelerek
(Siz isterseniz hilafeti bile geri getirebilirsiniz)
demişti. Sonu ne oldu!
Kaldı ki, geriye getirilecek gerçek bir hilafet makamı da yoktur. Çünkü hilafet makamı,
Peygamber Efendimiz HAZRET-İ MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun)
buyurdukları gibi, ebedi âleme göç etmelerinden sonra 30 yıl sürmüştür. Hilafet Hazret-i Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazret-i Osman, Hazret-i Ali ve Hazret-i Hüseyin’in (Yüce Allah cümlesinden razı olsun) şehit edilmeleriyle noktalanmış ve saltanata dönüşmüştür.
Hem o döneme ait gazeteler, kitaplar incelendiğinde Merhum Adnan Menderes’in birçok vahim hatalarının olduğu da dikkatleri çekmektedir. Muhaliflerini susturmak için kurulan
TAHKİKAT KOMİSYONLARI YANINDA VATANDAŞLARI KAMPLAŞTIRAN (VATANDAŞ CEPHESİ) DE MENDERES’İN İCRAATLARI ARASINDADIR!
Günümüzde, Menderes’in parlatılmak istenmesi muhtemeldir ki, hilafetle ilgili sözlerinden dolayıdır. Ancak bu bilinmelidir ki, olmayan hilafeti sözde geri getirirseniz bile Hazret-i Ömerleri değil, Yezid gibi melunların saltanatlarına yol açarsınız. Tarihin gerçeklerinden habersiz, kimi ahmakların hala
HİLAFETİ GERİ GETİRMEK
gibi hevesleri olduğuna bakıyoruz da, bu bakımdan hayret ediyoruz.
Türkiye, 23 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet rejimiyle tanışmıştır. Hiç kimse geri zekâlılık ederek, hilafet ve padişahlık peşine düşmesin. Suyu yukarıya akıtmak mümkün olmadığı gibi, bunun da imkânı yoktur. Bunu bilelim ve rejimlerin en güzeli olan Cumhuriyetimize sahip çıkalım.
Evet, 27 Mayıs 1960 günü Türkiye’de ihtilallerin başlangıcının miladıdır. İlk darbe Menderes hükümetine karşı yapılmıştır. O tarihten sonra ülkemizde hemen her on yılda bir darbe, muhtıra veya postmodern darbeler gerçekleştirilmiştir.
Darbenin ilk acı haberi 30 Mayıs 1960 günü gerçekleşmişti. Dönemin İçişleri Bakanı olan ve darbe günü evinden alınarak Ankara Harp Okulunda tutuklananlar arasında bulunan Namık Gedik'in hapsedildiği odanın penceresinden atlayıp intihar ettiği iddia edilmişti. Gedik’in intihar mı ettiği, yoksa öldürüldüğümü hala sır gibi!
Daha sonra Yassıada’da yapılan bir dizi yargılama sonrasında Başta Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes, olmak üzere Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın aralarında olduğu DP'nin 14 ileri gelen üyesi ölüm cezasına çarptırılmıştı.
Darbeciler tutuklananları Yassıada'da kurulan özel bir mahkemede yargıladılar. 14 Ekim 1960'ta başlayan Yassıada davaları, 11 ay 1 gün sürdü. 203 gün davalara bakıldı, 872 oturum yapıldı. 19 davaya bakıldı, 1068 tanık dinlendi ve yargılamalar hükmün açıklandığı 15 Eylül 1961 tarihinde son buldu. Bu düzmece mahkemenin vereceği karar aslında en başından beri belliydi. Baştan sona skandalların birbirini kovaladığı mahkemenin başkanı Salim Başol, Hasan Polatkan'ın kendisini savunmaya başlaması üzerine "'kısa kes" demiş, Polatkan "o halde savunma yapmayayım mı?" diye sorunca "'yapma'" cevabını vermişti.
Adnan Menderes'in de kendisini savunma hakkı tanınmamış, idamla yargılanan kişilerin savunmaları birkaç dakikayla sınırlı tutulmuştu. Bebek Davası, Köpek Davası gibi rezaletler yaşanan mahkeme sonucunda Bayar, Menderes, Polatkan, Zorlu ve başka DP ileri gelenleri idama mahkûm edilmişlerdi. 16 Eylül 1961'de Polatkan ve Zorlu'nun cezaları infaz edildi.
27 Mayıs darbesini yapan cuntacıların özel olarak kurdukları mahkeme olan Yüksek Adalet Divanı, 9 ay 27 gün boyunca Menderes ve beraberindeki siyasetçileri yargıladı. Yargılama süreci sonunda 14 kişinin idamına, 31 kişinin de ömür boyu hapse mahkûm edilmesine karar vermişti. Ancak, Cemal Gürsel başkanlığındaki Milli Birlik Komitesi; Celal Bayar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatin Rüştü Zorlu dışındakilerin idam cezasını affetti. Celal Bayar'ın cezası yaş haddi nedeniyle ömür boyu hapse geri kalan 418 sanığa ise 6 ay ile 20 yıl arasında değişen hapis cezaları veya beraat kararı verildi.
İdamlarına karar verilenler arasında bulunan Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül 1961’de idam edilirken, Adnan Menderes’in idamı sözde hastalığı sebebiyle 17 Eylül’e ertelenmişti. Menderes’in idamının bir gün sonraya ertelenmesinin gerçek sebebinin Zorlu ve Polatkan’ın idamlarının kamuoyunda yapacağı tepkiyi ölçmek olduğu, hiçbir olay olmadığı anlaşılınca da, Menderes’in idamının gerçekleştirildiğini söyleyenler var.
Evet, 16 ve 17 Eylül 1961 tarihleri Türkiye Cumhuriyeti açısından kara leke hükmündedir. Türkiye Cumhuriyetinin Dışişleri Bakanı Zorlu ile Maliye Bakanı Hasan Polatkan 16 Eylül günü idam edilirlerken, Başbakan Adnan Menderes de 17 Eylül 1961 günü idam edilmiştir. Maalesef, idamlara karşı hiç kimseden ses seda çıkmamış, en ufak bir gösteri, bir tepki gerçekleşmemiştir. Yani, bütün bir millet
KUZULARIN SESSİZLİĞİNE BÜRÜNMÜŞTÜR.
Bütün bu gerçekleri inkâr etmek mümkün değildir. Ancak, 60 yıl önce meydana gelmiş bir idam olayını, görüntülü olarak 10-15 yaş arası çocuklara ders adı altında sunmağa kalkışırsanız, hem çocukların psikolojisini bozar, hem de kabuk tutmuş yaraları kaşımış olursunuz.
Tabii, zihinlere takılan bir istifham da şudur: Çocuklara uzaktan ders vermek kılıfı altında verilmek istenen mesaj hilafetin geri getirilmesi fikri midir!
TAŞLAMALAR
ÖLÜ TOPRAĞI SERPMİŞ
GİBİLER ÜSTÜMÜZE
KORONAVİRÜS’TEN DERS
ALALIM GEREK BİZE
KORONAVİRÜS DENEN
NE MENEM BİR BELÂYMIŞ
ADETA İNSANLARI,
DÜNYAYI ESİR ALMIŞ
ATOMLARLA, FÜZEYLE
ÖLDÜRSENİZE BUNU
SİLAHINIZ İŞLEMEZ
UNUTMAYINIZ BUNU
BİR KÜÇÜCÜK MİKROBA
İŞLEMİYOR SİLAHLAR
BU MU GÜCÜNÜZ SİZİN
EYVAHLAR BİN EYVAHLAR
Bakmadan Geçme





