DİL BELASI!!!

(Dil belası!) olarak tanımlanan çok isabetli bir özdeyişimiz vardır.Gerçekten, kişi en çok dilinin belasından çeker.

(Dil belası!) olarak tanımlanan çok isabetli bir özdeyişimiz vardır. Gerçekten, kişi en çok dilinin belasından çeker. Yine tasavvufla ilgili önemli bir deyim vardır.

(Eline, beline, diline hâkim ol!)

denilir. Dil konusunda bir uyarı da,

(Eliyle düşen kalkar, diliyle düşen kalkamaz!)

şeklinde söylenmiştir.

Yüce Allah (Celle Celelühü)

insana iki kulak, bir dil vermiştir. Bunun hikmeti iki dinleyip bir konuşmak olarak yorumlanır. Velhasıl, kişinin diline sahip olmasının önemini anlatan söylemlerin sınırı yoktur!

Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’de (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) birçok hadis-i şeriflerinde kişinin diline hâkim olmasının önemine vurgu yapmıştır. Dili, yırtıcı bir hayvana benzeten Peygamber Efendimiz, serbest bırakılırsa, sahibini parçalayacağını belirtir. Çok konuşanın dili sürçer. Hata üstüne hata yapar. Dilini koruyan, dinini de korumuş olur. Olur olmaz konuşanlar için (Dili uzun) deyiminin kullandığını da anımsatalım.

Hazret-i Ebubekir’in, konuşmamak için dilinin altına taş koyduğu, böylece, kendisini boş sözler konuşmaktan alıkoyduğu rivayet edilmiştir. Yüce Allah’ın boş konuşanı sevmediği hadislerle vurgulanmıştır.

Kur’an-ı Kerim’de mealen: (Sadaka vermek, iyiliği emretmek ve insanların arasını bulmak hariç, konuşmakta, fısıldaşmakta hayır yoktur)

buyrulmaktadır.

(Ya hayırlı şeyler söyle, ya da sus!)

sözünün hikmetini de bilmeliyiz. Dilimizin belasından kendimizi kurtarmalıyız.

Evet, kişinin diline hâkim olması şarttır. Diline hâkim olamayan, dinine de sahip çıkamaz. Hem, unutmayalım ki, hançer yarası kapanır amma, dil yarası kapanmaz!

ANEKDOT

Küfürbaz biri, bir şeyhe intisap ederek tövbe etmiş, ancak tövbe ederken, bu kusurunu şeyhine açıklayarak, yardımcı olmasını istemiş. Şeyh Efendi de, kendisine bir bakla vererek, dilinin altına koymasını, küfür edeceği zaman, baklanın öne çıkarak, kendisine tövbesini anımsatacağını söylemiş. Mürit de böyle yapmış. Gerçekten de, küfür edeceği zaman, dilinin altındaki bakla dilinin üzerine çıkarak uyarı görevini yapıyormuş.

Gel zaman, git zaman şeyh müritleriyle  birlikte yaya olarak bir yerden bir yere giderlerken, aniden yağmur bastırmış. Bir an evvel menzile ulaşmak için adımlarını hızlandırmışlarken, kadının biri pencereden Şeyh efendiye seslenmiş ve durmasını istemiş. Şeyh Efendi de, önemli bir sorun olduğu düşüncesiyle, müritleriyle birlikte yağmur altında uzun bir süre beklerken ve sırılsıklam olmuşlarken kadın bir daha pencereden görünmüş ve:

-Artık gidebilirsiniz!

demiş!

Kadının bu hareketine anlam veremeyen şeyh, durdurulmalarının sebebini sorunca kadın:

-Kümesteki tavukların altına yumurta koydum. Bir sarıklı geçerse, yumurtalardan biri horoz olurmuş diye duymuştum. Sizi onun için durdurdum.

Kadının bu cevabına hayli öfkelenen Şeyh yanındaki küfürbaz müridine söylenmiş:

-Dilinin altındaki baklayı çıkarmanın tam zamanıdır!

Bakmadan Geçme