DİNİ, TÜRBANA DOLAMAK!
AKP'nin iktidar olmasından bu yana namaz kılanların ve türban takanların sayısında büyük artış var.Öyle ki, artık bayan milletvekilleri, profesörler, müdürler, doktorlar, hemşireler türban takmakta.
AKP’nin iktidar olmasından bu yana namaz kılanların ve türban takanların sayısında büyük artış var. Öyle ki, artık bayan milletvekilleri, profesörler, müdürler, doktorlar, hemşireler türban takmakta. Allah dileyince, demek kullar hidayete eriyor, diyeceğiz amma, bu cümleyi bu işleri
ALLAH RIZASI İÇİN
yapanlar konusunda kullanacağız. Mevki, makam peşinde olup da,
ALLAH’LA KANDIRDIKLARINI ZANNEDENLER İÇİN DEĞİL!
Yüce İslam dini, namaza indirgenip, türbana bağlanmayacak kadar yüce bir dindir. Sarıklı öküzlerden olmayanlar, bütün Cuma hutbelerinin sonunda mutlaka okunan bir ayet-i kerimeyi biliyorlardır. Nahl suresinin 90. ayeti. Bu ayeti kerime, aslında İslam dininin mahiyetini özetler gibidir. Bu ayeti kerimede mealen:
(Muhakkak ki Allah, adaletli olmayı ve ihsanı ve akrabalara vermeyi emreder. Ve fuhuştan, münkerden ‘Allah'ın yasakladığı şeylerden’ ve azgınlıktan ‘hakka tecavüzden’ sizi nehyeder. Böylece umulur ki siz, tezekkür edersiniz diye size öğüt veriyor.)
Bu ayeti kerime, çok önemli mesajlar içermezse, her Cuma günü, Cuma hutbelerinin sonunda mutlaka okunur muydu. Bakın, bu ayet-i kerime’deki ilk emir
ADALETTİR
. Adaleti olmayanın dini de, imanı da yoktur. Adalet, kademe kademedir. Her kişi, kendi mevki ve makamına göre sorumluluk taşır. Bir aile reisi, öncelikle kendi evinde, adaleti tesis etmekle mükelleftir. Bir işveren, kendi işçilerinin hak ve hukuklarından sorumludur. Bir kurum müdürü, kendi personelleri arasında adaletli davranmakla mükelleftir. Vali, Belediye Başkanı ve diğer mevki sahipleri de adaletli davranmak, devletin malını kullanırlarken, şuna buna peşkeş çekmek yerine, halkın hakkını gözetlemek durumundadırlar. Memur, işçi alımlarında (İşi ehline vermek) kuralına riayet etmekle yükümlüdürler.
Bakanların, Başbakanların, Cumhurbaşkanının yükümlülükleri çok daha ağırdır. Bu ülkede yaşayan 80 milyon insanın haklarını, hukuklarını gözetlemek zorundadırlar. Devletin menkulünü, gayrimenkulünü kendi yandaşlarına peşkeş çekmezler! Çektikleri zaman,
ALLAH’IN EMRİNE
muhalefet etmiş olurlar!
Bu işin adalet boyutudur. Gelelim
İHSAN
boyutuna. İhsan, kudret olanın, ihtiyacı olana hibede bulunması, el uzatması durumudur. Akrabalara yardım da, ayet-i kerimenin emri hükmündedir. Özellikle zenginler yakın çevrelerine himmet eder, el uzatırlarsa, toplumda sevgi ve saygı artar, kıskançlık büyük ölçüde bertaraf olur.
Ayet, fuhşiyattan ve münkerden de sakınılmasını emrediyor ki, bunların açıklanması oldukça zor konulardır.
Zaten, Ayet-i Kerime’deki
(ADALETLİ OLMAK)
emri yerine getirilirse, diğer bütün konuları kapsar. Namaz kılmakla, oruç tutmakla, haksız elde edilmiş servetin zekatını vermekle, türban takmakla İslamiyet tesis edilmiş olamaz. Adaletsiz ihalelerle, adaletsiz tayinlerle, adaletsiz gelir dağılımıyla İslam dini bir arada olmaz. Dinimizi, namaza indirgeyip, türbana bağlamaktan vazgeçelim, artık!
Şimdi, dini konularda böyle yazı yazınca, birileri
(Sen vaiz mısın, hoca mısın!)
diye sorabilirler. Ne vaizliğimiz var, ne de hocalığımız. Biz de, değerli hemşerimizden esinlenerek
GOOGLEDEN
SALLIYORUZ
!!!
SENİ DE BOŞARIM AMA İNEĞİ BIRAKMAM!
Siirt’in ilçesi olduğu dönemlerde; Batman Belediye Başkanı olarak görev yapan ve genç sayılacak bir yaşta
RAHMET-İ RAHMAN’A
kavuşmuş bulunan
Salih GÖK
ile ilgili olarak anlatılan bir anekdot vardır.
Siirt gibi, Batman’da da
İNEKLERİN KOL GEZDİĞİ
dönemde, ineklerin şehirde kol gezmelerine karşı kesin tavır alan Belediye Başkanı Salih Gök, bu konuda çok katı bir tutum sergiliyormuş. Şehir içinde başıboş gezen hayvanlar yakalanarak, bu iş için tahsis edilen bir alanda toplattırılıyor, sahiplerinin müracaatları halinde, neredeyse fiyatlarına denk gelecek bir ceza ödemeleri ve beslendikleri her gün için de, besi parası alınarak bırakılıyormuş.
Bir gün, Belediye Başkanı Salih Gök’ün ev hizmetlerini yapan kadına ait bir inek de, çarşıda başıboş gezerken, Belediye Zabıta ekipleri tarafından yakalanmış, toplama merkezine götürülmüş. Hizmetçi Kadın, Belediye Başkanının evinin hizmetçisi olmaktan dolayı ceza vermeden ineği toplama merkezinden kurtarabilmeyi umut ediyormuş. Bunun için, her gün işini yaptığı ve çok samimi olduğu Belediye Başkanının Hanımına durumu anlatarak, ineğinin bırakılması için Başkana tavassutta bulunması için ricada bulunmuş.
Belediye Başkanının Hanımı da Kocasının bu gibi konularda ne kadar hassas olduğunu bilmesine rağmen, yine de durumu aktarmış ve hizmetçilerinin yakalanmış olan ineğinin ceza kesilmeden salınmasını istemiş.
Merhum Başkan, Hanımının bu tavassutuna çok kızmış ve onu şöyle azarlamış:
-Yok Hanım, yok! Sen bu tür işlere karışma, aracı olma! Seni BOŞARIM AMA, ĞELETE ĞECE’NİN (Hatice Teyze’nin) ineğini, cezasını ödetmeden salmam
demiş.
Bakmadan Geçme





