DİNİM İSLAM, MEZHEBİM ATATÜRKÇÜLÜK!

Allah'a şükürler olsun bizleri Müslüman olarak yarattı.Annemiz, Babamız Müslüman olmasaydı, bizim halimiz ne olurdu bilemeyiz.

Allah’a şükürler olsun bizleri Müslüman olarak yarattı. Annemiz, Babamız Müslüman olmasaydı, bizim halimiz ne olurdu bilemeyiz. Bu bakımdan, dünyada yaşayan gayri Müslim 5 milyar insana göre şanslı sayılırız. Onların da anneleri babaları Müslüman olsalardı, büyük bir ihtimalle Müslüman olacaklardı. İnsanlar için din değiştirmek kadar zor bir durum yoktur. Çok az insanın din değiştirmesi bundandır. Herkes kendi dinini en iyi din kabul eder ve tartışmaya gerek görmez. Hiçbir Müslüman’ın, Hıristiyanlık veya Yahudilik dinini merak ederek soruşturduğunu pek tahmin etmiyorum. Hatta biz çoğu Müslümanlar, kendi dinimizin kurallarından bile gafil ve bihaberiz. Kendi dinimizi bile öğrenmeye merak edenlerin sayıları belki yüzde 10’u bile bulmaz.

Dinlere yön veren bir de mezhepler vardır. Hemen her dinde mezhepler olduğu bir gerçektir. Hıristiyanlıkta Protestan, Katolik, Angalikan. Yahudilikte Hasidiler, Ferisiler, Sadukiler, Essniler, Zelotlar Vardır.

İslam dininde ise Hanefi, Şafii, Maliki, Hambeli gibi dört temel mezhep yanında Alevilik, Şiilik, Caferilik ve benzeri o kadar çok mezhepler var ki, sormayın gitsin. İşin gerçeği, mezhebimizi de biz araştırarak değil, annelerimizden, babalarımızdan tevarüs ederek almaktayız. Annemiz babamız Hanefi’yse, Hanefi’yiz; Şafii’yse Şafii, başka bir mezhepten iseler, o mezhepteniz. Yani, dinimizi araştırarak tespit etmediğimiz gibi, mezhebimizi de araştırarak tespit etmek zahmetine katlanmayız! Hıristiyanlarda da, Yahudilerde de durum budur.

Mezhep denilince, ne olduğu merak edilir. Aynı dinde çeşitli mezheplerin bulunması bazı kimselere göre sakat bir durumdur. Aslında mezhepler, yorum farkından doğan değişikliklerdir. Ayetlerin ve hadislerin yorumlarını yapanlar, net olmayan durumlarda değişik anlamlar yükleyebilirler. İşte, mezheplerin farklılıkları bundan kaynaklıdır. Ama bizim dinimizde hangi mezhebe uyulursa uyulsun, kişi mesuliyetten kurtulur. Çünkü Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’in (O’na, al ve ashabına salat ve selam olsun) bu konuda bir hâdis-i şerifleri vardır. (Ümmetimin ‘bilginlerinin’ ihtilafında rahmet vardır.) Bu bakımdan endişelenmeye gerek yoktur. Mezhepler kolaylıktır, rahmettir.

Dinler ve mezhepler konusunu bu kadar işledikten sonra son sözü söyleyerek yorumu noktalayayım. Benim Dinim ALLAH’A ŞÜKÜR İSLAMİYETTİR. Mezhebim ise ATATÜRKÇÜLÜKTÜR. Bakın size ATATÜRKÇÜLÜK MEZHEBİNİN KURALLARINI SIRALAYAYIM: Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik, İnkılâpçılık ve devrimcilik! Bunlara itirazı olan var mı!

“BU MİLLETE HER ŞEYİ ÖĞRETTİM,  UŞAK OLMAYI ÖĞRETEMEDİM!”

Atatürk’ün davet ettiği İngiliz Kralı Türkiye’ye gelir ve Dolmabahçe Sarayında ağırlanır. Sarayı gezdikten sonra teşrifat salonunda otururlar ve sohbete başlarlar. Bu arada, saraydaki görevlilere kahve getirilmesi emredilmiştir.

Kahveleri servis etmek işini, Atatürk’ün Makam Şoförü Siirtli İbrahim Çavuş’a havale ederler. Amma, İbrahim Çavuş, kahveyi servis ederken, kaza ile İngiliz Kralının üzerine döker.

Bunun üzerine Kral sinirli, sinirli yanındakilere söylenir:

-"Ne beceriksiz adam. Yanındakilere disiplin verememiş ülkesini nasıl kurtarmış?"

Kralın sinirlendiğini ve söylendiğini fark eden Atatürk de yanındakilere sormuş:

-"Ne diyor bu kocaoğlan?"

Kralın söylediklerini nakletmişler. Atatürk çok kızmış, demiş ki:

-"Kral Hazretlerine söyleyin, Ben bu millete her şeyi öğrettim sadece uşak olmayı öğretemedim."

Bakmadan Geçme