DÖNMEK İSTEYECEKLER Mİ?

Halkımız ekonomik açıdan çok zorlu bir süreç içinde olmalarına rağmen ülkemizi yakından ilgilendiren hayati konularla ilgili gelişmeleri dikkatle takip etmektedir ve söz konusu hayati konulardan biri bilindiği gibi, Suriye'nin kuzeyinde ülkemizin bekası a

Halkımız ekonomik açıdan çok zorlu bir süreç içinde olmalarına rağmen ülkemizi yakından ilgilendiren hayati konularla ilgili gelişmeleri dikkatle takip etmektedir ve söz konusu hayati konulardan biri bilindiği gibi, Suriye’nin kuzeyinde ülkemizin bekası açısından tehdit teşkil edecek bir oluşuma vücut buldurma arzusuydu.

Ülkemiz bu tehdidi önlemek için uzun yıllardır müttefik olarak gördüğü ABD ile müşterek bir çalışmayı benimsediyse de, birlikte başlatılan çalışmanın oyalamayı hedeflediği anlaşıldı ve bunun üzerine ülkemiz, kendi göbeğini kendisi kesmek durumunda bırakıldı. Başlatılan Barış Pınarı Harekâtı’nın sonlanması için bizleri oyalayan ABD devreye girerek terör unsurlarının oluşturmayı hedeflediğimiz “Güvenli Bölge”den 120 saatte çıkaracağını taahhüt etti. Tanınan süre dün gece 22.00 itibarıyla son buldu ve aynı gün bilindiği gibi Cumhurbaşkanımız Erdoğan önemli konuda Rus lider Putin ile görüşmekteydi. Görüşme 10 maddelik bir uzlaşma ile sonlandı ve bu maddelerin öğrenilmiş olduğunu dikkate aldığımdan aktarmaya gerek görmüyorum.

Ortadoğu üzerinde çok yönlü senaryolar üreten emperyal güçlerin tek amaçları, buralardaki ülkelerin zenginliklerini sömürmekti. Bizimse beka sorunuydu ve yılların müttefiki olan ABD, terör gruplarını bize tercih ederek bir kere daha gerçek bir müttefik olmadığı gerçeğini gözler önüne sermişti.

ABD heyeti ve Soçi’deki uzlaşmalardan sonra süreç neyi gösterecek bilmiyorum ama, yine de çok dikkatli olmamız gerektiğinin idrakindeyiz. Suriye’deki gelişmelerden en çok zarar gören bizim ülkemizdir ve beka sorunu yanı sıra 4 milyon Suriyeli sığınmacılara sahip çıkmamız, ekonomik açıdan da küçümsenmeyecek oranda zarar vermiştir. İşte, Soçi anlaşmasında Suriyeli mültecilerin bir an önce vatanlarına dönmeleri için bir çalışma yapılacağından söz ediliyor. Bu mültecilerden 1-2 milyonunu oluşturulacak “Güvenli Bölge”ye taşımak kolay bir iş değildir. Küresel bazda sağlanacak desteklerle bu hedefin yakalanması imkân yakalansa bile onların vatanlarına dönme arzusu taşıyıp/taşımadıkları bilinmediğinden zihinlerde soru işaretleri vardır. Öyle ya, birkaç yıldır barındırdığımız Suriyeli mülteciler vatanlarına dönmek istemeseler, ne yapılacak, şimdiden onun da göz önünde bulundurulması gerekmez mi?

AA

Bakmadan Geçme