• Haberler
  • DÜNYA GIDA GÜNÜ VE EKMEK NOSTALJİSİ!

DÜNYA GIDA GÜNÜ VE EKMEK NOSTALJİSİ!

Bilindiği gibi 16 Ekim günleri (DÜNYA GIDA GÜNÜ) adı altında etkinlikler düzenlenir.Bu etkinliklerin amaçlarından biri ve en önemlisi dünyada milyonlarca aç insanların varlığını anımsatmak ve israf edilen gıdalara dikkatleri çekmektir.

Bilindiği gibi 16 Ekim günleri

(DÜNYA

GIDA GÜNÜ)

adı altında etkinlikler düzenlenir. Bu etkinliklerin amaçlarından biri ve en önemlisi dünyada milyonlarca aç insanların varlığını anımsatmak ve israf edilen gıdalara dikkatleri çekmektir. Milyonlarca insanın açlık çektiği dünyamızda, milyonlarca insana yetecek kadar gıda da maalesef çöp tenekelerine dökülmektedir. Hele çöp tenekelerine atılan ekmekleri gördükçe gerçekten içim yanıyor. Oysa çocukluk yıllarımızı anımsıyorum da, çok seyrek de olsa, yolda bir ekmek parçası görsek hemen alır, öpüp başımıza koyduktan sonra, kuşlara yem olur düşüncesiyle bir duvarın üstüne koyardık. Milyonlarca aç insan varken, Türkiye’mizde yılda 5 milyon ekmeğin çöpe gittiği belirtilmektedir. Oysa 5 milyon ekmekle 5 milyon aç insanı doyurmak mümkündür.

Söz ekmekten açılmışken, istedik ki,  50-60 yıl öncesinin Siirt’iyle ilgili bir nostalji yapalım ve o yıllardaki durumu anımsayalım. O yıllarda, şehrimizde iki, üç fırın dışında ekmek üretimi yapan iş yeri yoktu. Fırınlarda üretilen ekmeği de, genelde Şehrimizde görev yapan kamu görevlilerinin aileleri tüketirlerdi. Siirt’in yerli ailelerinin fırınlardan ekmek almaları çok enderdi. Şehrimizde, gelişmiş bir ekmek kültürü vardı. Büyük evlerin hemen hepsinde ekmek tandırları mevcuttu. Fakir, dar gelirli veya tandır kurmağa müsait alanları bulunmayan aileler, komşularının tandırlarını kullanırlardı. Ekmek tandırları yapmak da, başlı başına bir meslekti. Son olarak evimize

AMMO KALO (Allah rahmet etsin)

adlı bir ustanın geldiğini ve tandır yaptığını hatırlıyorum.

Tandır, kırmızı topraktan yapılırdı. Toprağa özel maddeler katılıp katılmadığı konusunda bilgim olduğunu söylesem yalan olur. Tandırı yaparken, süslemeye gayret ederlerdi. Üzerlerine desenler işlenen tandırlar vardı.

Aileler, nüfuslarına göre haftada, on günde veya onbeş günde bir tandırı yakar, ekmek pişirirlerdi. Tandırı yapmak işi sanat olduğu gibi, ekmeği pişirmek de sanat işiydi. Hemen bütün mahallelerde adlarına

(ĞEBBEZE)

denilen, ekmek yapan kadınlar vardı. Bizim mahallenin

SON ĞEBBEZESİ AZİZE MISTE (Allah rahmet etsin)

adlı çok temiz, titiz ve işini en iyi şekilde yapan bir kadındı. Ekmeği yoğurmak, mayalamak ve tandırda pişirmek

ĞEBBEZELERİN

işleriydi.

Ekmek yapılacağı gün, evde erken saatlerde kalkılırdı. Önce hamur yoğrulur, mayalandıktan sonra tandıra atılacak şekilde temiz bir sergi üzerine yumaklara bölünürdü. Siirt ekmeği,

KEPEKLİ BUĞDAY UNUNDAN

yapılırdı. Bu bakımdan çok sağlıklıydı. Tandırı ısıtmak ve ekmeği pişirmek için bütün evlerde adına

SEVERİĞ

dediğimiz çalı-çırpı yığınları vardı. Tandırda kullanılmak için o kadar çok çalı çırpı kullanılırdı ki, bu çalı çırpıların satıldığı bir de çarşımız vardı. Çarşının adına da bu özelliğinden dolayı

SOK ISSEVERİĞ denilirdi. Bu Siirtçe deyimin anlamı ÇALI-ÇIRPI SOKAĞI olarak tercüme edilebilir.

Çarşı, bugün

İNÖNÜ İLKÖĞRETİM OKULUNUN BULUNDUĞU GENİŞ BİR MEYDANLIKTI.

Köylerinden, merkep sırtında çalı çırpı getiren köylüler, bu meydanlık yerde satışını yapar, pazarlık kesildikten sonra, satın alan kişinin evine kadar götürürlerdi. Hemen her evde,

SEVEREĞ

adı verilen çalı çırpıların istif edildiği bir köşe vardı.

SEVEREĞ

ile yakılan Tandıra önce

IĞBEYZ

IMRAVVOH

atılırdı. Ekmek, tandırın iç duvarına yapıştırılır takribi bir saat kaldıktan sonra çıkarılırdı. Bu ekmeğin ömrü kısaydı. Yaz mevsiminde 2-3 gün, kış mevsiminde ise 1 hafta kadar dayanırdı.

IĞBEYZ IMRAVVOHTAN SONRA, IĞBEYZ KEEK’E

sıra gelirdi.

IĞBEYZ KEEK (KURU EKMEK)

yapıştırıldıktan sonra gece de tandırda bekletilir, tandırın içinde korlaşmış ateşin ısısıyla hem pişer, hem kururdu. Tandırda bir gece bekletilen

IĞBEYZ KEEK

bir ay kadar dayanırdı.

Şimdi, artık biz Siirtliler de fırınlardan ekmek alır hale geldik. Gerçi, şimdi köylerden gelenler ve bazı fırınlar sözde tandır ekmeği yapıyorlar amma, eski Siirtlerin yaptıkları ekmeklerin ayarında olması mümkün değil. Eski Siirtlilerin yaptıkları

IĞBEYZ IMRAVVOH VE IĞBEYZ KEEK

ile şimdi yapılanlar arasında tat ve kalite yönünden o kadar çok fark var ki. Ancak, o zamanın ekmeğini yiyenler bu farkı bilebilirler.

Evet, Siirt’imizin o eski ekmeğini özledim dersem yalan olmaz. Keşke zamanı geri getirmek mümkün olsaydı da, yine o eski tandır ekmeğinden yeseydik. İnanın ki, katıksız bile yense, insanın doyurur, başka bir şey yemesine ihtiyaç kalmazdı.

Evet, bizim çocukluk yıllarımızda özellikle

EKMEK, KUTSAL SAYILIRDI.

Değil çöpe atmak, öpüp başımızın üstüne koymak gibi hasletimiz vardı. Diğer yemekleri de aziz tutar, hiçbir şekilde dökmezdik. Artan yemeği, 2-3 öğün ısıtıp yediğimiz olurdu. Belki de, bolluk ve bereketin asıl sebebi buydu.

(IZZU–IL ZET, DİYİZDET)

Siirtçemizin özlü deyimlerinden biriydi. Bu deyimi Türkçeye

(ZAHİREYE İZZET

GÖSTERİN Kİ ARTSIN)

şeklinde tercüme edebiliriz. Maalesef günümüzde ne

NAN-I AZİZ (AZİZ EKMEK)

ne de diğer gıda maddelerine saygı kalmadı. Çöp tenekelerine bakınca bu durum daha iyi anlaşılmaktadır!

TAŞLAMALAR

ŞİMDİ ESKİ DEFTERLER

AÇILIYOR ORTAYA

BU GİDİŞLE ÇOK BALIK

DÜŞECEKTİR OLTAYA

ESKİ DEFTERLERİ KİM

KURCALAYIP AÇMAKTA

HALK BANKASINI KİMLER

GETİRMEKTE ORTAYA

DEFTERLER KAPANMADI,

KAPANMAZ ANLAŞILAN

VAR ESKİ DEFTERLERİ

ELBET BİR KURCALAYAN

YARAR UMANLAR KİMDİR

AÇILAN DEFTERLERDEN

DÜŞÜNÜRSEN BULURSUN

YAPANLAR KİM GERÇEKTEN

Bakmadan Geçme