- Haberler
- DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLARKEN İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİNİN EŞLERİNE YAZDIĞI MEKTUPLAR!
DÜNYA KADINLAR GÜNÜNÜ KUTLARKEN İBRAHİM HAKKI HAZRETLERİNİN EŞLERİNE YAZDIĞI MEKTUPLAR!
8 Mart (DÜNYA KADINLAR GÜNÜ) YA! Son yıllarda kadına karşı artan şiddet zihinlerimizde çağrışım yaptı.Bundan hareketle aydın bir din adamı olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin kadınlar hakkındaki tutumunu dile getirelim istedik.
8 Mart (DÜNYA KADINLAR GÜNÜ) YA! Son yıllarda kadına karşı artan şiddet zihinlerimizde çağrışım yaptı. Bundan hareketle aydın bir din adamı olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin kadınlar hakkındaki tutumunu dile getirelim istedik.
Bilindiği gibi,
MARİFETNAME
adlı eserin de müellifi olan İbrahim Hakkı Hazretlerinin, zamanın Padişahının daveti üzerine Tillo’dan, İstanbul’a gittiğinde ve kaldığı süreler zarfında eşlerine yazdığı mektupları vardır. Bu mektuplarında, hanımlarına öylesine iltifatlarda bulunuyor ki, gerçekten de okunmağa değer. Bilhassa, softa takımının bu mektupları okumalarında yarar olduğunu söyleyelim. Ama nedense bizim bazı softalarımızın havsalaları bu mektupları almıyor.
Bir ara, yörenin büyük din âlimlerinden biri olduğu öne sürülen Hoca takımından birine, İbrahim Hakkı Hazretlerinin, eşlerine yazdığı mektuplarından bahsettim. Gerçekten, hiç ummadığım bir cevap aldım. Bizim softa hoca, o mektupları yazmış olduğu için, İbrahim Hakkı Hazretlerini suçlar gibi bir tavır takındı.
-Keşke o mektupları hiç yazmamış olsaydı, yazdıysa da kitaplarına almasaydı!
diyerek büyük tepki gösterdi. Ben, ilim adamı geçinen bu softanın tutumunu gerçekten yadırgadım. Onun, dinin gerçeklerinden hiç haberdar olmadığını hissettim. Evet, İbrahim Hakkı Hazretleri,
HAZRET-İ MUHAMMED’İ (O’na al ve ashabına salat ve selâm olsun)
gerçekten anlamış biri olarak Hanımlarına iltifatlarda bulunuyor, sünneti seniyeye uygun hareket ediyordu. Ama bizim softa kafalı hocanın aklı buna ermiyordu.
Bakın, önce Peygamber Efendimizin eşlerine karşı tutum ve davranışlarından bahsedelim.
(Ahlakça en güzel olanınız, eşine en iyi davrananızdır)
buyurarak, özellikle erkekleri, eşlerine iyi davranmayı emrederdi. Eşlerine
(GÖZBEBEĞİM)
diye hitap eder, onlara sevgisini tarif ederken,
(KÖRDÜĞÜM)
gibi deyimini kullanırdı. Çünkü kördüğüm çözülmez. Hazret-i Aişe’ye
(Konuş ey pembecik, gönlümüz açılsın)
diye iltifat ederdi.
Yazdığı mektuplarında, Hanımlarına iltifat eden İbrahim Hakkı Hazretleri ile bizim softaları kıyasladım. Eşlerine bir emtia gibi bakan softalar, gerçekten, İslâmiyet’ten haberdar olduklarını zannediyorlarsa, onlara aldandıklarını söylemek isterim. Bu softaların, herkesten çok İslâm dinini öğrenmelerine gerek var. Çünkü SAKAL SAHİBİ OLANLAR ONLARDIR. Bizim hemşerilerimiz SAKAL SAHİBİ OLMAYANLARA PEK İNANMAZLAR. Hani deriz ya! “SAKALIM YOK Kİ, BANA İNANSINLAR!”
İşte Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin İstanbul’dan Erzurum’da bulunan dört hanımına yazdığı dört mektubundan Firdevs Hatun ve Züleyha Hatun ile ilgili bölümleri.
***
İzzetli, hürmetli, hakikatli, adamlıklı, şefkatli, hatırlı, gönüllü, asilli, usullu, akıllı, izanlı, hünerli, marifetli, üslüplu, yakışıklı, güzel huylu, tatli dilli, uzun boylu ince belli, kıl ayıpsız hatunum, helalim Firdevs Hatun huzuruna,
Deruni dilden ve can u gönülden selamlar ve dualar edip ol mubarek nazik hatırın sual ederiz, Huda’nın birliğine emanet veririz. Benim nazli yar-ı gam gusarim. Benim şenliğim, şöhretim, benim sevdiğim, keyfim, benim canim Firdevsim! Neylersin nişlersin, ne keyftesin, ne fikirdesin, ne haldesin, ne demdesin? Benim güzelim, garip gönlünü ne ile eğlersin? Okur musun, nakış mı işlersin? Oynar mısın, güler misin? Benim gönlüm senin halinle eğlenir, sen nicesin? Keşke sizi getirsem, bu vilayetleri seyrettirsem, zira sensiz canim rahat olamiyor. Benim güzel keyfim, senden ayrılmak ne çetin ahval imis bilmezdim. Hak Teala gönül hoşnuğuyla bir dahi dünya gözüyle görüşmek müyesser eylesin. Amin…
Firdevs, Firdevs, o saçlarin seveyim, o kaşın seveyim, o gözün seveyim, o yüzün seveyim, ayipsız canın seveyim. Sakın benden küsmeyesin ki gönlüm sıkılmasın. Kusurlarımı afvet, ahiret hakkını helal eyle. Bu uçkuru bana yadigar mi verdin, yoksa bununla beni bagladin mi? Zira yadigara ne hacet hiç hatırımdan çıkmadın, gözün önünde durursun. Böylece apayan gönlümdesin. Allah’a emanet olasın.
Bin tabaka kağıt yazsam seninle sözlerim tükenmez. Hele yavaş, inşallahu Taala, Ramazan geceleri sabahlara değin sana çok çok gördüğüm, işittiğim pak şeyleri ve esvaplari size layik görürüm: Eğer fırsatım olursa alırım, yoksa siz sağ olunuz: Birer hamayli getiririm. Şimdilik mektubum boş olmasın için bir pak buruncuk gömlek gönder misin, mazur olsun. Sizin hevesinize cermigi yaptiririm: İnşallah tamam olanda sizinle bir gece ande cimeriz. Gönlunuz her ne meyve isterse şehirden getirtesiniz, Meyvesiz kalmayasınız, haftada iki kere çaylara, bahçelere cıkasınız, hapsolmayasiniz, rahat olasınız. Allah’ın birliğine emanet olasınız. Ömrün uzun olsun,
Amin ya mu`in”
***
“Ve izzetli, hürmetli, akıllı, gayretli, şefkatli, güzel yüzlü, şirin sözlü, melek huylu, çelebi kollu, nazik belli, şirin yıldızlı, has ve talihim, oğlum annesi, gönlüm cananesi, inci tanesi hatunum ve hanımım küçük kadın Zeliha Hatun huzuruna. Candan selamlar ve gönülden dualar edip ol mülayim
hatırına
kat kat sual ederiz. Allah’ın birliğine emanet veririz. Benim küçük kadınım, benim emektarım, ne keyiftesin, ne haldesin, ne demdesin? Neyliyorsun?, ne işliyorsun? İyi misin, hoş musun? Allah yardımcın olsun. Kendin uşak (küçük) iken uşak hizmetine düştün. Allah emeklerini zayi etmesin. Tanrı seni bana bağışlasın. Bir dahi dünya gözü ile görüşmek müyesser eylesin, amin!
Acep cihanda senin gibi var mıdır? Zeliha’m, Zeliha’m! O tatlı canını sevim, o tatlı bakışlarını sevim. Hiç fikrimden gitmezsin. Böylece ayan gönlümde durursun. Maşallah, maşallah! Benim nazlı aşıkım, senin için yollarda ve İstanbul’da besteler yazıyorum; öğreniyorum ki inşallah gelende seninle ses sese verelim de çok türlü besteler, güzel kitaplar okuyalım. Allah tealaya aşık olalım, safalar edelim.
Bir küçük kadın gördüm, hemen sana benzettim. Selam sabah ettim. Sesi dahi sana benzerdi. Senin hatırın için sokak ortasında ona yarenlik edip ahvalini sordum. Bir ihtiyar kocası varmış zindanda, ona ekmek götürmüş. 10 kuruş borcunu verip onu halas edip sevabını sana bağışladım. Allah teala senden razı olsun. Zira ben senden yer gök dolusu razıyım. Allah Şeyh Osman’ı bize bağışlasın, amin! Ve cümle küçük kadınlar sana kurban olsun! Ve büyük kadınlar bacılarına kurban olsun! Benim hakkımda siz bana dünyada yetersiniz.”
TAŞLAMALAR
BUGÜN MART’IN SEKİZİ
DÜNYA KADINLAR GÜNÜ
HALA İKİNCİ SINIF
GÖRENLER VAR KADINI
KADIN İKİNCİ SINIF
MAHLUK GİBİ ANILIR
KADINLARIN ADI YOK
HEP BU GÖZLE BAKILIR
TÜRBAN MIDIR SADECE
KADININ HAKKI OLAN
TÜRBANA DOLAMAKTIR
KADINA BU YAPILAN
BİR TOPLUMDA KADINA
DEĞER VERİLMİYORSA
KALKINAMAZ O TOPLUM
ÖRNEKLER ÇOKTUR BUNA
Bakmadan Geçme





