DÜNYANIN EN ZOR VE EN ZEVKLİ MESLEĞİ

Aynı işte iki zıt kutbun yani birbirine tamamen ters iki durumun olabileceğini ortaokul yıllarımda bir ders kitabında yer alan ünlü filozof Ezop'un bir fıkrasından öğrenmiştim.Bir ara esir düşen Ezop'a sahibi kendisine önemli bir konuğun geleceğini ve ona

Aynı işte iki zıt kutbun yani birbirine tamamen ters iki durumun olabileceğini ortaokul yıllarımda bir ders kitabında yer alan ünlü filozof Ezop’un bir fıkrasından öğrenmiştim. Bir ara esir düşen Ezop’a sahibi kendisine önemli bir konuğun geleceğini ve ona dünyanın en tatlı ve aynı zamanda en acı yemeğini yapmasını söyler.

Ünlü filozof Ezop, bunu düşünür taşınır ve dil söğüş yapar. Sonra da efendisine açıklamasını yapar. Yerinde kullanıldığı zaman dünyanın en tatlı şeyi dildir, kullanılmadığı zamanda en acı şeyi yine dildir der.

Bu fıkradan bizim mesleğe geleceğim. Dün on ocak çalışan gazeteciler günüydü. Bu anlamlı günümüzü kutlayan  herkese teşekkürler. Bizler dünyanın en zor ve aynı zamanda en zevkli mesleğini icra etmeye çalışıyoruz. Normalde, bir insanın zorlandığı bir şeyden zevk almaması gerekiyor gibi geliyor.

Açıklamaya çalışalım; dünyanın en zevkli mesleğini icra ediyoruz. Çünkü vatandaşın gözü, kulağı oluyoruz.Toplumsal ve bazen de bireysel sorunların avukatlığını yapıyoruz. Bu sorunları dillendiriyoruz. Çarpıklıkları, yanlışlıkları ihmalleri ve kasıtlı yapılan işleri deşifre ediyoruz. Sorunların çözümüne katkıda bulunmaya çalışıyoruz.

Bunlar güzel tarafı madalyonun ışıltılı tarafı. Elbette insan bunlardan mutlu olur, zevk alır. Birde madalyonun öbür tarafı, bu güzel ve kokulu gülün dikenli tarafı var. Size bir çok bilgi geliyor, ihbarlar yağıyor. Burada şu yanlış yapılmış, şurada üç kağıtçılık yapılmış diye.

Çoğu zaman bu bilgileri doğrulayabilecek bir konumda değilsiniz, o imkanınız yok. Bu bilgileri bir kenara atıp görmezlikten gelirseniz, acaba ya doğruysa sorusu zihninizi kemirmeye başlar. Çünkü bu topluma karşı bir sorumluluğunuz var ve o bilgi doğruysa o sorumluluğunuzu yerine getirmemiş oluyorsunuz. Üstelik bir anamda da göz yummuş oluyorsunuz.

Doğru kabul edip üzerine de gittiğinizde, yanlış olması halinde dini ve vicdani bir sorumluk altına giriyorsunuz. O kişileri haksız yere rencide ediyor toplumda, zor durumda bırakmış oluyorsunuz.Yani yukarısı bıyık, aşağısı sakal misali bir durum.

İşimizin zor olan bir başka tarafı da ister istemez bazen birilerinin kovanlarına çomak sokmak zorunda kalıyor olmamız. Katırlarını ürküttüğünüz bir çok kişi size düşman kesiliyor. Bu özellikle Siirt gibi küçük toplumlarda daha belirgin bir şekilde ortaya çıkıyor. Ama her şeye rağmen bu kutsal mesleğin zevkli tarafları, zor taraflarından çok daha fazla.

Bütün meslektaşlarımın günlerini kutluyor ve nice on ocaklarda buluşmak dileğiyle diyorum.

Bakmadan Geçme