EBA EYYÜBİ EL ENSARİ HAZRETLERİNİN KABR-İ ŞERİFİNİN BULUNMASI
Miladi Takvime göre 29 Mayıs 1453 İstanbul'un fethedilişinin tarihidir.Söz İstanbul'dan açılmışken, Ebu Eyyüp El Ensari Hazretlerinden bahsetmemek olmaz.
Miladi Takvime göre 29 Mayıs 1453 İstanbul’un fethedilişinin tarihidir. Söz İstanbul’dan açılmışken, Ebu Eyyüp El Ensari Hazretlerinden bahsetmemek olmaz. Sahabe-i Kiramdan olan Eba Eyyüb El-Ensari, hicret olayı gerçekleştiğinde, Hazreti Peygamber'i Medine'deki evinde ağırlayan ve misafir eden zattır. Peygamber Efendimiz
Hazret-i
MUHAMMED’İN
(O’na al ve ashabına salat ve selam olsun)
(Kostantiniye mutlaka fetholunacaktır, Onu Fetheden Kumandan ne güzel bir kumandandır ve O’nun askerleri ne güzel askerlerdir)
mealindeki hâdis-i şeriflerinden etkilenerek Hicretin 52’nci yılında, yaşı çok ilerlemiş olmasına rağmen İslam Ordusunun Konstantiniye'nin fethi için çıktığı sefere katılmış ve kuşatma sırasında şehit olmuştur.
Katıldığı kuşatma sırasında şehit olan Eba Eyyüb El-Ensari'nin mezarının surların dışında bir yerlerde olduğu öteden beri söylenmekte, fakat nerede olduğu bilinmemekteydi.
Eba Eyyüp El Ensari Hazretlerinin sefer sırasında İstanbul’un surları önünde şehit düştüğü, o zamanın Müslüman tarihçileri tarafından tarihe not düşülmüştür. Bu durum, elbette İstanbul’u fetheden Sultan Muhammed Han’ın da malumudur. Fetihten sonra Eba Eyyüb El-Ensari Hazretlerinin mezarının bulunması için hocası mana sultanı Akşemseddin'den yardım ister.
Padişahın yardım isteği üzerine tefekküre dalan Akşemseddin, haliç yakınlarındaki bir yerde bir nurun varlığını gönül gözle görür, Muhammed Han’ı ve beraberindeki zevatı mezarın bulunduğu alana götürür. Kısa bir araştırmadan sonra yer tespit edilir. Hatta bu sırada orada bulunan bir çobanın:
-Ben yıllardır bu alanlarda çobanlık yaparım. Otlattığım koyun sürüsü, bu mezar yerinin olduğu yere geldiğinde üzerinden geçmez. Sürü, mezarın iki yanından geçip gider. Hiçbir zaman üzerinde bir hayvanın otladığını da görmedim
diyerek, o zamana kadar şahit olduklarını anlatır.
Tespit edilen yere, işaret olarak bir ağaç dalı dikilir. Vakit epeyce ilerlediği için topluluk, mezarın bulunduğu yerden ayrılır.
Fatih, Akşemsiddin’in gösterdiği mezar yerinin gerçek olup olmadığını doğrulamak için gece vakti, dikilen ağaç dalının yerini değiştirir. Ertesi sabah Fatih yanına Akşemseddin’i ve birkaç yakın adamını alarak tekrar mezarın bulunduğu yere götürür. Akşemseddin mezarın üzerine dikilen ağaç dalının yerinin değiştirilmiş olduğunu manevi bir hisle anlar. Ağacın dalını yeni konulduğu yerden alır, daha önce tespit ettiği yere götürür. Fatih Sultan Muhammed Han, Hocasını denemek için ağaç dalının yerini değiştirmiş ise de, Akşemseddin mânevi olarak duruma vakıf olmuştur.
Akşemseddin'in manevi işaretiyle tespit edilen mezar yeri, Fatih Sultan Muhammed’in ve Akşemseddin'in gözetiminde kazılmaya başlanır. Birkaç metre sonra bir mezar taşı çıkar. Taşın üzerinde Arapça olarak
"Bu Eba Eyyüb'ün
kabridir."
anlamındaki yazı vardır. Aynı mezardaki bir başka taşta ise Latince
"Burası
Halid Bin Zeyd'in mezarıdır"
anlamında yazı bulunmaktadır.
Bunun sebebi Akşemseddin'e sorulduğunda, o :
-Eba Eyyüb El-Ensari Hazretleri şehit olduğu zaman bir rahip peygamberimizi rüyasında görür. Peygamberimiz, rahipten Müslüman olmasını ister ve ona;
"Ashabımdan Halid Bin Zeyd, şehit oldu ve filan yere gömüldü. Onun mezarını gurbet ellerde işaretsiz bırakma."
diye buyurur
.
Gördüğü rüyanın etkisiyle uyanan rahip, gece vakti surların üzerine çıkar. Rüyasında belirtilen yere doğru bakar. Ebu Eyyüb El-Ensari Hazretlerinin kabrinin bulunduğu yerdeki ışığı görür. Sabahleyin oraya giderek, onun mezarının üzerine bu taşı işaret olarak yazar, diye Fatih Sultan Muhammed Han’a bilgi verir.
Daha sonra Ebu Eyyüb Hazretlerinin mezarı tamamen gün yüzüne çıkartılarak, düzenlenir. Üzerine bir türbe, yanına da bir mescit ve medrese yapılır. İşte, bugün İstanbul’daki Eba Eyyüb El Ensari Camiinin ve türbesinin serüveni budur.
Bakmadan Geçme





