ERUH'TA BARIŞ PLATFORMU KURULMALIDIR
Devletimizin desteği ile Eruh ilçemizde başlayan olayların barış ile neticelendirilmesi için ERUH BARIŞ PLATFORMU kurulmalıdır.Devletimizin desteğiyle olayların barışla neticelendirilmesi için kurulacak olan bir barış platformunun geniş bir barış potansiy
Devletimizin desteği ile Eruh ilçemizde başlayan olayların barış ile neticelendirilmesi için ERUH BARIŞ PLATFORMU kurulmalıdır. Devletimizin desteğiyle olayların barışla neticelendirilmesi için kurulacak olan bir barış platformunun geniş bir barış potansiyeli olacağı ve barışsever olan tüm halkımızın bu platforma destek vereceği açıktır. Devletimizin desteğiyle bütün siyasi partilerin, oda, vakıf, dernek ve diğer sivil toplum kuruluşlar ile halktan gönüllü insanlarımızla kuruluşu halk için barış neticesi almaya çalışacak platformun Valimiz Sayın Ali Fuat Atik tarafından kuruluş aşamasına getirilmesini diliyor ve böyle bir kuruluşunun birlik ve beraberliğin tesisi için iyi sonuçlar vereceği görüşündeyiz.
Siirt’imizin ve Türkiye’mizin en önemli merkezlerinden biri Eruh’tur. 1984’lü yıllarda başlayan eylemlerin ve duyulan silah seslerinin yerini barış, sevgi, kardeşlik ve dostluk seslerinin almasına çalışmak ve artık bölgenin barış sesini duyurmak önemlidir.
Devletimizin desteği ve Valimiz Ali Fuat Atik’in öncülüğüyle Bölgenin Barış ve kardeşlik sesini Türkiye’ye ve bütün dünyaya haykıracak olan ERUH BARIŞ PLATFORMU çalışmalarına başlanması dileklerimizle yazımızı noktalıyoruz.
“KÖY YERİNDEYKEN, 10 ÇOCUK YETMİYORDU”
Olağanüstü hâl yıllarında, Olağanüstü Hâl bölge Valileri sık-sık bölgeye bağlı illeri gezer, halkın sorunlarını bizzat halktan dinlemeye çalışırlardı. İlk Olağanüstü Hâl Bölge Valisi, aynı zamanda Diyarbakır Valisi olan Hayri Kozakçıoğlu’ydu. En uzun süreyle de bu görevi O yürüttü.
İşte, bu Olağanüstü Hâl Bölge Valilerinden biri, bir gün Siirt’e gelmiş. Vatandaşların yoğun olduğu Tillo Caddesi üzerinde, işhanının bulunduğu alanın karşısındaki çayhanelerden birine girmiş. Hemşerilerimizin hallerini, hatırlarını sormuş. Tabii, “fırsat bu fırsat” diyerek hemşerilerimiz de sıkıntılarını anlatmağa başlamışlar.
İçlerinden biri, terör olayları sebebiyle arazilerini, tarlalarını, bağlarını, bahçelerini bırakarak, köyünü terk ettiğini ve Şehre yerleştiğini söylemiş. Çocuklarıyla birlikte, işsiz, güçsüz ve ekmeğe muhtaç duruma düştüğüne yana, yakıla anlatmış, kendisi ve çocukları için iş istemiş.
Olağanüstü Hâl Bölge Valisi:
-Kaç çocuğun var?
diye sormuş, köylü vatandaştan:
-On çocuğum var!
cevabını alınca:
-E be kardeşim, hiç on çocuk yapılır mı? Yapanın hali işte böyle olur! Nüfus plânlaması denilen bir şey var!
diyecek olmuş. Köylü cevap vermiş:
-Vali Paşa Hazretleri, vallahi, köyde 10 çocuk yetmiyordu. Çocuklardan biri bağı bellerdi, diğeri bahçeye ektiğimiz sebzeleri sulardı. Biri, tarlayı sürerdi. Bir diğeri hayvanların sütünü sağar, yoğurt yapardı, biri sağılan sütü, yapılan yoğurdu şehre getirir satardı. Biri dağa gider, odun getirirdi. Biri Botan çayına gider, balık tutardı. Biri hayvanları sıvamaya götürürdü. Emin ol Vali Paşa Hazretleri şimdi cebimde bir paket sigara alacak param yok. Ama, terör yokken, ben köyde 10 çocuğumla ve aileleriyle birlikte yaşarken, Köyümüze gelseydin, senin şerefine 2-3 koyun, kuzu keser beraberinde gelenlerle birlikte size ziyafet çekerdim. Zaten, köy yerindeyken, misafirimiz hiç eksik olmazdı. Yoldan gelen geçenleri bile durdurur, ağırlardık. Köy yerinde çocuk güçtür, kuvvettir. Ne kadar çocuğun varsa, o kadar güçlüsün demektir!
Köylü vatandaşın verdiği bu cevap karşısında, Olağanüstü Hâl Bölge Valisinin cevabı şu olmuş:
-Ne diyelim! Allah, bu terör afetini milletimizin başına salanların belâsını versin. Köylü yurttaşlarımızın, yeniden köylerinde yaşayabilecekleri huzurlu günler bir an evvel geri gelsin!
Bakmadan Geçme





