FATURASI, 80 MİLYON T.C. VATANDAŞINA ÇIKACAK

ABD'de Rıza Sarraf'la ilgili olarak devam eden mahkeme, Türkiye kamuoyunda büyük bir ilgiyle izlenmektedir.Elleri, ayakları kelepçeli olarak mahkemeye çıkarılan Sarraf itirafçı olmanın gereğini yaptı ve Türkiye Cumhuriyetinin bazı eski Bakanlarıyla, üst d

ABD’de Rıza Sarraf’la ilgili olarak devam eden mahkeme, Türkiye kamuoyunda büyük bir ilgiyle izlenmektedir. Elleri, ayakları kelepçeli olarak mahkemeye çıkarılan Sarraf itirafçı olmanın gereğini yaptı ve Türkiye Cumhuriyetinin bazı eski Bakanlarıyla, üst düzey bürokratlarına ağır suçlamalarda bulundu. İran ambargosunu delmek için o dönemin bazı bakanlarıyla, üst düzey bürokratlarına rüşvet verdiğini iddia eden  Sarraf, dönemin Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’a verdiği rüşvetin 50 milyon Euro dolaylarında olduğunu söyledi. Rüşvet verdiğini iddia ettikleri arasında Hemşerimiz Egemen Bağış ile yine o dönemin Halk Bankası Genel Müdürü Süleyman Aslan var.

17/25 Aralık 2013’te yapılan operasyonlarda kutular içinde eurolar çıkınca, bu paraların imam hatip okulları ve camiiler yapılmak üzere toplandığı önü sürülmüş, işin üzerine gidilmemişti. Rıza Sarraf’ın, mahkemedeki itiraflarının bir kumpas olduğu öne sürülüyor. Elbette, bu işte bir kumpas kokusu var. Ancak kutulardan çıkan paralar  da yalan olmadığına göre, zihinlerde istifhamların oluşmaması mümkün değil.

Dinimizde rüşvet almak, vermek ve aracı olmak da büyük günahlardandır. Ayet-i Kerimelerde mealen:

*Mallarınızı aranızda (kumar gibi, hırsızlık gibi, rüşvet gibi) haksız sebeplerle yemeyin. Ve kendiniz bilip dururken, insanların mallarından bir kısmını günahla yemeniz için onları hâkimlere (hüküm ve yetki sahiplerine)aktarma yapmayın.

*Ey iman edenler, aranızda birbirinizin mallarını haram sebeplerle yemeyin. Meğerki karşılıklı rıza ile yapılan bir ticaret yoluyla olsun. Nefislerinizi (de) öldürmeyin. Hiç şüphesiz Allah, çok merhametlidir.

Buyrulmaktadır.

Rüşvet, bir hakkın iptali veya haksız bir isteğin gerçekleşmesi için kullanılan bir vasıtadır. Haklıyı haksız, haksızı haklı çıkaran, başkalarının hakkını yediren, haksız hüküm verdiren, çıkar elde eden ve böylece cemiyeti perişanlığa sürükleyen bir vasıtadır. Nakit para olarak verilebileceği gibi, yapılacak haksızlığın önemine göre taşınır ve taşınmaz mal olarak da verilebilir. Adına hediye deseniz bile değişen bir şey olmaz.

Hadis-i Şeriflerde de rüşvet konuda ikazlar vardır. (Rüşvet alan da, veren de, aracı olan da cehennemdedir) buyrulmuştur.

Bazı din adamları, bir kişinin hakkı olan bir şeyi rüşvet vermeden alamayacağı kanaatinin kesinleşmesinden sonra, rüşvet verirse, kendisinin bir vebali olmayacağını, alanın ve aracı olanın ise günaha gireceğini belirtmişlerdir.

Rıza Sarraf, İran ambargosunu delmek için Türkiye’de bazı siyasilere ve üst düzey bürokratlara rüşvet verdiğini söylüyor. Maalesef bu konuda kararı ABD Mahkemesi verecek. İlgili ABD mahkemesi rüşvet olayının gerçekleştiği hükmüne varırsa, Türkiye Halk bankasına 50 milyar dolar ceza gelebileceği belirtilmekte. Türkiye verilecek cezayı (ödemiyorum) derse, dış ülkelerdeki mallarına el konabilecek.

Evet, bu mahkeme olayı bir kumpastır. Ama samimi olarak soralım, rüşvet aldıkları iddia edilenlerin bu kumpasta hiç mi veballeri yok! Hem, biz bu işin helâlinden, haramından vazgeçtik. Faturası, 80 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına çıkacak büyük bir kumpasla karşı karşıya olduğumuzu unutmayalım.

“İFHİK VEREK İFHİK!”

Geçmiş yıllarda zekâ düzeyi biraz düşük bir Tillolu çocuklarıyla bağa gitmişti. Küçük çocuklarından biri ağaca tırmanmış, en uç dala varmış bir türlü ağaçtan inemiyormuş. Çocuk ağlamaya başlayınca, babası dayanamamış.

-Oğlum ağlama. Şimdi ağacı yakacağım. Ağaç senden önemli mi!

demiş.

Aklınca, ağaç yanacak, çocuk da ağacın yanması sayesinde yere inmiş olacakmış. Dediğini de yapmış. Ağacın etrafına çalı çırpı yığmış ve tutuşturmuş. Çocuk ise bu durumda yanacağını anlayarak feryatlarını daha da yükseltmeğe başlamış.

Çocuğun feryatlarını sevinç gözyaşları gibi algılayan baba söylenmiş:

-İFHİK VEREK İFHİK! HARAKNA ID DEVİYE MIŞĞATİRİK

Türkçe tercümesi şu:

-Gül çocuk gül. Elbette gülersin! Senin için koskoca ağacı yakacağız!

Bereket versin, çevreden yetişenler ağacın ve dolayısıyla çocuğun yanmasına fırsat vermeden ateşi söndürmüşler ve daha sonra çocuğu ağaçtan indirmişler.

O gün bu gün:

“İFHİK VEREK İFHİK, HARAKNA ID DEVİYE MİŞĞATİRİK!”

deyimi, adeta bir atasözü haline gelmiş olup, yapılan fedakârlıkları çağrıştırmak için kullanıla gelir.

Bakmadan Geçme