FETÖ, MÜSLÜMAN MI!

Fethullahçı terör örgütünün lideri Fethullah Gülen Hocaefendi(!) gerçekten Müslüman mı! Yıllar boyu yüzbinlerce insanı İslam Dini adına kandıran, kimilerinin (Üstat), kimilerinin (Mehdi), kimilerinin (Halife) olarak benimsedikleri bu çete başının maskesi

Fethullahçı terör örgütünün lideri Fethullah Gülen Hocaefendi(!) gerçekten Müslüman mı! Yıllar boyu yüzbinlerce insanı İslam Dini adına kandıran, kimilerinin (Üstat), kimilerinin (Mehdi), kimilerinin (Halife) olarak benimsedikleri bu çete başının maskesi düşmeseydi, hala ona inananlar (haşa) tapanlar bile olacaktı…

FETÖ terör örgütünün bu kadar dal-budak salmasının en önemli sebebi, din-i İslam’a hizmet maskesi altında yürüttüğü faaliyetlerdir. İslam dinini kendi kafasına göre yorumlayan, dinler arası diyalog safsatalarıyla, sözde semavi dinleri bir araya getirerek yeni bir din kurmak isteyen bu mukallit kişinin gerçekte dinden çıkmış olduğuna şüphe yoktur. Bu tıynette biri değil Müslüman, Hıristiyan, hatta Yahudi de olamaz.

Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinin Mesnevi’sinde, Hıristiyanlığı bozmak isteyen bir Yahudi’nin, sözde Hıristiyan olarak, 12 uydurma İncil yazdığından ve ölümünden önce, ileri gelen 12 beyi ayrı-ayrı birbirinden habersiz davet ederek, (Gerçek İncil’i sana veriyorum. Ben öldükten sonra ortaya çık ve Hıristiyanları kendi bayrağın altında topla) demesinden bahsedilir. Amacı, Hıristiyanları birbirine kırdırmaktır. İşte FETÖ’NÜN lideri Fethullah da öyle biridir. Müslümanları birbirine kırdırmak için her türlü tuzakları kurmuş, bereket ki, kurduğu tuzaklara kendisi düşmüştür.

Fetö’nün Müslüman olması ihtimali yüzde bir bile değildir. İnkâr edilemeyecek tek bir vasfı vardır. O da (CİA) ajanı olduğudur. Ona, samimiyetle inanan Müslüman kardeşlerimiz de artık bunun farkındalar ama iş işten geçmiş, kimileri cezaevlerine düşmüş, kimileri işlerini,  kimileri mal varlıklarını kaybetmişlerdir. Ve ister istemez bu kandırılmışlara acımak durumundayız.

“BELEDİYELER GİTSİN, ENCÜMENLER KALSIN!”

Bölgemizde il genel meclisleriyle, belediye meclislerine üye tespiti yapılırken çalışacak, işi bilecek adam aranmaz. Ağanın adamı, şeyhin yeğeni, zenginin damadı, başkanın akrabası gibi isimlerle listeler doldurulur.

Bu durum, yıllardan beri böyleydi, böyle olmağa devam ediyor. Anlatıldığına göre, Cumhuriyetin ilk yıllarında, İsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanlığı döneminde, Siirt Merkez ve diğer ilçe belediyelerinin meclis üyelerinden oluşan bir heyet, bazı işlerin takibi için Ankara’ya gitmişler.

Hele o yıllarda, Merkez ilçe dahil, belediye meclisi üyelerinin büyük çoğunluğu Türkçeyi bile doğru dürüst konuşmayı bilmiyorlarmış. Çünkü, Merkez ilçede Arapça (Siirt’çe), ilçelerin bazılarında yine Arapça (o zamanlar Sason ve Kozluk Siirt’e bağlıydı ve bu ilçelerde de Arapça konuşulurdu), diğer ilçelerde ise Kürtçe konuşulurdu. Tahsilli insanlarımızın sayıları da gayet azdı.

İşte, Siirt’in bazı sorunlarını aktarmak üzere ilimizi temsilen Ankara’ya gönderilen bu heyet mensupları, gittikleri bir bakanlıkta kendilerini tanıtırlarken:

-Siirt encümenlerinden 8 belediye geldik. Nazır hazretleriyle görüşmek istiyoruz!

demişler.

Herhalde, gidilen bakanın teşrifatçısı da (özel kalem müdürü) mukallit biri olmuş ki, bakana kastı mahsusa ile:

-Siirt encümenlerinden 8 belediye sizinle görüşmek talebinde bulunuyorlar!

diye arz etmiş.

Durumu çakan ve o zamanki Siirtlilerin, Türkçeye vukufiyetlerinin az olduğunu bilen bakan da teşrifatçısına:

-Belediyeler gitsin, encümen üyeleri teşrif etsinler!

demiş.

Teşrifatçı da, bakanın sözlerini heyete biraz da istihza ederek iletmiş. Bu durumu, heyetin Ankara’da aralarına aldığı ve yüksek tahsilde olan bir genç bilahare nakletmiş.

Gerçi, o dönemlerin Siirt’i ile bugünün Siirt’i arasında dağlar kadar fark var ama, inanır mısınız halâ Türkçeleri yeterli olmayan il genel meclisi ve belediye meclisi üyelerimiz bulunmakta…

Bakmadan Geçme