- Haberler
- FISTIK GİBİ!
FISTIK GİBİ!
Gerçekten de FISTIK YEMİŞLERİN KIRALIDIR.Gerçi, argo tabirle güzellere 'FISTIK GİBİ' diye söz atanlar olsa da , fıstık, FEMİNEN değil, MASKÜLEN'DİR.
Gerçekten de
FISTIK YEMİŞLERİN KIRALIDIR.
Gerçi, argo tabirle güzellere
“FISTIK GİBİ”
diye söz atanlar olsa da
, fıstık, FEMİNEN değil, MASKÜLEN’DİR.
Hem
FEMİNEN
olsa değişen ne olur. O zaman,
“Yemişlerin Kralı”
diyeceğimize
“Yemişlerin Kraliçesi”
deriz, olur biter.
Allah selâmet versin, eski Valilerimizden Nuri Okutan zamanında,
FISTIK ÜRÜNÜNE
gerçekten büyük önem verildi. Milyonlarla tabir edilecek sayıda fıstık fidanı dikildi, aşılandı. Belki, mevcutlar kadar fidan toprakla kucaklaştırıldı. Karadeniz için
FINDIK
ne ise,
SİİRT için de FISTIK
aynı anlama gelir. Siirt’in ekonomisini
ayakta tutacak olan FISTIK’TIR.
Bu bakımdan, Siirtliler olarak, bu yemişe ne kadar önem versek azdır.
Bilindiği gibi, geçen hafta sözde Dünyanın en büyük üç fıstık tesisinden biri Siirt’te hizmete açıldı. Günlük fıstık işleme kapasitesi 4 bin ton olarak açıklanan tesisin nasıl çalışacağını ilgiyle izleyeceğiz.
Bu arada, anımsatmakta yarar var. Şehrimizdeki bağlar, bahçeler, bostanlar ve ekili alanlar, maalesef, son yıllarda hayvanların tasallutlarından bir türlü kurtarılamamaktadırlar. Hayvanlarını bağlara, bahçelere, bostanlara ve diğer ekili alanlara salarak otlatan hayvan sahipleri,
BAŞTA
FISTIK OLMAK ÜZERE
bağlardaki, bahçelerdeki, bostanlardaki ağaçlara ve özellikle fidanlara büyük zararlar vermektedirler.
Bağ, bahçe, bostan sahipleri başıboş hayvanlar yüzünden gayetle muzdarip durumdalar. Hayvanlarını otlatanlarla dövüşecek durumları da yok. Çünkü hayvan sahipleri, genelde aşiret sahipleri kişiler. Bir cıngar çıkarsa, bağ, bahçe sahibinin çevresini 10-20 kişi birden saracak!
Bağlarını, bahçelerini harabeden hayvan sahiplerine
“Günah değil mi, Allah’tan korkmuyor musunuz?”
diyenlere, bazı hayvan sahiplerinin
“Senin malın mı bu! Zaten, Ermeni malı
!” diyerek kendilerini haklı duruma çıkarmak istedikleri söylentilerini de hep duyarız. Tabii, bu durumda bu tahripkârlara sorulması gereken soru şudur. Diyelim ki, gerçekten bu bağlar, bahçeler, Ermenilerden kalma, Ermeni malı olsun. Peki bağlarda, bahçelerde hayvanlarını otlatarak büyük zarar verenler, Ermenilerin varisleri mi! Ki, bu ekili arazileri, bağları, bahçeleri talan etmek yetkisini ve hakkını kendilerinde görmektedirler.
Eğri oturup, doğru konuşmak lâzım. Bağlarda, bahçelerde hayvanlarını otlatanlar kimlerdir. Yetkililer ve etkililer bir gün bu hayvan sahiplerini toplayıp
“Bundan böyle bağlara
,
bahçelere hayvanları salmak yok. Siirt’in ekonomisinin geleceği, FISTIĞA BAĞLI! Bunun için ve bundan böyle bağlara, bahçelere, hele-hele FISTIK AĞAÇLARINA ZARAR VERMEYİN. Çünkü eninde sonunda Siirt’in ekonomisini bunlar kurtaracak!”
deseler, bu suretle bağları, bahçeleri ve ekili alanları hayvanların tasallutundan kurtarmağa gayret gösterseler, herhalde çok yararlı bir hizmet vermiş olacaklardır.
Bizden söylemesi…
“ARKAMDA YÜRÜMEK ŞEREFİ SANA YETMİYOR MU!”
Geçmiş yıllarda, Şehrimizin zenginlerinden ve ileri gelenlerinden olan, ancak, pintiliğiyle de ün salmış bulunan biri, aldığı öteberiyi taşıması için bir hamalın sırtına yüklemiş, kendisi önde, hamal arkada evine götürmüş.
Hamal, eşyaları evin kapısında teslim ettikten sonra, ücretini almak için beklemiş. Kendisini Şehrin eşrafından gören şahıs:
-Tamam, gidebilirsin…
demiş.
Bunun üzerine Hamal hemşerimiz:
-İyi ama, Hacı Amca, hamallık ücretimi vermedin!
diyecek olmuş.
Muhatabı sinirlenerek söylenmiş:
-Benim gibi, Şehrin eşrafından birisinin arkasında yürümek şerefi sana ücret olarak yetmez mi! Ücret istemeğe utanmıyor musun?
Hamal hemşerimiz, cevabı yapıştırmış:
-Ben, “ŞEREF” için değil, ekmek için çalışıyorum. Hamaliye ücretimi ver, gideyim!
Bu cevap üzerine, zengin amma, o kadar da cimri olan Siirtli çıkarmış, hamala para vermiş. Ancak, ödenmesi gereken ücretin belki yarısı kadarını.
“Hiç yoktan iyi”
diyen zavallı Hamal hemşerimiz de aldığı ücretle yetinmek zorunda kalmış.
Bakmadan Geçme





