• Haberler
  • GERÇEK GAZİ, GERÇEK BAŞKOMUTAN!!!

GERÇEK GAZİ, GERÇEK BAŞKOMUTAN!!!

Gazilik, Başkomutanlık gibi makamlar, öyle masa başında oturmakla elde edilmez.Bunların ikisi de cephelerde elde edilecek ki bir anlamı, bir manası olsun.

Gazilik, Başkomutanlık gibi makamlar, öyle masa başında oturmakla elde edilmez. Bunların ikisi de cephelerde elde edilecek ki bir anlamı, bir manası olsun. Anayasa maddesiyle Başkomutan olunursa, biz yerli Siirtlilerin tabiriyle

(SÜMMA TEDARİK!)

olarak nitelendirmek gerekir!

Bugün 19 Eylül Gaziler günü! Bugünün

(Gaziler

Günü)

ilan edilmesinin sebebini istedik ki tarihi olaylardan anımsayalım. 19 Eylül Tarihinin

(GAZİLER GÜNÜ)

olarak tespit edilmesinin önemli bir sebebi vardır.  Çünkü o yılların deyimiyle Meclis-i Mebusanda Mustafa Kemal’e

(ATATÜRK)

Gazilik ve Müşirlik mertebelerinin verilmesi  oy birliğiyle kararlaştırılmıştır. Peki, Gazi Meclis, Mustafa Kemal’e neden

GAZİLİK

ve

MÜŞİRLİK

(MAREŞAL)

rütbesi vermek gereğini duydu. Önemli olan budur. Öyle, dalkavukluk olsun diye değil, cephelerde

ANASININ AKSÜTÜ GİBİ HAK ETTİĞİ

İÇİN VERMİŞTİR.

Tarihte, gerilere dönelim ve bu tarihi sayfayı aralayalım. Mustafa Kemal Paşa 9. Ordu Müfettişi olarak Erzurum’dayken, Padişahla ters düştüğü için görevinden alınmış, Erzurum’da Kolordu Komutanı olarak görev başında bulunan Kazım Karabekir Paşa’ya tutuklatılması için emir verilmişti. Mustafa Kemal Paşa’yı tutuklamak emrini alan Karabekir Paşa ise istenilenin tam tersini yapmış,

(

Ben ve

kolordum emrinizdedir Paşam!)

diyerek Mustafa Kemal Paşa'nın emrine girmişti. Ardından,  Erzurum Kongresi'nin düzenlenebilmesi için büyük gayret göstermiş ve askeri güvenliği sağlamıştı. Ancak, Mustafa Kemal Paşa görevinden alındığı için resmi sıfatı olmayan bir sivil olarak kurtuluş savaşını yürütmeğe devam etti.

Mustafa Kemal Paşa’nın Başkomutanlığında yürütülen Sakarya Savaşı 3 Eylül 1921′de  kazanılmıştı. Kazanılan zaferin ardından, 14/15 Eylül gecesi, Batı Cephesi Kumandanı İsmet Paşa ile  Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa, Edirne ve Kozan Milletvekilleri sıfatıyla  Büyük Millet Meclisi Reisliği’ne cepheden telgrafla şöyle bir önerge göndermişlerdi:

“Bizzat muharebe meydanındaki tedbiriyle  muzafferiyetin amil ve müessiri olmuş Başkumandan Mustafa Kemal Paşa Hazretlerine  müşirlik rütbesi ile gazilik unvanı tevcihini teklif ve istirham ederiz. Büyük Millet Meclisi’nin bu teveccühünün milletimiz tarafından doğrudan doğruya  bütün orduya müteveccih bir eser-i takdir ve taltif olacağı kanaatinde bulunduğumuzu arz eyleriz.”

Teklifi yapanlar, Kurtuluş Savaşlarının büyük kumandanları arasında yer alan İsmet ve Fevzi Paşalar olunca, önemi kat-kat artmaktadır. Çünkü onlar da birer kahraman! Ancak Gazilik ve Müşirlik mertebesine kendilerini değil, Mustafa Kemal Paşa’yı lâyık görüyorlar. İşin içinde haset yok, riya yok! Hakkı, teslim etmek var!

Böylece, Sakarya Meydan Muhaberesi’nin kazanılmasından sonra, 19 Eylül 1921 tarihinde, Meclis-i Mebusan (Türkiye Büyük Millet Meclisi) tarafından Başkomutan Mustafa Kemal’e

(ATATÜRK)

“MAREŞAL”

rütbesi ile

“GAZİ”

unvanı verilmiştir. Görüldüğü gibi Mustafa Kemal

(MÜŞİRLİK)

ve

(GAZİLİK)

mertebelerini masa başında değil, bizzat cephede kazandığı savaşlar sayesinde, bileğinin ve yüreğinin gücüyle hakkederek almıştır.

İşte

GERÇEK GAZİ, GERÇEK MAREŞAL,

GERÇEK BAŞKOMUTAN

nasıl olunurmuş, ne demek istediğimizi anlayan anlasın!

Sakarya Meydan Savaşı'nın kazanılmasından sonra, Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'ya, Millet Meclisi, 19 Eylül 1921'de kanunla

''MÜŞİR'' (MAREŞAL)

rütbesi ile

''GAZİ''

unvanını vermişti. Mustafa Kemal’e, Milli Mücadele'nin başında Erzurum'da bulunduğu sırada, kendisini İstanbul'a çağıran Saray ile 8-9 Temmuz 1919 gecesi yaptığı telgraf görüşmesinde; resmi memuriyetine son verildiği bildirilmişti. Mustafa Kemal Paşa da Harbiye Nezareti'ne ve Padişah'a, ''resmi vazifesiyle beraber askerlik mesleğinden istifa ettiğini'' bildiren bir telgraf göndermişti. Hiçbir rütbe sahibi olmayan Mustafa Kemal mücadelesini ''milletinin sinesinde'' sürdürüyordu.

Sakarya Meydan Savaşı öncesinde Mustafa Kemal'e, Millet Meclisi, 5 Ağustos 1921'de

''Başkomutanlık''

verdi. Savaşın, 13 Eylül'de kazanılmasının ardından, ''Garp Cephesi Komutanı'' İsmet (İnönü) Paşa ile Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa, cepheden, ''Edirne Mebusu İsmet ve Kozan Mebusu Fevzi'' imzalarıyla Meclis'e 15-16 Eylül 1921'de gönderdikleri tarihi önergeyle, Mustafa Kemal'e ''Müşirlik'' rütbesi ile ''Gazilik'' unvanı ''tevcihini'' önerdiler. Meclis'in kanunla bu önergeyi kabul etmesiyle ''Mareşal'' rütbesi ve ''Gazi'' unvanı verilen Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, Meclis'te şöyle bir teşekkür konuşması yaptı:

''... Kazanılan bu başarı, Yüksek Heyetinizin iradesiyle kuvvet bulan ordumuzun iradesi sayesinde, düşman ordusunun iradesinin  kırılması suretiyle belirmiştir. Bu sebeple ödüllendirişinizin gerçek muhatabı yine ordumuzdur.''

Mustafa Kemal, 20 Eylül 1921'de orduya yayımladığı bildiride ise şunları kaydetti:

''...Zaferden dolayı sizin kahramanlıklarınızla, sizin gösterdiğiniz nihayetsiz fedakarlıklar pahasına kazanılan bu büyük muzafferiyetlerin millet tarafından takdirini gösteren bu rütbe ve unvanı, ancak size mal ederek bütün askerlik hayatımın en büyük iftihar sermayesi olarak taşıyacağım.''

Biz ATATÜRK’Ü de, Şanlı Ordumuzu da,  şehitlerimizi ve gazilerimizi de yürekten seviyoruz. Ordumuzu “PEYGAMBER OCAĞI” olarak biliyoruz. Askerimizin adı “MEHMETÇİKTİR” Bu adı Hazret-i MUHAMMED’İN (O’na al ve ashabına salat ve selam olsun) adından almıştır. Bunu çok iyi biliyoruz ve bunun bilincindeyiz.

Ordumuza, şehitlerimize gazilerimize dil uzatanları, her vesile ile karalamaya çalışanları hiç mi, hiç sevmiyoruz. Şayet, bugün Türkiye Cumhuriyeti varsa, dinimizi özgürce ifa edebiliyorsak, günün beş vaktinde minarelerimizden ezan sesleri yükseliyorsa, camilerde namaz kılınıyorsa, bunu, Kahraman Ordumuzun gazilerine ve şehitlerine borçlu olduğumuzu biliyoruz.

Milli birlik ve beraberliğimizin teminatı,

ŞANLI ORDUMUZDUR.

Bunu bildiğimiz için yıkıcı, bölücü eylemler, bize sivrisinek vızıltısı gibi gelmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin ilelebet payidar kalmasının da

KAHRAMAN ORDUMUZLA, ŞEHİT VE GAZİLERİMİZ

sayesinde olacağına inanıyoruz.

Bu düşünceler içinde haykırarak diyoruz ki: Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti, yaşasın Türkiye Cumhuriyetinin varlığını korumak ve kollamakla görevli Şanlı Türk Ordusu!

YAŞASIN EN BÜYÜK GAZİ VE EBEDİ BAŞKOMUTAN MUSTAFA KEMAL ATATÜRK!

Başta Mustafa Kemal

ATATÜRK

ve silah arkadaşları olmak üzere bütün şehitlerimizin ve gazilerimizin aziz ruhları şad,

MEKÂNLARI CENNET OLSUN…

Bakmadan Geçme