- Haberler
- HAC'DA YAŞANAN FACİALARIN SORUMLUSU KİM!
HAC'DA YAŞANAN FACİALARIN SORUMLUSU KİM!
Dünyanın dört bir yanından Müslümanlar Hac farizalarını ifa için Suudi Arabistan'a gitmektedirler.Mekke-i Mükerreme'yi, Medine-i Münevere'yi ve diğer kutsal mekânları ziyaret için 3 milyon kadar Müslüman Suudi Arabistan'a giderken, bunların malları, canla
Dünyanın dört bir yanından Müslümanlar Hac farizalarını ifa için Suudi Arabistan’a gitmektedirler. Mekke-i Mükerreme’yi, Medine-i Münevere’yi ve diğer kutsal mekânları ziyaret için 3 milyon kadar Müslüman Suudi Arabistan’a giderken, bunların malları, canları elbette ki, Suudi Arabistan yöneticilerinin zimmetindedir. Hacı adaylarını her türlü belâdan korumakla ve bunun gereğini yapmakla mükelleftirler.
Ancak, geçtiğimiz yıllarda müşahade edildiği gibi, Suudi Arabistan yönetiminin ihmalleri yüzünden özellikle Hac mevsiminde bir çok facialar yaşanmaktadır.
Mina'da meydana gelen bir faciada 800’e yakın kişinin hayatını kaybettiğini, bine yakın hacının da yaralandıklarını anımsatalım.
Bu facianın öncesinde de vinç faciası yaşanmış ve Mekke’de meydana gelen fırtına ve sağanak yağışta Kabe inşaatındaki bir vinç hacı adaylarının üzerine devrilmiş, bu kazada da 100’ü aşkın kişi hayatını kaybetmişti.
Hac farizasının ifası sırasında yaşanan bu facialar, ne ilktir ve öyle anlaşılıyor ki, ne de son facialar olacaktır. Çünkü Suudi Arabistan’ı yönetin zihniyetin bu facialara karşı ciddi önlemler almak gibi bir çabası yoktur. Sefih bir hayat yaşamakla ünlü olan Suudi Arabistan Kral ailesi, (PARA GELSİN DE, NASIL GELİRSE GELSİN!) düşüncesi içinde hareket etmektedirler. Zaten, bu gibi facialar için fetvaları ve fetva vericileri da hazırdır.
(TAKDİR-İ İLAHİDİR!)
diyerek işin içinden çıkmayı yeğlemektedirler. Hatta bununla da yetinseler iyi! Faciaların suçunu Hacılara yıkmayı da ihmal etmezler!
İslam'ın beş şartından biri olan hac farizasını yerine getirmek için her yıl milyonlarca Müslüman'ın akın ettiği kutsal topraklar, sık-sık acı kazalara sahne oluyorsa bunun dünyevi ve uhrevi sorumluluğu Suudi Arabistan yönetimine aittir.
İşin gerçeği şu ki, Hacda yaşanan faciaların baş sorumlusu elbette ki, gerekli tedbirleri, yeteri kadar almayan Suudi Arabistan yönetimidir. Ancak, bu faciaların yaşanmasında, Hacıların da hiç kabahatleri yok dersek insafsızlık etmiş oluruz. Maalesef, Hac farizasını ifa eden Müslüman kardeşlerimiz de, kurallara uygun davranmamaktadırlar. Suudi yetkililerinin ihmalleriyle, hacıların kural dışı, hoşgörü sınırını zorlayan hareketleri birleşince, faciaların yaşanılması kaçınılmaz olmaktadır. Bakın, 24 Eylül 2015 günü Mina'da meydana gelen izdiham nedeniyle 753 kişinin öldüğü, 887 kişi yaralandığı faciadan önce, geçmiş yıllarda yaşanan ve ibret alınmayan faciaları anımsatalım:
11 Eylül 2015: Kabe'de meydana gelen vinç kazasında 107 kişi öldü, 238 kişi yaralandı.
6 Ocak 2006: Mekke'de bir otelin yıkılması sonucu 76 kişi öldü.
15 Nisan 1997: Mina'da hacıların konakladığı çadırlarda çıkan yangında 343 kişi öldü, bin 500'ü aşkın kişi yaralandı.
10 Temmuz 1989: Mescid-i Haram'ın dışında düzenlenen iki saldırıda bir kişi öldü, 16 kişi yaralandı. Daha sonra aynı yıl 21 Eylül'de saldırıları gerçekleştirmekle suçlanan 16 Kuveytli Şii yakalandı ve idam edildi.
31 Temmuz 1987: İranlı hacılar ile Suudi güvenlik görevlileri arasında çıkan olaylarda 275'i İranlı olmak üzere 400'ü aşkın hacı hayatını kaybetti.
20 Kasım 1979: Suudi yönetimine karşı silahlı kişiler Mescid-i Haram'ın içinde onlarca hacıyı rehin aldı. Yapılan baskında 153 kişi öldü, 560 kişi de yaralandı.
Aralık 1975: Mekke yakınında hacıların kaldığı bir kampta çıkan yangında 200 hacı hayatını kaybetti.
Bunlar, akılda kalan büyük facialar!
Bu arada, yaşanan son faciaya Şeytan taşlamaya giden Suudi Krallığı Prensinin korunması amacıyla alınan tedbirlerin etkili olduğu iddiaları da ortaya atılmış bulunmakta. Veliahdı korumak amaçlı bir durumun faciaya yol açtığı ile ilgili haberler gerçekse, işin bu boyutunu da dikkate almak gerekir.
Velhasıl Hac farizasını yerine getirirken bile, hem yönetim, hem de kişiler olarak o kadar lâkayıt duruyoruz ki, bu gibi faciaların yaşanması kaçınılmaz olmakta!
Yüce ALLAH bütün hacı adaylarımızı ve hacılarımızı her türlü kaza ve beladan korusun derken, sonuç itibarıyla, Hac Farizasının ifası sırasında yaşanan facialarda Suudi Krallığını yönetenler kadar, farizalarını ifa eden Hacılar da kusurludurlar. Ne diyelim, ALLAH ISLAH ETSİN!!!
KENDİ SALASINI OKUTTU!
Bir zamanlar, Siirtli şakacı biri, Merkezi bir Camiin Müezzinine adam göndererek salasını verdirmesini istemiş. Sala için müezzine gönderdiği kişi kendisini tanımıyormuş. O’na:
-Allah razı olsun, bir akrabamız ölmüş, ben cenaze işleriyle meşgulüm. Bu Kağıdı Camiin Müezzinine götür, kâğıtta salası verilecek rahmetlinin künyesi yazılı. Al, bu on lirayı da SALA ÜCRETİ olarak müezzine ver!
demiş,
Adam, sevabım olsun diyerek denileni yapmış. Camie giderek, müezzini bulmuş, ölünün künyesinin yazıldığı kâğıdı ve on lirayı vererek, sala okumasını istemiş. Müezzin de, salayı okumuş, cenaze namazının kıldırılacağı camiin ve defnedileceği mezarlığın adını duyurmuş!
Cenaze Namazı için Camie gelenler bekleşirlerken, süre uzayıp, cenaze bir türlü gelmeyince, salası verilenin bir tanıdığı:
-Yahu, az önce çarşıdan geçti. Hiçbir şeyi yoktu. Bu işte bir yanlışlık olmasın!
diyerek bekleyenleri uyarmış. Salayı veren müezzin çağırttırmış ve kendisine sala vermesini kimin söylediği sorulmuş, Müezzin de, bilmediği birinin sala vermesi için eline salası verilecek kişinin künyesinin bulunduğu bir kâğıt verdiğini ve hatta sala ücreti bile ödeyerek ayrıldığını anlatmış. Bunun üzerine, sözde ölenin evine adam gönderilmiş, bakmışlar ki, bir ölü evinde olması gereken hiçbir hareketlilik yok. Sözde ölen adamı sormuşlar, kendilerine çarşıda olduğu söylenmiş.
Bu işin bir oyun olduğu böylece ortaya çıkmış. Cemaat da, salası verilen adamın akrabaları da müezzine çatmışlar. Zavallı Müezzin:
-Bu işin bir oyun olduğunu nereden bilebilirdim. Adam geldi, elime salasını vereceğim kişinin künyesinin yazılı olduğu kâğıdı, üstelik, sala parası olarak da 10 Lira verdi (O zaman için büyük bir para) gitti. Ben de verilen künyeye göre salayı okudum!
demiş.
Kendi salasını verdiren adam da oraya gelmiş, o da hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi müezzine hafif yollu çatmış. Cenaze namazını kılmağa gelen cemaat de
“Geçmiş olsun, Allah geçinden versin”
diyerek dağılmışlar.
O zaman için oyunu kendisinin oynadığını açıklamayı uygun görmeyen ve tepki toplayacağını hisseden şahıs çok uzun süreler sonra, yakınlarına gerçeği açıklamış:
-Benim için okunan salayı ben tertiplemiştim. Amacım, cenaze namazıma gelecek olanları görmekti. Ölünce, cenazeme kimlerin katılacaklarını hep merak ederdim, bu bakımdan, sağken bunu yaşayayım, istedim diyerek, samimi bir itirafta bulunmuş.
Bakmadan Geçme





