HAYVANLARI KORUMAK!

Hayvanlar da canlı varlıklardır.Hele bazı hayvanlar vardır ki, iki ayaklı hayvanlardan çok daha yararlı ve zararsızdırlar.

Hayvanlar da canlı varlıklardır. Hele bazı hayvanlar vardır ki, iki ayaklı hayvanlardan çok daha yararlı ve zararsızdırlar

.

Tehlikeli ve zararlı olanların dışında kalan hayvanların korunmaları gerektiğini özellikle anımsatalım. Unutmayalım ki hayvanlar da doğanın bir parçasıdır. Sütlerinden, etlerinden, derilerinden yararlanılan hayvanlar yanında, binek olarak kullandığımız hayvanlar var. Kedilerin, köpeklerin ve benzeri evcil hayvanların da korunmaları gerektiğini unutmayalım.

Hem, hayvanların korunması gerektiği konusu, yeni değildir. Merhametli toplumlar, her devirde hayvanları korumak konusuna gereken hassasiyeti göstermişlerdir. Hayvanların korunmasını teşvik açısından iki tarihi anekdotu bugünkü yazımızda aktarmayı uygun gördük.

Peygamber Efendimiz bir hadis-i şerifinde mealen buyurmuşlar ki: “Kötü şöhretli bir kadın, bir gün bir kuyunun önünden geçerken, kuyunun önünde susuzluktan dili bir karış dışarı çıkan bir köpek görmüş. Terliğinin tekiyle kuyudan su çekerek köpeğin susuzluğunu giderdiği için Yüce ALLAH tüm günahlarını affetmiş! Cennete koymuş.”

Kisra Hükümdarı Nuşirevan’a ait bir anekdotu da sunarak Hayvanların korunması işinin tarihin derinliklerinden kaynaklandığını nakledelim.

Adaletiyle meşhur bir hükümdar olan Nuşirevan, sarayının kapısı önüne bir çan koydurmuş. Doğrudan kendisine şikâyetlerini arzetmek isteyen tebası, sarayın kapısı önündeki çanın ipini çeker ve huzura kabul edilirlermiş. Bu suretle hiçbir engelle karşılaşmadan doğrudan Nuşirevan’a sorunlarını sunmak fırsatını bulurlarmış.

Bir gün yine çan çalmış. Ancak, şikâyetçi huzura çıkarılmamış. Çanın sesini duymuş olan Padişah şikayetçinin derhal huzuruna getirilmesini emretmiş. Şikâyetçiyi Padişaha götürmekle görevli olanlar, çanı çalanın kim olduğunu araştırmışlarsa da, etrafta kimseyi bulamamışlar. Durumu Nuşirevan’a arzetmişler. Nuşiravan mazereti kabul etmemiş. “Çan çaldığına göre mutlaka bir arayan var” diyerek, çanı çalanın mutlaka bulunmasını istemiş.

Görevliler, telaş içinde aramalarına devam etmişler. Sonra saraya yakın bir yerde başıboş gezen bir MERKEP (EŞEK) görmüşler. Sarayın kapısı önünden geçerken, ayağının çana bağlı ipe takıldığını ve çanın bu yüzden çaldığını tahmin ederek, durumu Nuşiravan’a arzetmişler. Nuşirevan, “İşte şikâyetçi bu merkeptir” diyerek huzuruna getirilmesini istemiş. Merkep, Nuşirevan’ın huzuruna çıkarılmış. Bakmış ki yaşlı, hasta, yara, bere içinde bir merkep! Emir vererek, merkebin sahibinin bulunmasını istemiş. Arayıp, merkebin sahibini de bulmuşlar ve Nuşiravn’ın huzuruna çıkarmışlar. Nuşievan hiddetle söylenmiş:

-Bu merkebin hali ne böyle!

Sahibi:

-Hayvan yaşlandı, hastalandı. Artık yük de taşıyamıyor. Ben de başıboş saldım diyecek olmuş,

Nuşirevan aynı hiddetle:

-Bu merkep genç ve sağlıklı olduğu sürece kullandın. Üzerine bindin, yüklerini taşıttın, yaşlanıp işe yaramaz hale gelince de sokağa saldın öyle mi! demiş ve merkebin sahibine emir vermiş:

-Şimdi bu merkebi alıp götüreceksin. Yardalarını tedavi edeceksin. Yemini yedireceksin. İyileştirmiş olarak huzuruma çıkaracaksın. Yoksa en ağır cezayı hakkedersin!

İşte 16 asır öncesine ait hayvan hakları örnekleri. Yani, hayvanların korunmaları gereği, insanlık tarihiyle birlikte vardır. Hem, bütün canlılara merhamet etmek dinimizin de emridir. Biz yeryüzündeki canlılara merhamet edeceğiz ki, gökyüzündekiler de bize merhamet etsin. Hayvanlara eziyet etmekten zevk alan iki ayaklı hayvanlara duyurulur!

Bakmadan Geçme