• Haberler
  • Genel
  • İBRAHİM HAKKI HZ. VAKFI ONURSAL BAŞKANI MİSBAHÜLMÜNİR FAKİRULLAHOĞLU'NUN KALEMİNDEN MOLLA MUHAMMED ALİ FAKİRULLAHOĞLU (1887-1972)

İBRAHİM HAKKI HZ. VAKFI ONURSAL BAŞKANI MİSBAHÜLMÜNİR FAKİRULLAHOĞLU'NUN KALEMİNDEN MOLLA MUHAMMED ALİ FAKİRULLAHOĞLU (1887-1972)

Besmele Hamdele ve Salveleden sonra deriz ki: 1887 yılında Tillo'da bir nur doğdu.Sultan Memduh'un kız tarafından torunu olan Hacı Kasım'ın dünyalar güzeli oğluna, Sultan Memduh'un oğlu Nur Hamza (k.

Besmele Hamdele ve Salveleden sonra deriz ki: 1887 yılında Tillo’da bir nur doğdu. Sultan Memduh’un kız tarafından torunu olan Hacı Kasım’ın dünyalar güzeli oğluna, Sultan Memduh’un oğlu Nur Hamza (k.s) Muhammed Ali ismini verdi. Bu nur, nur üzerine nur olarak gelecekte Tillo’dan iman ve islam nuruyla etrafı nurlandıracaktı.

Bu nur, Kuran-i nur  ve Kuran-i ihsandı. İlmi zahiri ve ilmi batıni on iki ilmi fenni 33 yılda tekmil eden yani bitiren ilmi ile amil, ameli ile halim ve amil olan bu murşid-i kamil olan mübarek mi mübarek bir arif-i billah ve bir veliyullahtı. İlmi edebi edep ilmi ile birleştirmiş ruhu bedeni ile bedeni de ruhu ile iman ve İslamla özdeşleşmişti. Yaşantısı natukul Kurandı. İstikamet kıblesi, adalet tüm varlığı, hakkaniyet imanın ve İslamın sesiydi. Daima okuyan, daima çizen, daima çözen analiz ve sentez ile yoğuran pişiren bir mütehassıs tabip idi. Bildiklerini bulduklarını nefsi ile özümseyen özümlediğini öğreten, anlatan, yaşatan, bir eğitmen, bir rehber ve bir önderdi. Bediüzzaman Said Nursi, Şeyh Celal ve Tillo’lu dayılarım Molla Abdulaziz ve Molla Ali ile beraber medrese eğitim ve öğretimini yapmışlardı. Tillo’da bulunan Sultan Hasya’nın bizzat kendisinin yaptırdığı ibadethanesinde Said-i Nursi ile beraber karınca hadisesini beraber yaşamışlardı.

Şair, hatip, hafız, hattat ve musikişinastı. Musikinin tüm makamlarına vakıf, sanat içinde sanat hayat içinde iki yönlü hayattı. Az öz konuşur, nurlu gözleri ile nurlu sözleri ile etrafına nur üzerine nur surur üzerine surur verir gözlerindeki muhabbeti, saadeti, asaleti nesimi bir havayla seyrettirir miski amber kokusuyla yayarak nurlandırırdı. Güzel sözlü, güleç yüzlü, asaletli ve vakurlu dik duruşu ile herkesi kendisine hayran bıraktırırdı.

Bulunduğu yerde ilim ve hilim, edebi atmosferi oluşur. Her anda, her zaman, mekan ve ihvanda ilmin hilmin edebi gülüstanı olur baharistana dönüşürdü. Tevekkül, tevfiz, murakabe, rıza, züht ve sabır miğferi ve can damarıydı. Acz, fakr ve şefkat yaşantısının özüydü.  Hub-u cahttan , korkudan , tamahtan, enaniyetten, ırkçılıktan ve tenperverlikten fersah fersah doğudan batıya, batıdan doğuya kadar uzak yaşayan, nefsini dostuna satan bir kamil-i amildi. Her hafta Kuran-ı Kerimi hatmeden, gece gündüz rabbine kulluk eyleyen, velayet ve keramet sahibi bir arif- i billah idi. Marifetullah onun yolu, amentü onun kalbi, imanın şartı onun gönlü idi. Aşukullahtı. Rabbine, peygamberine, peygamberlere, ehli beyte eshab-ı kiramlara bendeydi. Amentu onun kalbi, İslamın şartı onun gönlüydü.

Eğiticiliği ve öğreticiliği asrın şartlarına uygun olarak metodikti. Zaman kavramı onun dikkati, serveti ve devletiydi. Tasarruf onun ana karakteri ve yaşantısıydı. İsraf onun en cehli düşmanıydı. Cimrilik ise onun en nefret ettiği şeydi. Cömertlik yani sehavet onun nurlu istikameti yoluydu.

Tasavvuf yoluna daha 7 yaşındayken Nur Hamza (k.s) ile başlamıştı. Kırk yaşında yakeza (uyku uyanık arası) halinden tarikatını tamamlayıp kendilerinden hilafet tacını almışlardı. Nur Hamza (k.s) hilafeti Sultan Memduh’tan Sultan Memduh ise İbrahim Hakkı Hz. İle amcası ve kayınpederi Şeyh Mustafa Fani (k.s)’den almışlardı.  İbrahim Hakkı Hz. İse şeyhi ve mürşidi Gavsı Azam İsmail Fakirullah Hz. almışlardı.

Molla Muhammed Ali yani merhum babama her yönü ile amil ve kamil olmanıza rağmen  neden eser yazmayı ve bu eserlerle insanları aydınlatmadığını sordum. Mütevazi cevapla İbrahim Hakkı Hz.’nin bizlere eser yazmayı gerektirecek bir konu bırakmadığını ifade etti. Bizler bunu 1989 yılında Hasankale’de belirtmiştik. Burada babam bana ve bizlere aslında bir ders vermek istemişti. Yazılan eserleri özümsemek, bilmek, bulmak ve onlarla olmak asıl meseledir. Ancak bizler acaba İbrahim Hakkı Hz.’ni ne kadar tanıyor, biliyor ve oluyoruz. Siirt Üniversitesi’nin ismini İbrahim Hakkı Üniversitesi ismini vermekten kaçınıyoruz. Oysa bugün NASA’da Marifetname’den istifade edilirken murşid-i İsmail Fakirullah Hz. için yaptırdığı ışık hadisesi ortadayken…

Molla Muhammed Ali hayatı boyunca alçakgönüllülüğü bir değer olarak benimsedi. Uzun yıllar müftülük yaptı. Aile kavramı ve komşuluk kavramı onun temel prensibiydi. Yardımlaşma ve hoşgörü onun şemsiyesiydi. Eli her işe mahirdi. Ev araç gereçleri her an yanında bulunurdu. Tarım alanında bir çiftçi olup bahçesini kendisi düzenler ve ekip biçerdi. Hattat mı desen hattat sanat mı desen sanat hayat mı desen iki yönlü hayattı. Tüm yaşantısı alemlere rahmet Habibullah’ın izinde iz olmaktı. Ehli sünnet ve cemaat onun yolu ehli beyt sevgisi onun vuslatı ve kokusuydu. Rahmetli, müşvik, gülecen, latif, hak ve adaletten sarsılmaz bir kale, ezilmez bir irade, bükülmez çelik bir abideydi. Halis ve muhlis bir mümindi. Emindi, vefalıydı, sefalıydı, ufku geniş, anlayışı sezişi ve bakışı zemzemi ve kevseri idi. Varlıklı ve sağlıklıydı. Gökbilimi onun göz bebeğiydi. Araştırma, inceleme, kavrama, kavratma ve sebep ve nedene bakma onun işi ve gücü idi. Ağacı dikme ağacı bilme yeşillik onun sevdasıydı. Gece ve gündüz zikir, fikir ve şükür ile meşguldü. Gizli bir hazine gibi gizlice Rabbi’ne 26 Haziran 1972’de ulaştı. Osmanlıca, Farsça ve Arapça dallarında ecdatlarının eserlerini okuyarak, dokuyarak ve inceleyerek bıraktı. Bizlere düşen ise yapılan bu çalışmaları devam ettirmek milletimize evrensel boyutta aktarmaktır. Bu bizim en temel arzumuzdur.

Not: Rahmetli babam Molla Muhammed Ali’nin vefatının 50.yılı anısına yazıldı.

Misbahülmünir FAKİRULLAHOĞLU

İbrahim Hakkı Hz. Vakfı Onursal Başkanı

Bakmadan Geçme